Cemaat yurdunda yaşadığı baskılardan ve gelecek kaygısından dolayı intihar eden 20 yaşındaki Enes Kara’ya ilişkin konuşan AKP Grup Başkan Vekili Cahit Özkan, “Bugüne kadar çok değişik sosyal çevrelerin, çok değişik sosyal anlayışların içerisinde intiharlar olmuştur, olabilir” dedi.

Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara, cemaat yurdunda yaşadığı baskılardan ve gelecek kaygısından dolayı intihar etmişti.
Özkan, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında Enes Kara’nın kaldığı yerin yurt değil, ‘gençlerin kendi hür iradeleriyle bir araya gelerek açtığı öğrenci evi’ olduğunu iddia ederek denetlenme itibarıyla Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın denetlediği bir yurt olmadığını söyledi.
Cemaat veya tarikatlar söz konusu yurtları herhangi bir apartmandaki daireleri kiralayarak da oluşturabiliyor. Bu yüzden AKP’li vekilin Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın buraları denetleyemediğine dair açıklaması doğru. Daha önce Antalya’da üniversite öğrencisi Mehmet Sami Tuğrul’un öldürüldüğü tarikat yurdu kaçak olarak faaliyet gösterdiği için bakanlıkça denetlenememişti.
Gençlik ve Spor Bakanlığı yetkilileri, bu yerin ruhsatlı bir yurt olmadığına dikkat çekerek bakanlığın ancak kendisine kayıtlı yerleri denetleme yetkisi olduğunu savunmuş; kaçak yurdun bir derneğe bağlı olduğuna işaret ederek derneklerin denetim yetkisinin İçişleri Bakanlığı’nda olduğunu kaydetmişti.
Bu duruma değinmeyen AKP’li Özkan, tarikat veya cemaatlerin kiraladıkları dairelerin ‘insanların evleri’ olduğunu savunarak şöyle devam etti: “Eğer siz bir ‘Denetleme yapıyoruz’ diyerek, ‘İnsanların evleriyle ilgili araştırma yapacağız’ derseniz, bunun ucu nereye kadar varacaktır? Şimdi baktığımız zaman dünyanın bütün gelişmiş demokrasilerinde de öğrenciler bir araya gelerek ev, yurt açabilmektedirler. Ancak yurtlarda bütün dünyada devletin denetim ve kontrolü vardır. Ancak bir ‘denetim’ dediğimiz zaman, bir öğrencinin açtığı ev bir kişi olur, iki kişi olur veya üçüncü kişi gelir. Üçüncü kişi gelirken yanında birkaç da kitap getirebilir. ‘Bizde bu kitapları okuyalım’ derler. Şimdi biz bunları inceleyecek olursak, acaba demokratik toplum değerlerine, demokratik toplumun dokusuna ne kadar zarar veririz, buna da iyi bakmamız lazım.”