Cumhuriyet gazetesinin 11’i tutuklu 17 çalışanının yargılandığı davanın beşinci gününde mahkeme ara kararını açıkladı. Yedi isim tahliye edilirken, dört ismin tutukluluğunun devamına karar verildi.

Fotoğraf: Reuters
İçlerinde gazetenin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar, halefi Murat Sabuncu, yayın danışmanı Kadri Gürsel ve muhabir Ahmet Şık’ın da olduğu, 17’si Cumhuriyet çalışanı 19 kişi, çeşitli suçlamalarla İstanbul 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılanıyor.
Davanın ilk dört gününde tutuklu yazar ve avukatlar savunmalarını yaptı. İddianamedeki çelişkili tarafları vurgulayan Cumhuriyet sanıkları, iddianameyi yazan savcı Murat İnam’ın başka bir ‘FETÖ’ davasında müebbet hapisle yargılandığını da vurguladı.
Bir gazetenin yayın politikasını değiştirmenin suç unsuru oluşturmayacağına ve gazeteciliğin yargılandığına dikkat çekilirken, tutuklu sanıklardan Ahmet Şık, savunma yapmayı reddederek Türkiye’yi 15 Temmuz’a sürükleyen koşulları yeniden hatırlattığı konuşmasıyla gündemin tepesine yerleşti.
Cumhuriyet davasında bugün savcının mütalaasının ardından ara karar verildi.
Diken, duruşmayı ilk dört günde olduğu gibi, bugün de dakika dakika takip etti:
19.30 Mahkeme ara kararı açıkladı. Güray Öz, Musa Kart, Bülent Utku, Hakan Kara, Önder Çelik, Turhan Günay, Kemal Güngör hakkında tahliye kararı verildi. Günay dışındaki isimlere ‘adli kontrol şartı’ konuldu.
Akın Atalay, Kadri Gürsel, Murat Sabuncu ve Ahmet Şık’ın ise tutukluğunun devamına karar verildi.
‘JeansBiri’ isimli Twitter kullanıcısı Kemal Aydoğdu da tutuklu kalmaya devam edecek.
Can Dündar ve İlhan Tanır hakkındaki yakalama kararının devamına karar verildi.
Mahkeme başkanı, “Savunması alınmış olan, yakalaması olmayan, yani Can Dündar ve İlhan Tanır’ın dışındaki sanıkların vareste talepleri kabul edildi. Avukatların cezaevlerinde sanıklarla görüşme konusunda kısıtlılık kararı vardı, artık kısıtlılık yok. Cezaevine yazdık. Bir sonraki duruşma 11 Eylül 2017’de yapılacak. Dosyayı yılsonuna kadar bitireceğiz. Davayı bu yıl bitirmeyi planlıyoruz” diye konuştu.
18.05 Mahkeme heyeti, karar için ara verdi.
17.48 Savcı, Akın Atalay, Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Önder Çelik, Hakan Kara, Kemal Aydoğdu, Ahmet Şık için tutuklamanın devamını, Turhan Günay’ın tahliyesini, Bülent Utku, Güray Öz, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör’ün ise adli kontrol şartıyla tahliyesini talep etti.

Fotoğraf: @CumhuriyetAv
Tutukluluğun devam talebine gerekçe olarak, söz konusu isimlerin ‘delilleri karartma şüphesi,’ ‘kuvvetli suç şüphesi,’ ‘delillerin toplanamaması’ gösterildi.
Savcı, savunması gerekçesiyle, Ahmet Şık hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
17.45 Savcı mütalaasını vermeye başladı: “Vakıf işlemleri için bilirkişi incelemesi yapılsın.”
17.30 Duruşmaya ara verildi. Savcı mütalaasını verecek.
16.00 Avukat Fikret İlkiz mizahi bir dille tahliye talebi ediyor: “Turhan Günay’ın daha fazla dava anısı olmasın, kitaplar artık Silivri’de durmasın. Güray okur temsilcisi olarak gelsin, işini yapsın. Murat Sabuncu iznini uzattı. Artık kaytarmasın. İşinin başına dönsün. 40 yılın başında bir yayın danışmanımız oldu, bir ay çalışmadan çekti gitti. Gürsel’e söyleyin, yeter artık işine dönsün. Ahmet Şık cezaevini mesken tutmaktan vazgeçsin. Eşi var, kızı var. İşe gelmezse atarız. Musa Kart kendi örgütüne gitsin. Verin bütün arkadaşlarımızı bize, biz gidelim. Ne zaman çağırırsanız yine geliriz.”
