Cumhuriyet gazetesinin 11’i tutuklu 17 çalışanı ilk kez hakim karşısına çıktı.
İçlerinde gazetenin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar, halefi Murat Sabuncu, yayın danışmanı Kadri Gürsel ve muhabir Ahmet Şık’ın da olduğu, 17’si Cumhuriyet çalışanı 19 kişi, aylar sonra Çağlayan’daki İstanbul 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başladı.
Sansürün kaldırılışı ve Basın Bayramı’na da denk gelen 24 Temmuz’da görülen davada Diken, gelişmeleri dakika dakika aktarıyor:
20.37 Kart’ın savunmasıyla duruşma sona erdi. Yarın savunmalara devam edilecek.
20.31 Musa Kart: “Bu ülkede insanların kulakları, ‘Eeeyy!’ diye başlayan cümlelere aşinadır… Ben de savunmamı, ‘Eeeyy Vicdan!..’ diyerek noktalamak istiyorum.” Kart’ın savunması burada sona erdi. (Çizerin savunmasının tamamı buradan okunabilir.)
20.23 Musa Kart: “Karikatürle şiddete dayalı örgütlerin yan yana gelmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Ergenler yeni kelimeleri akranlarına anlatmayı severler. Ergen bilirkişimizin kelimesi de manipülasyon. Tatil için aradığım numara yüzünden Silivri’de dokuz ay kaldım. Yanlış rezervasyon! Çalmadık, çırpmadık. Evimizden ayakkabı kutularına tıkıştırılmış dolarlar çıkmadı. 35 yıllık karikatüristim akıl almaz iddialarla suçlanıyorum. Suçlamayı aynen iade ediyorum.”
Bu sözlerin üzerine salonda gülüşmeler yaşandı. Mahkeme başkanı, “İçinizden gülün” dedi.
20.14 Çizer Musa Kart: “Bir karikatüristi terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmakla suçlamak sadece karikatüriste değil bu ülkeye kötülüktür. Bu iddianame üzerine espri yapabilirdim ancak yapmıyorum. Çünkü nezaket çerçevesinde mizah yapanlar bilir ki düşene vurulmaz.”
20.01 Cumhuriyet çizeri Musa Kart’ın savunması başladı.
20.00 Atalay şöyle devam etti: “Bu provokatif bir soru ve kamuoyuna başka türlü yansıtılacak bir soru olarak görüyorum ama şu cevapla yetinsinler: Bütün hayatım boyunca siyasi amaçlı bile olsa şiddet eylemlerine karşı çıkmış biriyim. Şiddet ve terör kitabımda yazmaz.”
19.51 Mahkeme heyet, üyesi, Akın Atalay’a “Sizce PKK ve DHKP-C terör örgütü müdür?” diye sordu, Atalay da “Tahir Elçi’ye sorulan bu sorunun neticesini görmüştük” cevabını verdi. Atalay, “Bu soruyu cevaplamayı düşüklük sayarım” dedi.
Heyet başkanı sorunun sorulmasına muhalif kaldı. Savcı ve iki üye “Sorulsun” dedi.
19.44 Atalay, mahkeme başkanına seslendi: “Siz bana Atatürkçülüğü öğretemezsiniz, dinlenen tanıklar da öğretemezler.”
19.37 Cumhuriyet’in aktardığına göre mahkeme heyetini başkanı Atalay’a “İddianame ve ifadelere göre Kurtlar Vadisi Pusu’daki Polat Alemdar’a benziyorsunuz” sözleriyle seslendi.
19.34 Atalay: “Benim manşete, habere karışmam haddime değil. Cumhuriyet’te editoryal bağımsızlık ilkesi var.”
19.34 Aranın ardından Atalay soruları yanıtlıyor.
19.15 Duruşmaya ara verildi. Aranın ardından Atalay soruları yanıtlayacak. Cumhuriyet, diğer gazetecilerin yarın savunma yapacağını bildirdi.
19.10 Cumhuriyet muhabiri Canan Coşkun, savunmanın ardından salondan alkışların yükseldiğini bildirdi. (Atalay’ın savunmasının tam metni buradan okunabilir.)
