AYŞEGÜL KASAP
aysegulkasap@diken.com.tr
@aysegul_kasap
Coğrafya öğretmeni Hogri Öztemel…
Türkiye’de açlığa mahkum edilen ve sesini duyurmak için geldiği Ankara’da polisin orantısız güç kullandığı öğretmenlerden sadece biri.
Öztemel’in yüzüne direkt biber gazı sıkıldı.
Yetmedi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından hedef gösterildiler.
“Dünden beri çok içime oturdu bu” diye konuştu Öztemel: “Ben oradaki hocaların hangi partiye oy verdiğini bilmiyorum. Biz bugüne kadar bunu konuşmadık. Bugüne kadar bu konuda sıkıntımız, merakımız dahi olmadı. Çünkü biz öğretmenlik mesleğimin onuru için mücadele edeceğiz dedik. Biz öğretmeniz.”
Bir buçuk aylık bir kızı var. Asgari ücretle geçinemiyor. Zaten yazın maaşlar da verilmiyor: “Kredi çekiyoruz. Kredi kartlarım patladığı için şu anda eşimin kredi kartını kullanıyoruz. Onun da limitin bitirdik.”
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, özlük haklarının iyileştirilmesini talep etmek için Ankara’da toplanmıştı. Gruba polis müdahale etmiş, aralarında avukat ve öğretmenlerin olduğu en az dokuz kişi gözaltına alınmıştı.
Ankara Güvenlik Şubesinden Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Mukadder Kardiyen, Betül Koca’nın üzerine yürümüş ve talimatla gözaltına aldırmıştı. Koca, gözaltı sırasında tartaklanmıştı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, öğretmenin sürüklenerek gözaltına alındığı videoyu paylaşarak şunları demişti: “Öğretmenlere gaz mı sıktınız, öyle mi? Öğretmenlere şiddet uyguladınız, öyle mi? Öğretmenlere… ‘Al bunu diyen’ o kişi, beni beklesin. Öğretmene yapılan bu efeliği affetmeyeceğiz!”
Soylu da Kılıçdaroğlu’nun tweetini alıntılayarak Koca’yı hedef göstermişti: “Kılıçdaroğlu, Ankara’da, defalarca Emniyet Terör Şube’nin gözaltına aldığı, kamuda öğretmenlik de yapmayan, profesyonel eylemci HDPKK’lı eliyle polisle öğretmeni karşı karşıya getirmeye utanmıyor musun?”
Otostopla gitti, ‘Ulaşım çok pahalı’
Öztemel Mardin’den bir arkadaşıyla yola çıktı. Ama otostopla: “Çünkü ulaşım çok pahalı ve bizim bunu karşılamamız mümkün değil.”
Yoldan çevirdikleri araçla Adana’da sendikanın ayarladığı otobüse yetiştiler. Oradan Ankara’ya.
Çok temel bir talepleri var. 2014’te ellerinden alınan ‘taban maaş’ hakkı. Yani devlet kurumlarındaki öğretmenlerle aynı maaşı almak.
Öztemel bunu basın açıklamasıyla Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) iletmek istediklerini söyledi: “Ama polis TMMOB’un bahçesinin kapısına bariyer kurarak bizi çıkarmadı. Biz sadece basın açıklamamızı yapıp gideceğimizi söyledik. Biz öğretmen olarak burdayız. Bir küfür, bir hakaret etmeyeceğiz. Dedik ki ‘Biz öğretmeniz ve sömürülüyoruz. Buna dur demek için basın açıklaması yapıp yasal hakkımızı isteyeceğiz.’ Ama polis bize müdahale etti.”
Sürüklenerek gözaltına alınanlar da oldu, tartaklananlar da.
‘Polislerin çoğu atanamayan öğretmenler’
Yüzüne biber gazı geldiği anda şunu düşünmüş coğrafya öğretmeni: “Yarın o polis arkadaşlarımız çocuklarını dershanelere özel okullara gönderecekler sınavı kazansınlar diye. Biz gece 10, 11, 12 o çocukların sorularını çözeceğiz. Sonra onlar başarılı olacak. Teşekkür edecekler bize. ‘Sizin sayenizde çocuğumuz kazandı’ diyecekler.
Üzüldüm. Çoğu zaten öğretmenlik okuyup atanamadığı için polisliği seçmiş arkadaşlar onlar. Söyledim de onlara ’15 gün sonra okullar açılacak. Siz yarın üniversite hayallerini gerçekleştirmesi için çocuklarınızı bize emanet edeceksiniz. Bugün bize bunu yapıyorsunuz.’ Ama sıktılar.”
‘Yazın maaşlar ödeniyormuş gibi yapılıp geri alınıyor’
Özel kurumlarda mesleğe yeni başlayan öğretmenlere hiç maaş verilmiyor. İki-üç yıllık olanlarsa asgari ücretin yarısına çalışıyor. Öztemel beş yıldır çalışıyor. Bu yıl altıncı yılı olduğu için asgari ücret alabiliyor.
Bu da sadece dokuz-on ay. Yazın maaşlar da ödenmiyor: “Yani ödeniyormuş gibi yapılıp maaşlar elden geri alıyorlar. Benim bu yaz bir kızım oldu. Bir çocuğum oldu. Bir buçuk aylık bir bebeğim var. Biz genelde yazları ek iş bulup çalışıyoruz. Ailemizden destek alıyoruz ya da kredi çekiyoruz. Bir şekilde iki üç ayı bitiriyoruz.