Av İlkiz: Ahmet Şık cezaevini mesken tutmaktan vazgeçsin. Eşi var, kızı var. İşe gelmezse atarız #CumhuriyetDavası
— Selin Girit (@selingirit) July 28, 2017
https://twitter.com/pressout/status/890931312785313792
15.45 Avukat Fikret İlkiz Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun Keyfi Tutukluluk Çalışma Raporu’nu mahkemeye sunuyor: “Bu ‘şikayet’ mekanizmasına, hakkı ihlal edilenler, insan hakları grupları ya da ihlal hakkında bilgisi bulunan kişi ve gruplar da başvurabilir. ‘Bu tutuklama keyfidir’ denirse bu başvuru doğrudan BM İnsan Hakları Konseyi’ne yapılır, konsey başvuruyu kabul ederse çalışma grubu oluşur. Bu çalışma sonucunda hangi ülke hükümeti olursa olsun yanıt vermek zorundadır. BM Genel Kurulu’nda gündeme geldiği noktada, siz İçişleri, Dışişleri Bakanı ya da Başbakan olarak oturursunuz. 181 ülke size soru sorar.”
BM’ye başvuruyu Cumhuriyet’i alternatif basın Nobel’ine aday gösteren grubun yaptığını yazar Hakan Kara belirtti.
Fikret İlkiz devam ediyor: “Bu rapordaki soru şu: Hürriyetten yoksul kılma hangi durumlarda ihlaldir? Çalışma grubunun özellikle tutuklamayla ilgili 5 ayrı kategorisi var. Bunu değerlendirirken de ‘Cumhuriyet Vakfı’nın senedi AİHS’e dayanır. Vakıf Senedi, onları AİHS’e göre hareket etmeyi emreder’ diyor. Karardan okuyorum: ‘Cumhuriyet 1924’ten bu yana tüm engellere rağmen kendisini basın özgürlüğünü savunmaya adamıştır. Gazete beyanını AİHS’ten almakta, insan hakları ve demokratik Türkiye için mücadele etmektedir. Bu nedenle haber yaparken gazete çalışanlarının çeşitli risklerde aldığını görüyoruz. Cumhuriyet için bağımsızlığın her şeyden önemli olduğu 1924’ten bu yana savunmuştur. Okurları ile ayakta kalır.’ 2 Şubat 2017’de Çalışma Grubu hükümete ulaştığı zaman, hükümet süre istedi. 11 Nisan 2017’de hükümet görüşünü bildirdi. Hükümetin görüşü AYM’ye verdiği görüşün birebir aynısıdır. Bunun üzerine hükümete uyguladığınız tedbirler ‘Orantılı mıdır, demokrasiye uygun mudur, yasallık ilkesine sahip midir’ diye sordular. Hükümet ‘Biz gözaltı süresini mecburen 30 gün yaptık. gözaltı süresini 4-5 günle sınırladık’ dedi. Avukatları ile görüşemiyorlar diye sorulduğunda ise ‘Hayır avukatları ile görüştüler’ yanıtını verdi. Hatta bizde bu anlamda bir sınırlama yoktur, 15 Temmuz’un gerekçesi ile uyumludur önlemlerimiz dediler. BM Çalışma Grubu, en uygun çözüm olarak, tutuklu isimlerini sayarak, bir an önce serbest bırakılmasını ve uluslararası hukuka uygun olarak tazminat ve diğer haklarının verilmesini talep etmektedir. Ve hükümetten sonuca ilişkin bilgi istiyor. Yani ne sonuç çıkarsa çıksın, hükümetin bunu Çalışma Grubu’na iletmesini istiyor. Hiçbir şey olmasa bile bugün ne karar çıkarsa çıksın hükümetin görevi bunu çalışma grubuna bildirmektedir.”
15.35 Avukat Alp Selek konuşuyor: “60 yıla yakın avukatlık yaptım, olağanüstü tüm durumlarda vekillik görevimi yerine getirdim. Ama ilk kez böyle iddianame gördüm. Böyle sualler sorulmasını hala anlamıyorum. Bu tür sualler bu davanın bir amacının olduğunu gösterir. ByLock’la telefon görüşmesi yapma var. Ben buna hiç önem vermiyorum. Size her telefon geldiğinde ‘Bana şöyle telefon geldi, ByLock’çu olup olmadığını bilmiyorum’ diye savcılığa bildirmeniz gerekir. ByLock’çu olmayan kişileri suçlayamazsınız. Konuşmada suç unsuru varsa suçlayabilirsiniz. Onun dışında suçlayamazsınız, savcı da suçlayamaz. Müvekkillerimin hepsinin beraat etmesini istiyorum.”