19.05 Atalay savunmasını sürdürüyor: “FETÖ’yle hiçbir dönemde ‘Aynı dağın yeli, aynı bağın gülüyüz’ demedik. FETÖ’yle aynı yoldan yürümedik, aynı sudan içmedik, özümüz de farklıydı sözümüz de. Bilinsin ki, burada verilecek nihai karar bizimle ilgili görünse bile gerçekte öyle olmayacaktır. Esareti kabul etmeyiz, onurumuzdan, haysiyetimizden, insanlığımızdan vazgeçmeyiz. Korkuya teslim olmayız. Gazeteciliğe, halkın bilgi edinme hakkına zarar verecek bir ödün vermeyiz, veremeyiz. Onursuz bir özgürlüğe razı olmayız. İlhan Selçuk, herkes kendi heykelini yontar demişti. Galiba gazetelerin heykelini de orada çalışanlar yontuyor. Cumhuriyet’in heykelini İihan Selçuk, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Onat Kutlar’lar hayatları pahasına yonttular. Bizler burada yargılanan Cumhuriyet’çiler, bu nadide heykelin sıradaki nöbetçileriyiz. Nöbetimiz sırasında bu heykele leke sürülmemesi için çabalıyoruz. Bizden öncekiler gibi biz de muktedirlere boyun eğmiyor, korkuya teslim olmuyor, gazeteciliğe ihanet etmiyoruz. Bu zorlu dönemde bunun bir diyeti vardı. Onurumuzla ve gururla ödüyoruz. Hepsi budur.”
19.00 Akın Atalay: “Savcılık soruşturmayı emniyete bile bildirmeden önce Cem Küçük’ü tanık olarak dinlemiş. Tanıkların ifadelerinin çoğu dedikodu, safsata. Üslup ve karakterleri kamuoyunca bilinen kişilerin hakkımdaki olumsuz fikir ve eleştirileri lehime çok kıymetli bir delildir. FETÖ konusunda kimileri gibi bağışlanmayı gerektiren, af dileyecek bir irtibatımız olmadığından buradayız. FETÖ’ye dokunanın yandığı dönemlerde dokunma cesareti gösterebilen ender kişiler ve gazeteler arasında olduğumuz için buradayız.”
18.48 Atalay: “Güvenilir analizler gösteriyor ki Cumhuriyet’e günlük erişim 350-400 bin. En çok haber izlemede de 5’inci sırada. Gazetenin günlük satış ortalaması ile aylık satış ortalaması arasında çelişki var. Basın İlan Kurumu aylık tirajı bir milyon eksik yazmış. Matematikteki dört işlemi bilen herkes, gazetenin tirajıyla ilgili iddiaların da nasıl çürüdüğünü görür.”
18.21 Aranın ardından Akın Atalay savunmasına devam ediyor: “Oda TV ve Ergenekon dönemlerinden bu yana değişen pek bir şey yok. Yapılanlar aynı, yalnızca yapanlar değişmiş. Aydınlık gazete ve Vatan Partisi’ndekilerin yedi yazısının yeri iddianame sayfaları değil çöp kutusudur. Cevap vermeyi zul sayarım.”
17.45 Duruşmaya ara verildi.
17.38 Akın Atalay savunmasını sürdürüyor: “ByLock’la ilgili tüm iddiaları yanıtladım. Mutlu oldunuz mu? Tatmin oldunuz mu? Siz kendi konuşmalarınızı böyle açıklayabilir misiniz? Cumhuriyet’in 92’nci kuruluş yıldönümü için arayan gazetecinin telefonunu açıp 49 saniye konuşmam suç delili.”
17.30 Akın Atalay: “Tam altı buçuk önce evimi yaptırıp ödeme yaptığım bir parkecinin oğlu üzerinden ‘fanstastik’çe suçlandım. Bedel karşılığı yapılan işlem bile şüpheli işlem olarak önümüze getiriliyor. FETÖ ile ilgili olduğu söylenen Kaynak Medya’dan 2014-16 arası sekiz işlemde toplam 41 bin TL reklam almışız Evet 41.000-TL değilse de 37.000-TL’si doğru. Ama son 10 yılda Yeni Şafak’ta 309, Sabah’ta 286, Star’da 177, Akşam’da 138, Hürriyet’te 154, Habertürk’te 64, Türkiye’de 148, Yeni Akit’te 44, Milli Gazete’de 75 kez yayınlanmış Bank Asya reklamı. Aynı zaman diliminde Cumhuriyet’te ise beş kez, evet sadece beş kez yayınlanmış. Bu durumda bizim yayımladığımız reklam nedeniyle FETÖ/PDY irtibatı iltisakı değerlendirmesi yapılıyorsa, diğer gazetelerin aralarındaki ilişkiyi tanımlamak için kullanılacak kelime bulmak epey güç olacaktır.”
