MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Prof. Dr. Cem Baykal, HPV aşılarının kanser ve genital siğillerden koruyucu etkisinin yıllar önce kanıtlandığını vurgulayarak ‘Türkiye’deki kadınların da HPV aşısıyla korunmayı hak ettiğini’ söyledi.
Asistanken dört eşi de rahim ağzı kanserinden ölen birini tanıdığını söyleyen Baykal, erkeklerin de bulaştırmaktan ‘korunması’ için aşılanması gerektiğini söyledi.

HVP (human papilloma virus) aşısı yeni değil. Türkiye’de 10 yılı aşkın süredir ruhsatlı. Ancak ne ulusal rutin aşılama programında ne de Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) ödeme listesinde yer alıyor. Üç doz olunan aşının maliyetiyse 3 bin 45 TL.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK), kadın örgütleri ve daha pek çok başka sivil toplum örgütü Türkiye’de de HPV aşısının zorunlu aşı programına alınarak ücretsiz yapılmasını talep ediyor.
Bir yandan aşının ücretsiz olması için kampanyalar yürütülürken diğer yandan özellikle muhafazakar gruplar ‘gerek görmeyerek’ karşı çıkıyor. Konunun TBMM Genel Kurulu’na taşınmasına, peş peşe açılan ve kazanılan davalara rağmen Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ‘kulağının üstüne yatıyor.’ Bunun en önemli sebebi, HPV’nin cinsel yolla bulaşması ve aşının cinselliğin ‘daha rahat yaşanmasına yol açacağı’ düşüncesi.
DSÖ’nün hedefine çok uzağız
Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre rahim ağzı kanseri, ortadan kaldırabilecek ilk kanser türü olabilir. Örgüt bunun için ülkeleri, 2030 yılına kadar ’90-70-90′ formülünü hayata geçirmeye çağırıyor. İlk hedef, kız çocuklarının yüzde 90’ının HPV’ye karşı aşılanması.
DSÖ’nün ortaya koyduğu bu hedefe ulaşabilmek için, kız çocuklarının yüzde 90’ına 15 yaşına kadar HPV aşısı yapılması, kadınların yüzde 70’inin 35 ve 45 yaşında olmak üzere iki kez taranması, kanser öncesi lezyon ya da kanser saptananların yüzde 90’ının da tedavi edilmesi gerekiyor. Örgüt kaynakları kısıtlı ülkelere HPV aşılama programında önceliği 9-14 yaşındaki kız çocuklarına vermesini öneriyor.
Türkiye’de kadınlarda görülen kanserler arasında rahim ağzı kanseri dokuzuncu sırada yer alıyor. Her yıl 1800 kadına tanı konuyor. Dünya genelinde ise yılda 570 bin kadın rahim ağzı kanseri oluyor. 311 bin kadınsa bu nedenle ölüyor. Milyonlarca kadına yine HPV’nin yol açtığı genital siğiller bulaşıyor.
Her 10 kadından sekizi ilk cinsel beraberliğinden sonra üç yıl içinde maruz kalıyor
Virüs enfeksiyonları örneğin bakterilerin yol açtıkları kadar tedavi edilemiyor. HPV cilt ve üreme organlarında siğil çıkarmasıyla bilinen bir tür virüs. O kadar yaygın ki erişkinlerin çoğu yaşamlarının bir döneminde HPV’ye yakalanıyor. İlk cinsel beraberliğini yaşayan kadınların yüzde 80’i üç yıl içinde HPV’ye maruz kalıyor. Ancak HPV genellikle kısa ömürlü olduğundan ve nadiren belirgin belirtilere yol açtığından, çoğu insan HPV’ye yakalandığının fark etmeden bağışıklık sistemi vücuttan uzaklaştırıyor. Enfeksiyonların yüzde 80’i bir yıl içinde, yüzde 90’ı iki yıl içinde kendiliğinden geçiyor.
