Marmara Denizi’nin karşı karşıya kaldığı ‘deniz salyası’ (müsilaj) Karadeniz’de de gözlendi. Ordu’nun Fatsa ilçesindeki Yalıköy Limanı’nda önceki gün küçük çaplı bir alanda deniz salyası görüldü. Balıkçıların ihbarı ile belediye ekipleri, deniz yüzeyindeki kirliliği temizledi.
5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla konuşmasında Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununa da değinen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Benim korkum bu Karadeniz’e yayılır, bir de Karadeniz’den Marmara’ya bunun girdisi olursa bela büyüktür” demiş, acil adım atılması gerektiğini ifade etmişti.
Marmara Denizi’nin pek çok noktası, dip yapısının yüzeye çıkmasından kaynaklanan ‘deniz salyası’nın oluşturduğu bir tabakayla kaplanıyor. Uzmanlar, Marmara Denizi’nin “Kirlendim, ölüyorum,” diye uyarı verdiğini belirtirken, salyanın yüzeyin altında da hayli yaygınlaştığı fotoğraflanarak ortaya konmuştu.
Karadeniz’de de benzer bir durumun yaşandığı, buraya akan evsel ve tarımsal atıkların yanı sıra sanayi, kanalizasyon gibi atıkların denizi kirlettiği ortaya çıktı. Fatsa Deniz Bilimleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Mehmet Aydın, “Marmara kapalı deniz, Karadeniz de kapalı deniz. Bu sonuç itibarıyla doğa olayı ama bizden kaynaklı etkilerle gerçekleşmiş bir olay” dedi.
Aydın şöyle konuştu: “Azot ve fosfor, evsel atık, kimyasal atık, sanayi atıkları ya da tarımsal kaynaklı kirlilikten dolayı oluşan bir olay. Karadeniz’de çay ve fındık tarımında gübre olarak çok fazla miktarda azot ve fosfor kullanılıyor. Dolayısıyla bunlar zamanla belki Marmara kadar yakın bir zamanda böyle etki göstermez ama bu kirliliğe devam edersek yarın öbür gün üç, beş, 30 yıl sonra bunlarla biz de karşı karşıya kalacağız.”
‘Sağlıklı ekosistem değil‘
Karadeniz’deki illerin arıtma sistemini biyolojik artıma sistemine dönüştürmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Aydın, şöyle devam etti: “Karadeniz’deki bütün illerin arıtma ya da kanalizasyonları denize döküyoruz. Düzgün arıtma sistemi de yok zaten. Kanalizasyonları veya arıtmaları derin deşarj, diyerek 20 metre derinliğe gidip bırakıyoruz. Bunların tamamı Karadeniz’i kirletici unsuru olarak karşımıza çıkıyor. Bu arıtmaları biz biyolojik yüksek arıtma sistemine dönüştürmediğimiz müddetçe Karadeniz’de zaman içinde kirlilik unsuru olarak kendini gösterecektir. Bu salya olmaz, başka bir şey olur. Gübrelemeyi düzene sokmamız lazım. Vahşice gübreleme yapılmaması lazım. Topraklarımızı verimsiz hale getirdik ve Karadeniz’de kullanılan gübrelerin tamamı ya da kullanılmış olan kimyasalların tamamı yağmur, yüzeysel sularla derelerle ve sonuç itibarıyla denize geliyor. Karadeniz zaten çok sağlıklı ekosistem değil.”
‘Balık popülasyonları azaldı’
Balık popülasyonlarının azaldığını da kaydeden Prof. Dr. Aydın, şunları kaydetti: “Her geçen gün Karadeniz’de çöküş var. Çöküş olmaya da devam ediyor. Nüfus artışı ile kirletme unsurları artıyor. Zamanla Karadeniz daha da kirlenecektir. Balık popülasyonlarımız da her geçen gün azalıyor. Hiç yukarı giden eğilim yok. Stoklarımızın tamamı çöküş eğiliminde. Eğer hamsiyi 40 liraya, 50 liraya yiyorsak demek ki Karadeniz sistemi çöküyor demektir. Bunun başka anlamı yok. Deniz salyasının Marmara’da etkisi beş yıl sürebilir çünkü ciddi oranda sadece suyun yüzeyinde gözüken değil zeminde bu çökecek ve zemin yapısındaki birçok canlının ölmesine neden olacak. Bu zamanla balıkları bile öldürecek. Bunun ötesinde bütün deniz bitkilerine, süngerlere, kabuklulara, yavaş hareket eden moloz grubu olan salyangozlara, yengeçlerine olumsuz etki yapacaktır. Uzun süre bunun olumsuz etkisini çekeceğiz. Bunlar denizel ekosistemde sonuçta zinciri kırıyor. Bir şekilde balık popülasyonlarına da olumsuz etki gösterecektir.”