17.20 Akın Atalay, Bank Asya reklamlarından Cumhuriyet’in aldığı gelirlerin karşılaştırıldığını belirterek, “Yeni Şafak, Akşam gibi gazetelerde yüzlerce kez Bank Asya reklamı yayınlanırken Cumhuriyet’te beş kez yayınlanmış. Kaynak Medya A.Ş’den üç yılda sekiz işlemde 37 bin liralık reklam alınmıştır. 10 yılda Yeni Şafak 309, Star gazetesi 177 işlem var” diye konuştu.
Cihan Haber Ajansı’na yapılan ödemenin sebebinin 2015’teki iki genel seçim sonuçlarının satın alınması olduğunu dile getiren Atalay, “Bu hizmeti tüm kanallar almıştır. MASAK raporunda altı yılda dokuz şüpheli işlem tanımlanmış, toplam değeri cironun binde biri bile değil” dedi.
Atalay şöyle devam etti: “Yine de tek tek açıklayacağım. Cihan Haber Ajansı’ndan ajans hizmeti satın alındı ve Kaynak Reklam A.Ş’den 37 bin TL reklam geliri elde edildi. Ama aynı 10 yıllık süreçte Yeni Şafak 309 kez, Sabah 286, Yeni Akit 44 kez Bank Asya reklamı aldı. 2014’te ‘Özgür basın susturulamaz, gazetecilere özgürlük’ isimli ilanı basmak için alınan para da şüpheli işlem sayılmış. Ülkedeki tüm medya kuruluşları gibi 2015’teki iki seçimde Cihan Haber Ajansı’ndan hizmet aldık ve bedelini ödedik. Bu şirketle başka bir ilişkim de olmadı. Mahkeme gerek duyarsa Kanal D, CNN Türk, Habertürk, Show TV, Star TV, Fox TV, Hürriyet gibi medya kuruluşlarına yazı yazarak 2015’teki seçimlerde Cihan Haber Ajansı’nden hizmet alıp almadıklarını ve ne kadar ödediklerini sorabilir. Feza Gazetecilik ‘Özgür Basın susturulamaz’ ilanı vermiş. Bu ilanın bedeli almamış olsaydık belki o zaman kuşku duyulabilirdi.”
16.50 Aranın ardından duruşma Atalay’ın savunmasıyla devam ediyor.
15:30 Duruşmaya bir saat yemek arası verildi.
15.00 Akın Atalay savunmasında soruşturmaya savcılıkça atanan bilirkişiye odaklandı: “Savcılığın atadığı ‘İletişim ve Bilişim Uzmanı’ Ünal Aldemir bilirkişi listesinde yok. Bu kişi 2011’de üniversiteyi bitirmiş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ‘Reis’ diye söz eden paylaşımlar yapan, TİKA, SETA gibi kurumlarda gönüllü çalışmış Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nde okutman olarak görevlendirilmiş biri.”
Cumhuriyet’in manşetleriyle ilgili algı yaratmak için orijinal birinci sayfayı kesip biçerek raporuna yalnızca istediği kısmın görüntüsünü alıyor. Ancak diğer bilirkişi raporuna göre Ünal Aldemir’in raporunun zemzem suyu ile yıkanmış sayılması gerekeceğini de teslim etmem lazım… Soruşturma savcısı, kimliğini gizlediği meçhul bilirkişinin raporuyla kafayı taktıkları 12 kişinin bütün ailesini de kapsayacak şekilde, doğumlarından başlayarak yaşamlarını en ayrıntılı şekilde araştırıp soruşturuyor. Şüphelilerden birinin 44 yıl önce boşandığı birinci eski eşiyle 26 yıl önce boşandığı ikinci eski eşi de araştırma soruşturmanın kapsamına dahil ediliyor. Suç: FETÖ’ye yardım, Suçlanan: Cumhuriyet gazetesi, Suçlayan: FETÖ üyeliği iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbetle yargılanan ve hala savcılık yapan biri. Tanıklar: Cem Küçük, Latif Erdoğan, Hüseyin Gülerce. İşte bu seviyede yürütülen soruşturma nedeniyle dokuz aydır tutukluyuz.”