Kredi kartlarım patladığı için şu anda eşimin kredi kartını kullanıyoruz. Onun da limitin bitirdik. Ödeyemediğimizde kara liste denilen bir şey var ona giriyoruz. Hacizler geliyor. Ben şu an hacizliyim ve üzerime KYK borcum da var. Ödeyemiyorum. Okullar açılınca tekrar maaşlarımız verilmeye başlanıyor. Ama verilen maaşlarla da geçinilmesi çok zor.”
Yani yıl boyu ek iş arayışındalar. Pazarda meyve sebze satanı da var, inşaatlarda çalışanı da.
İki yıl önce eğitim süresi içindeki bir anısını anlattı: “Çıkıp kafe kafe dolaşıp ek iş aradım. Bir kafeye gittim part-time iş arıyorum dedim. Mardin’de part-time iş çok fazla olmaz. ‘Ben öğretmenin geçinemiyorum. O yüzden ek iş arıyorum’ dedim. Kafenin sahibi ‘Ya hocam ben size nasıl iş vereyim?’ dedi. ‘Valla iş varsa verin’ dedim. ‘Hocam siz öğretmensiniz nasıl burada çalışacaksınız? Öğrencileriniz gelecek’ dedi. Geçinemiyorsam ne yapayım? Mecbur çalışmak zorundayım.”
MEB biliyormuş
Öztemel’e göre tüm bunların MEB de farkındaymış: “Çünkü ben yaklaşık üç-dört ay önce bizim Kızıltepe’de ilçe Milli Eğitim Müdürü’yle görüştüm. Önüne bizim bu sorunlarımızı liste halinde de koydum. İlçe Milli Eğitim Müdürü’nün bana söylediği şey şu; ‘Hocam biz bunları biliyoruz. Bilmediğimiz şeyler değil.’“
Teftişe gelenler patronlarla yemeğe çıkıyor, öğretmeni dinlemiyor
“Neden çözmüyorlarmış peki?” diye sorduğumuzda şöyle devam etti: “Aynı soruyu ben de sordum. İki sebeple çözemediğini söyledi kendi iddiasına göre. Dedi ki biz denetime çıkıyoruz ama denetime çıkan müfettişlerimizi de hem devlet de çalışan hem de özelde çalışan öğretmenler olduğu için kurum sahiplerinin haberi oluyor.
Ki şunu söyleyeyim, altı yıldır çalışıyorum. Bugüne MEB’den bir müfettişin gelip benimle ya da herhangi bir öğretmenimle özel görüşüp bir sorunun bir sıkıntın var mı dediğini görmedim. Gelen müfettişleri kendi gözlerimle gördüm ki kurumum kamera kayıtlarından da görebilirler, müfettişler gelir direkt idarenin odasına gider. İdareyle beraber yemek yemeye giderler. Denetimler bu şekilde oluyor.”
‘Patronun yanında öğretmenler sigortam yatmıyor nasıl desin’
Ortada öğretmenleri muhatap alacak bir müfettiş olup olmadığı sorusunaysa milli eğitim müdürü “Var onu da gönderiyoruz ama öğretmenler odasında öğretmenlere ‘Bir sorununuz var mı’ diye soruyor, öğretmenlerimiz de ‘Yok’ diyor” yanıtını vermiş.
Özel sektörde çalıştıklarını hatırlatan Öztemel şu tepkiyi gösterdi: “Patronun yanında öğretmenler ‘Ya benim sigortam yatmıyor. Benim maaşım elden veriliyor. Benim maaşım asgari ücretin altında ama bankaya tam yatırılıyor yarısı elden geri veriyorum’ diyemez ki. Siz neden öğretmenleri özel bir yere alıp birebir görüşmüyorsunuz? Denetime çıkacağız dediler ama çıkmadılar görmedik.”
‘Devlet atamıyor’
Devlete girmek istiyorlar ama o da mümkün değil: “KPSS’ye giriyoruz ama atanamıyoruz. KPSS’de usülsüzlükler ve mülakat garabati ortada. Torpiller var. Biz özel sektörde çok ağır koşullarda çalıştığımız için günde 8-9 saat derse giriyoruz. Haftanın yedi günü asgari ücrete çalışıyoruz. Ek dersler, sınav gözetmenlikleri, etüdler. Çok ağır şartlarda çalıştığımız için KPSS’ye çok az ders çalışma zamanı ayırabiliyoruz. Ama iyi puan alsak bile atanamıyoruz. Atanamıyoruz değil de devlet atamıyor.”
‘Biz öğretmeniz’
Tüm bunların yanı sıra bir de dün İçişleri Bakanı Soylu tarafından hedef gösterildiler. “Dünden beri çok içime oturdu bu” dedi Öztemel ve şöyle devam etti: “Bu öğretmen sendikası geçen yıl kuruldu. Ben bir yıldır aktif üyesiyim. Alanda meydanda kol kola olduğumuz fotoğraflarımız var, görmüşsünüzdür. Biz düne kadar hiçbiriyle yüz yüze tanışmadık. Sarılmadık. Sürekli video konferans yöntemi üzerinden görüşüyorduk. Toplantılar yapıyorduk. Biz ilk defa dün biraraya gelip sarılabildik. Ben oradaki hocaların hangi siyasi partiye inandığını bilmiyorum. Hangi pariye oy verdiğini de bilmiyorum. Biz bugüne kadar bunu konuşmadık. Bugüne kadar bu konuda sıkıntımız merakımız dahi olmadı. Çünkü biz öğretmenlik mesleğimin onuru için mücadele edeceğiz dedik. Biz öğretmeniz.”