15 alt tipi kansere yol açabiliyor
Son yıllardaki araştırmalar 200’den fazla alt tipi olan HPV’nin ciddi etkilerini birer birer ortaya koyuyor. 40 kadarı kadın ve erkek cinsel bölgesinde yaşayabiliyor ve hastalık yapıyor. Cinsel bölge tiplerinin bazıları siğile, 15 kadarı ise rahim ağzı hücrelerinin anormalleşmesi ve kansere dönüşmesine yol açıyor. Bu değişim ortalama 10 yıl sürüyor.
Baykal jinekolojik onkolojiyle ilgili olması nedeniyle HPV’nin en ağır sonuçlarını görüyor: “HPV ve özellikle rahim ağzı kanserine sebep olan yüksek riskli tipleri (tip 16,18,31,33,45,51 …) büyük oranda yetişkin hayatta eşlerden birbirine bulaşıyor. Eşlerden birisinin daha önceden aldığı virüs onda bir hastalık yapmazken özellikle kadınlarda daha sık olmak üzere cinsel bölgede siğillere ve rahim ağzı, dış cinsel bölge ve üreme yollarının (vulva, vajen) kansere dönüşebilen hastalıklarına yol açabiliyor.”
‘Partner sayısı arttıkça, bulaşma riski de artıyor’
Baykal asistanken dört eşi de rahim ağzı kanserinden ölen birini tanımış. HPV’yi anlayınca da sebebini tahmin etmiş: “Muhtemelen adam tip 16 HPV taşıyor ve eşlerine birer birer bulaştırıyordu. Eşlerini evliliğinin yaklaşık 10’uncu senesinde kaybediyordu. Eğer Türkiye’de evlilik öncesi ilişki yaşandığına inanılmıyor ve aşıya gerek görünmüyorsa, erkek çocuklarını aşılayalım. Sonuçta alıp getiriyorlar virüsü. Kızının asla evlilik öncesi ilişki yaşamayacağını düşünenler, damadın da yüzde 100 bakir olduğuna inanıyorsa aşı yaptırmasın. Partner sayısı arttıkça, bulaşma riski de artıyor.”
Bazı ülkeler erkeklere de HPV aşısı yapıyor. Çünkü virüs erkeklerde penis, anüs, baş ve boyun kanserlerine yol açabiliyor. Ayrıca aşıyla bulaş zinciri kırılabiliyor. Erkeklerin ‘sivrisinek’, kadınların ‘sıtma’ olduğunu belirten Baykal, şöyle devam ediyor: “Kadınları korurken diğer yandan erkekleri bulaştırmaktan korursak ideale ulaşabiliriz. Aşı sayesinde rahim ağzı kanserini ortadan kaldırmak insanlık için çığır açabilir. Düşünsenize virüs var, kanser yaptığını biliyorsun, virüsü kapmazsan o kanserden korunuyorsun ve virüsün de aşısı var. Aşıyı yaptırmamak mental bir sorun bence. Vücuda virüs girse bile savunma sistemimizle yok ederek önlemek modern tıp anlayışının da temeli olan ‘koruyucu tıp’a daha uygun.”
‘Dünyada ada gibi kaldık’
HPV aşısı tüm batı ülkeleriyle birlikte Türkiye piyasasına girdi. Ancak hiçbir zaman çocukluk çağı aşılama programına alınmadı. Hatta dönemin Kanserle Savaş Daire Başkanı Prof. Dr. Murat Tuncer “Türkiye’ye rahim ağzı kanseri yaygın değil. Aşı gereksiz. Ben çocuklarıma yaptırmam” demişti.