Akın Atalay "Konu Cumhuriyet Gazetesi olunca hem adli hem de idari makamlarda devreler yanıyor…" #GazetecilereÖzgürlük pic.twitter.com/cUUePopLbd
— Diren Gazeteci (@pressout) July 24, 2017
Bilirkişi Ünal Aldemir, Cumhuriyet Gazetesi manşetinin ‘darbecilerin ihanet konuşması’ kısmını raporunda kesmiş. Savcı bilirkişi manipülasyonu. Dosyada iki iddianame var. Basına bir gün önce sunulan ile size sunulan farklı. Haber yapınca bilirkişi raporu iddianameden çıkarıldı. Cumhuriyet dosyasındaki bilirkişilerden birinin ismi dosyada gizlenmiş. Gizli bilirkişilik hukukta yok ama savcıda var.”
13.55 Davayı takip eden Diren Gazeteci Twitter adresi, Tarık Tolunay’ın duruşma salonundan çizimlerini yayınladı. Çizimlerde savunma yapan Kadri Gürsel, Akın Atalay ve diğer Cumhuriyet tutukluları görülüyor.
13:15 Duruşma Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın savunmasıyla devam ediyor.
Akın Atalay: “31 yıllık avukatım ilk kez bir duruşmaya kravatsız geldim, çünkü geçen hafta kravatları topladılar. Sabah gelirken savunmada kullanacağım iki kitabıma da el koydular. Biri, Suç Örgütleri başlıklıydı. Cumhuriyet gazetesine yönelik soruşturma tam bir hukuk cinayetidir. Bu operasyona maruz kalan, teslim alınmak, direnci kırılmak, pes ettirilmek istenen gazete öyle sıradan bir gazete değildir. Bu gazetenin köklerinde, tarihinde ve hatta genlerinde bağımsızlık ve özgürlük tutkusu vardır. Cumhuriyet’in boyun eğeceğini, ödün vereceğini düşünenler varsa yanılıyorlar.”
Savunmada kullanacağım kitapları sakıncalı diyerek getirmeme izin vermediler.
— Canan Coşkun (@canancoskun) July 24, 2017
Savcı Murat İnam’ın başka bir ‘FETÖ’ davasında sanık konumunda olduğunu hatırlatan Atalay şöyle devam etti: “Hakkındaki itham nedeniyle savcı adayı bile olamayacak bir savcının ithamıyla biz burada sanık olarak bulunuyoruz. Soruşturmamızı yapan Savcı Murat İnam hakkında FETÖ üyeliğinden iki müebbet hapis cezasıyla açılan dava sürüyor; ama hala görevde. Savcı Murat İnam’ın iradesi ipotek altındadır. Bu baskı ile iddianame hazırlamıştır.”
Akın Atalay'ın savunmasından… #GazetecilereÖzgürlük pic.twitter.com/WLiXjR43mk
— Diren Gazeteci (@pressout) July 24, 2017
Dışarıdan gelip gazeteye el konulduğu söylenen Orhan Erinç 1963 yılından beri bu gazetededir. En genci benim 1992’de girdim. Vakıf seçimleri ile ilgili savcılığa elbette hesap vermeyeceğiz, kamuoyuna hesap vermek için anlatıyorum bunları. Gazetelerin içeriğini ve yayın politikasını denetlemek savcıların görevi de değildir, haddi de değildir. Nadir Nadi sizden önce gazeteye müdahale eden apoletlilere haddini bildirdi. Biz de taviz vermeyiz, bedelini öderiz.
Yenigün A.Ş. borca batık degildir. Güveni kötüye kullanma suçu için ahlaken, mesleki olarak batık olmak gerekir. Kimseye kapı kulu olmadık. Biz havuz medyası gibi ahlaken batmadık. 25 yılık tüm bilançoları sunuyorum. Havuz medyası böyle şeffaf olsa görürüz fonlayanları. Beş yıldır zarar eden Cumhuriyet 2016’da kar etti ama biz kötü yöneterek zarar ettirdik diye tutuklandık. Cumhuriyet bütün yöneticileri dokuz aydır tutuklu olduğu halde batırılamamıştır.”