15.30 Duruşma mahkeme başkanının talepleri değerlendirmek için süreye ihtiyaç olduğu için savunmaların kısa tutulmasını talep etmesiyle başladı.
14.10 Duruşmaya yemek arası verildi.
14.00 Avukat Bahri Belen konuşuyor: ” 17-25 Aralık’a kadar hizmet hareketi olan cemaat 15 Temmuz’da darbeci oldu. Bizim bildiğimiz iktidarın parçası olduğudur. Din şurası yapıldı, ‘Milletimiz bizi affetsin’ dediler suç duyurusu yapılabilir mi? Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, ordu, istihbarat, polis ve MİT’in bilmediği örgüt yapısını ben mi bileceğim de bilerek isteyerek yardım edeceğim? Can Dündar bunlardan korktuğu için değil devlet onun canını koruyamayacağını söylediği için yurtdışına gitti. Devlet yasak koymadı Can Dündar’ın gitmesine.”
Bahri Belen sözlerini şöyle tamamladı: “Hakimlere savcılara kızamıyorum çünkü tahliye veren hakimler, tahliye isteyen savcılar ihraç ediliyorlar ve haklarında davalar açılıyor. İşiniz zor. Hakimlik ve savcılık tarihine bir not düşülmesi, ülkemizde hukuk güvenliği ve adalet için umut olacak bir karar talep ediyorum.”
13.40 Duruşma sürerken adliye dışında da Cumhuriyet’e destek olanlar oturma eylemi yapıyor.

Fotoğraf: Diren Gazeteci
13.30 Mahkeme başkanı daha önce savunma verdiği sırada elinin titrediğini söylediği gazeteci Güray Öz’ün avukatına müvekkilinin bir rahatsızlığı olup olmadığını sordu.
Başkan Güray Öz vekili Av.Adil Demirci'ye müvekkilinizin bir rahatsızlığı var mı? diye sordu meslektaşımız "Bu gerekçeye dayanmayacağız"dedi
— Cumhuriyet Savunması (@CumhuriyetAv) July 28, 2017
12.45 Ahmet Şık’ın avukatı Can Atalay savunma yapıyor:

Çizim: Yıldıray Çınar
“Ahmet cezaevinde bile gazetecilik yapıyor, bize 15 Temmuz’u anlattı burada. Ahmet’in evinde arama yapılmadı hiçbir eşyasını el konulmadı tutuklanma sebebi sadece bir tweet. Savcı ‘Ben bu soruları soracağım’ dedi, sordu ve Ahmet hepsine cevap verdi. İfadesi Terörle Mücadele Şubesi’nde savcı tarafından alındı. Yasak sorgu yöntemidir. Tutanakta imzası olmayan sivil biri ifadeyi takip etti. Twitler meselesi en acı ve eğlenceli olanı. Aynı konuda Anadolu Adliyesi’nde 7 Kasım’da ifade verdik çıktık. Şikayetçi Antep’ten gazeteci. Haberlerin en eskisi iki buçuk, en yenisi iki senelik. Açık ve yakın tehlike varsa savcılık neden bu kadar bekledi? Tipik bir Ahmet Şık sorgusu oldu ve tutukluluğa sevkten farklı bir gerekçe gösterildi. Savcı bize ‘Sorgu bittikten sonra şöyle bir haber var cevap vermek ister misiniz’ dedi. Ahmet Şık, ‘Siz mi soruyorsunuz Nazif Karaman mı?’ diye sordu. (Nazif Karaman Sabah muhabiri, Cumhuriyet dosyası da dahil gazeteci davalarında dosyaların sızdırıldığı isim olarak biliniyor.)
Atalay: Savci bize sorgu bittikten sonra söyle bir haber var cevap vermek ister misiniz dedi
Ahmet Şık:Siz mi soruyorsunuz Nazif Karaman mı?— Cumhuriyet Savunması (@CumhuriyetAv) July 28, 2017
12.20 Davanın beşinci gününde avukatlar savunma yaparken, çizerlerin de yeni çizimleri gelmeye devam ediyor.
12.00 Sanık avukatları savcı mütalaası öncesi tek tek savunma yapıyor. Yazar Hikmet Çetinkaya’nın avukatı Burak Oder: “Bylocklu telefondan aranmış olmanın delil olduğunu anlatmayacağım, nasıl bir algı yaratılmak istendiğini anlatacağım. Hikmet Çetinkaya iddianameye göre Bylockçu bir polis memuru ile görüşmüş numarayı aradık, karakol çıktı. Çetinkaya, davada yardım ettiği iddia edilen örgütlerden aldığı tehditler nedeniyle koruma altındadır, o nedenle polisi aramıştır.”