“Parası olan ve de haberi olan ücretiyle alıp yaptırsın” anlayışı oturdu. Aşıdan haberi olan ve yaptıranların sayısı kısıtlı kaldı. Baykal, şunları diyor: “HPV aşısı olarak korunur hale gelen genç kızlarımızın ya da kadınlarımızın sayısı modern bir topluma yakışmayacak kadar düşük. Bunda fiyatın yüksekliği kadar tıp dışı nedenlerle ‘tanıtılmama’ çabaları neden oldu. Gelişmiş ülkelerde neredeyse ilk piyasaya çıkan ikili ve dörtlü aşıdan yeni versiyon dokuzlu aşıya geçiş süreci devam ederken bizde dokuzlu aşının satışta bile olmaması düşündürücü. Dünyada ada gibi kaldık, yapmayan, inanmayan ya da inanmıyormuş gibi yapan.”
Virüsle henüz karşılaşmadan aşılanmak önemli
HPV aşıların uygulanması için başta 9-26 yaş arası öneriliyordu. Artık aşılama yaşı 45’e kadar genişledi. Yine de en ideali, cinsellik öncesi hastalıkla henüz karşılaşmamış genç ve yetişkinlerin aşının koruma şemsiyesi altına alınması. Baykal, “Cinsel ilişki yaşamış kadınlarımızın da aşıdan yarar göreceği bilinmeli. Hatta HPV tanısı, kanser öncülü hastalık tanısı alanlar da aşıdan fayda görebilir” diyor.
HPV aşıları, şimdi Covid aşılarına karşı olduğu gibi, bilimsel temelden yoksun ve siyasi, ekonomik ve dini tepkiler nedeniyle bazı ülkelerde uygulamaya giremedi. Gelişmiş ülkelerdeki istatistik ve hastalık modellemeleri bu aşının diğer çocukluk çağı aşıları gibi toplum çapında uygulandığında, kanser ve kanser öncesi hastalıkların ciddi azalması sayesinde ekonomik kazanç da sağladığını ortaya koydu.
Baykal, şunları dedi: “Bu bilimsel projeksiyonlar sayesinde birçok ülke tüm toplumu kapsayan ulusal aşılama programlarına HPV aşılarını dahil etti. Kanser öncülü hastalıkları ve rahim ağzı kanserini yüzde 70 oranında azaltmayı başardı. Korunmanın halk sağlığına getirdiği tıbbi yararın yanında işgücü, ekonomik kazanç, üreme sağlığına katkısı gibi birçok olumlu etkisi olduğu artık tartışma götürmeyen bir gerçek.”
‘Cahillerden uzak durun!’
Aşı taleplerinin daha görünür olması, şimdi de karşıtlarını da harekete geçirdi. Baykal aşıya karşı çıkanları eleştiriyor. Aralarında, bildik büyük hastanelerde çalışan hekimler de var. Baykal bunlara da tepkili: “Cahillerden, şeyh artıklarından, ‘İlaç firması bana kongre desteği vermedi o zaman ürünü kötüleyeyim‘ bunaklarından uzak durun. Maalesef hekimler arasında da şeyhlerinden talimat alarak aşıyı karşı çıkanlar var. HPV aşısı ya da genel aşı karşıtlarının ortaya attığı ‘Bizim toplumumuzda evlilik öncesi cinsel ilişki çok sınırlı’, ‘HPV bizde yok’ ya da ‘Bizde rahim ağzı kanseri pek sık değil’ söylemleri tamamen geçersiz, ilkel düşünceler. HPV rastlanma oranlarımız da serviks kanseri sayılarımız ve oranlarımız da bazı batı ülkelerinden bile yüksek. Üstelik rahim ağzı tarama programımız da iyi değil.”
Prezervatif yetmiyor!
Peki cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruyan prezervatif HPV’den de koruyor mu?
Baykal, “Prezervatif gibi bariyer korunma yöntemlerinin bile tam anlamıyla koruyucu değil ve bulaşma riskini yok etmiyor” diyor ve ekliyor: “Genital HPV tipleri genellikle cinsel ilişkiyle yayılıyor ve kişiden kişiye sadece cinsel ilişki yoluyla değil, cinsel bölge cildinin temasıyla, el cinsel bölge teması ve ağız cinsel bölge temasıyla kolayca bulaşıyor.”