13.00 Duruşmaya 15 dakika ara verildi.
12.50 Savcı, Kadri Gürsel’e soru yöneltmeye başladı. Gürsel’in 2013’te Cumhuriyet Vakfı yönetim kurulu üyesi olduğunu iddia edince Gürsel itiraz etti. (Gürsel’in savunmasının tam metni buradan okunabilir.)
Savcı Kadri Gürsel'e yanlış iddianameden soru sordu, dosyayı okumadığı ortaya çıktı. Hala Cumhuriyet Vakfı yönetim kurulu üyesi sanıyorlar
— Cumhuriyet Savunması (@CumhuriyetAv) July 24, 2017
Savcı: "Yönetim kurulu üyesi olmadığınızı mı iddia ediyorsunuz?"
Kadri Gürsel: "Ben iddia etmiyorum, resmi kayıtlarda yok.Iddianame yanlış"— Cumhuriyet Savunması (@CumhuriyetAv) July 24, 2017
12:30 Mahkeme üyesi hakimlerden biri yayın danışmanı ve basın danışmanı arasındaki farkı sordu. Kadri Gürsel yanıtladı.
Diğer hakim "Basın danışmanı nedir? cumhuriyet'te var mi" diye sordu. K. Gürsel "Yayın danışmanlığı vardır,o yoktur" diye anlatma gayretinde
— Banu Guven (@banuguven) July 24, 2017
12.15 Kadri Gürsel savunmasına başladı.
Hakkındaki iddiaların tamamının gerçek dışı olduğunu belirten Gürsel şunları söyledi: “Suçlamalar dayanaktan yoksun. İddia edilen iletişim (Bylock) tamamen tek taraflıdır. Hiçbirine cevap vermedim.
İletişim kurduğum iddia edilen 102 Bylock kullanıcısından 85’i bana SMS atmış, 17’si beni aramış. İletişim kuran ben değilim. Ahmet Altan’ı babası Çetin Altan’ın vefatı nedeniyle aradım, telefonu da açmadı zaten. 112 kişi iddiası tamamen asılsızdır. Yenigün Haber Ajansı imza yetkilisi ve Cumhuriyet Vakfı başkanı değilim. Fezleke iftiralarla doludur.
34 gün süren yayın danışmanlığım Cumhuriyet’in yayın politikasını nasıl değiştirmiş olabilir?
Uyarıları gerçekleşen bir düşünce suçlusu olarak dokuz aylık tutukluluktan sonra karşınızdayım. Yargılanmama sebep olan yazım (Erdoğan babamız olmak istiyor) sarsılmaz olgulara bağlı bir gerçekliği içermektedir. Yazıyı darbeden üç gün önce yazma sebebim Erdoğan’ın Bulgar bakanın sigara paketine darbeden üç gün önce el koymuş olmasıdır.
Beni susturmanın yolu tutuklanmamdan geçiyordu. Burada sorgulayıcı gazeteci olduğum için bulunmaktayım. Uzun süren tutuklulukla peşinen cezalandırıldım. Hakkımdaki suçlama ile ilgili tek kanıt bulamazsınız. İktidar-Gülen ortaklığını hep eleştirdim. İktidarın bu grupla işbirliğinin ülkeye zarar vereceğini öngördüm ve öngörülerim gerçekleşti. Her şey arşivlerdedir. Gazetecilikte ısrar ettiğim için buradayım. Taviz vermediğim için karşınızdayım.”
+bilemeyecegini, bunların mesleki görüşmeler olduğunu söyledi. Hakkındaki yalan haber ve iddialarla yıpratılmak istendiğini anlattı.
— Fatih Polat (@fpolat69) July 24, 2017
12:00 Avukatlar, yargılanan kişi başına en fazla üç avukatın verilmesinin savunmanın kısıtlanmasına yol açtığını belirterek bu kararın kaldırılmasını istedi. Mahkeme başkanı bunu değerlendirmeye alacağını söyledi. İzleyici salonunun küçük olduğu için değiştirilmesi talebi ise kabul görmedi.
