Kamuoyunda ‘sosyal medya yasası’ olarak bilinen kanun teklifine muhalefet şerhi sunan CHP, tasarıyı ‘sansür yasası’ ve ‘toplumsal muhalefeti bastırma yasası’ olarak niteledi.
‘Dezenformasyonla mücadele’ hedefi taşıdığı savunulan AKP ve MHP’nin hazırladığı yasa teklifiyle ‘yalan habere’ hapis cezası getirilirken, haber siteleri Basın Kanunu kapsamına alınıyor.
Gazeteciler, gazetecilik örgütleri ve muhalefetse iktidarın yasayla sansürü hedeflediğini belirtiyor. AKP ve MHP düzenlemeyle ‘ifade özgürlüğünün güvence altına alınacağını’ savunuyor.
DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün aktardığına göre CHP’li vekiller Onursal Adıgüzel, Tuncay Özkan ve Burak Erbay imzasıyla sunulan muhalefet şerhinde özellikle ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçunu düzenleyen ve hapis cezası öngören 29’uncu maddeye eleştiriler dikkat çekti.
Düzenlemede suçun manevi unsuru olarak ‘halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saiki’nin öngörüldüğü hatırlatılarak, “Kişiden kişiye, dönemden döneme değişmesi mümkün olan bu duygu durumlarının ölçülmesi, saikin ortaya koyulması son derece subjektif değerlendirmelere bağlıdır” dendi. Teklifte yer alan suç tipinin tamamen muğlak kavramlarla kaleme alındığı da söylenerek, “Bu suç, iktidarın tesiri altındaki yargının keyfi uygulamalarına neden olacaktır” ifadesi kullanıldı.
‘Kişi hürriyetine ölçüsüz bir müdahale’
Teklifte ‘sırf halk arasında endişe, korku, panik yaratmak’ amacının özel kast olarak belirlendiği ve bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörüldüğü hatırlatılarak “Anayasa’nın 19’uncu maddesinde yer alan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ölçüsüz bir müdahale yapılmasına sebep olacaktır” dendi.
Düzenlemenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) suç ve cezaların kanuniliği ilkesine ilişkin 7’nci ve ifade özgürlüğüne ilişkin 10’uncu maddelerini de ihlal ettiği ve bu durumun Türkiye’nin uluslararası mahkemelerde sorumluluğunun doğmasına sebep olacağı da yazıldı.
‘Tanım büyük bir belirsizlik taşıyor’
Muhalefet şerhinde “Teklif,sansür ve oto sansüre yol açacak, ifade ve basın özgürlüğünü daha da daraltacak düzenlemeler barındırmaktadır” denerek, dezenformasyonun dolaylı bir şekilde tanımlandığı yazıldı.
Teklifte ‘fazlasıyla geniş tanımlanmış bir suç tiplemesinin olduğuna’ dikkat çekilerek, şöyle yazıldı: “Hangi bilginin ne düzeyde halkı yanıltıcı bilgi olarak değerlendirileceği büyük bir belirsizlik taşımaktadır. Ülkemizde dezenformasyonun tüm kesimlerin ortaklaştığı bir sorun olduğu açıktır. Ancak bu konunun düzenlenmesinde, ifade ve haber alma özgürlüklerinin zedelenmemesi öncelikli hedeflerden biri olmalıdır.”
Düzenlemede Almanya, Fransa, Britanya ve Avrupa Birliği’ndeki kanunlara atıf yapıldığı ancak bu ülkelerde yalan habere karşı tutuklama ve ceza gibi önlemlerin bulunmadığı vurgulandı.
Şerhte, “Bu anlamda önerilen yasa tasarısı Bahreyn, Bangladeş, Benin, Kamerun, Fildişi Sahilleri, Kazakistan, Myanmar, Ruanda, Tayland gibi ülkelerle benzeşmektedir” dendi.
‘Bant daraltma yetkisi kabul edilemez’
Şerhte Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı’na verilen yetkiler de eleştirildi.
BTK Başkanı’nın elinde istisna bir yetki bulunduğu ve bu yetkinin 5651 sayılı kanunla düzenlendiği yazıldı. BTK Başkanı’nın erişim engelleme yetkisi kullanabileceği hallerin açıkça sıralandığı hatırlatıldı.
Buna karşın BTK Başkanı’na bant daraltma yetkisi verildiği söylenerek, şöyle devam edildi: “Bant daraltması uygulaması kullanıcıyı cezalandıran, haberleşme ve basın hürriyetini ihlal eden bir uygulama olarak kabul edilemezdir. Bu çerçevede ilgili maddenin kanun teklifinden çıkarılması gerekmektedir.”