11.25 Kadri Gürsel’in avukatı Köksal Bayraktar: “Bugün bu davada, basının hür olması gerektiğinin iddia makamınca da ortaya konmasını diliyorum. Basın hürdür, sansür edilemez. Kanun ‘Basın sansür edilemez’i kaldırdı. Ama bugün mahkemenin de ‘Basın hürdür’ dediğini biliyorum. 1903’te gazeteciler sansür heyetine gazete nüshalarını vermemiştir. Bu dava basın bayramının kutlanmasına vesile olsun.”
11.10 Kadri Gürsel’in avukatı İbrahim Koyuncu, müvekkilinin bahsi geçen tarihlerde gazete ve vakıfta görev almadığını hatırlatıyor: “Mayıs 2016’da Cumhuriyet’te yazmaya başladı. Sadece 12 Temmuz’da bir yazı yazdı. Ne ‘FETÖ’, ne darbe geçiyordu.”
Av Koyuncu: "Buraya Norveç'ten gelmedik; adalet fışkırsın beklemiyoruz. Ama hiç değilse bir kırıntı bekliyoruz"#CumhuriyetDavası
— Diren Gazeteci (@pressout) July 28, 2017
#KadriGürsel'e bylock suçlamalarına dair: Müvekkilim sadece aranmış, Aranan telefon Sedat Albayrak'a kayıtlı. Onun ifadesi neden alınmamış? pic.twitter.com/1dW6UiO5q3
— Diren Gazeteci (@pressout) July 28, 2017
10.55 Kadri Gürsel’in avukatı İbrahim Koyuncu: “Biz Kadri Gürsel için konuşacağız, vakıf yöneticisi değildir dediğimde diğer sanıklar yanlış anlamasın. İddianamede somut suçlama yok. Önce kendimizi suçlayıp sonra savunacağız.”
#KadriGürsel'in Avukatı İlkan Koyuncu konuşuyor:
"İddianamede somut suçlama yok. Önce kendimizi suçlayıp sonra savunacağız." pic.twitter.com/Zjyq64Gt6r— Diren Gazeteci (@pressout) July 28, 2017
10.51 Duruşma gecikmeli olarak başladı. İlk sözü avukat Ali Rıza Dizdar aldı.
Dizdar, “Günlerdir devam eden duruşmaları izliyoruz. Usul hukuku ceza hukukunun vazgeçilmezidir. Derhal beraat kararı verilmelidir” dedi.
Mahkeme başkanı beraat talebini, “Değerlendireceğiz. Bir takım deliller hakkında araştırma yapmak gerekiyor. Derhal beraat koşulları yok” diyerek reddetti.
İddianameden
İddianamede, eski genel yayın yönetmeni Can Dündar, halefi Murat Sabuncu, yayın danışmanı Kadri Gürsel, yazar Aydın Engin, mali işler müdürü Bülent Yener ve muhasebe müdürü Günseli Özaltay’ın ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme’ suçundan ayrı ayrı 7,5 yıldan 15 yıla kadar; Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç ve yönetim kurulu üyesi Önder Çelik’in ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme’ ve ‘hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma’ suçlarından ayrı ayrı 11,5 yıldan 43 yıla kadar; yönetim kurulu üyeleri Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör ve Hikmet Çetinkaya’nın ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme’ ve ‘hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma’ suçlarından ayrı ayrı 9.5 yıldan 29 yıla kadar, muhabir Ahmet Şık’ın ayrıca ‘PKK ve DHKP/C silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etme’ suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edilmişti.
Cumhuriyet, terör örgütlerini ‘sevimli gösterme’ye çalışmış
Gazetenin son üç yılda 90 yıllık geçmişinin ve kuruluş felsefesinin tam aksi yönde değişime uğradığı öne sürülen iddianamede yayın politikasının değişmesi suç unsuru gibi anlatılıyor.
Ayrıca gazetenin terör örgütlerini sevimli göstermeye çalıştığı ileri sürülürken ‘FETÖ’nün gazetenin yönetim kademesini ve Cumhuriyet Vakfı’nı ele geçirmeye çalıştığı savunuluyor.
Dahası gazeteci Kadri Gürsel’e darbe girişiminden yıllar önce gelen telefon aramaları bile irtibat olarak kabul edilerek, bu aramaların içinde ‘ByLock’ kullanıcıları olduğu aktarılıp örgütle temasın kanıtı diye gösteriliyor.