Mahkeme başkanı: "Şu anda salona sığmıyoruz ama idare ederiz diye düşünüyorum. Bu salonda avukatlar sanıklardan daha tehlikeli" (gülüşmeler)
— Burcu Karakaş (@burcuas) July 24, 2017
11.45 Cumhuriyet avukatları konuşuyor.
Avukat Abbas Yalçın: “Şanslıysanız 5 ay sonra iddianame yazılıyor. Davanın açılması için aylarca bekleyeceksiniz. Bu hikayede ne vicdan ne hukuk var.”
11.40 İlk olarak Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun savunma yapması bekleniyordu ancak jandarma cezaevinde savunma belgelerine el koyduğu için savunmasını yarın yapmak istedi. Mahkeme bu talebi kabul etti.
Murat Sabuncu, savunması için gerekli materyallere cezaevinde el konulduğunu açıkladı; savunmasını yarın yapacak.
— Dr. Ali Dağlar (@adaglar64) July 24, 2017
11:30 İddianamenin özeti okundu.
11:20 Ahmet Şık, sabıkası olup olmadığı sorusuna, “Şimdilik yok” yanıtını verdi.
Mahkeme başkanının malvarlığını sorması üzerine, “Tek dikili ağacım, gurur duyduğum kızım” dedi.
Malvarlıkları soruluyor gazetecilere;
Ahmet Şık;hiç dikili ağacım yok.
Tümünün gelirinin toplamı bir yandaş gazetecininki kadar bile değil.— Sezgin Tanrıkulu (@MSTanrikulu) July 24, 2017
Ve Ahmet Şık'ta sıra:) "Kendisiyle gurur duyduğum bir kızım var. Tek ihtiyacım kızım."
— Dr. Ali Dağlar (@adaglar64) July 24, 2017
11.10 Kimlik tespiti yapılmaya başladı. Mahkeme başkanının “Sabıkan var mı” sorusuna gazetenin karikatüristi Musa Kart, “Henüz yok” yanıtını verdi.
https://twitter.com/MTanal/status/889397605398085634
11:00 Tutuklu Cumhuriyet’çiler salona girişte alkışlarla karşılandı.
Salonda alkışlar bitmiyor. Yakınları tek tek tutuklu gazetecilere sesleniyor. Ayların özlemi salona damga vurdu.
— Fatih Polat (@fpolat69) July 24, 2017
10.30 Mahkeme önünde salonun küçüklüğü nedeniyle ‘kaos’ yaşandı. Çok sayıda kişi salona giremedi.
Dünyanın en büyük adliyesine 500 kişilik bir salon yapmayı planlamak zor bir şey olmasa gerekti.
Cımhuriyet davası mahkeme önü yine kaos!.— hilmi hacaloğlu (@hilmihacaloglu) July 24, 2017
10:20 T24’ün aktardığına göre salona alınmayan gazeteciler sarı basın kartlarını gösterdi.
10:15 Duruşma salonuna izleyici alınmaya başlandı. CHP Milletvekili Mahmut Tanal: “Duruşma salonu tıklım tıklım. Kendinize güveniyor iseniz bu yargılama büyük salonlar yapılmalı halk gerçekleri öğrenmeli.”
09:50 Basın açıklamalarının tamamlanmasının ardından katılımcılar ellerindeki balonları serbest bıraktı.
09:44 Dışarıdaki Gazeteciler adına açıklama yapan Candan Yıldız: “Ne meslektaşlarımızı o zindanlarda bırakacağız, ne de tetikçilere boyun eğeceğiz. Kimse endişe etmesin, gazetecilik kazanacak. Bu ülkenin gerçek gazetecileri yalnız kendisi için değil, herkes için adalet demeye devam edecek.”
09:40 Avrupa Parlamentosu (AP) Yeşiller Grubu Eş Başkanı Rebecca Harms: “Ahmet içeride olduğu için aslında özel nedenlerle buradayım. Ayrıca sizler, burada olanlar bizim kahramanlarımızsınız. Sizlerden cesaret alıyoruz. Bu Türkiye’nin bütün vatandaşlarına iyi şanslar diliyorum.”
09:38 IPI Medya ve İletişim Direktörü Ellis: “Bu dava demokrasinin olup olup, olmadığını belirleyecek.”
09:35 CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, “Bu iddianame bir balondur” diyerek elindeki balonu patlattı.
#CumhuriyetDavası
Adliye önünde açıklama yapan CHP'li @barisyarkadas, "İddianamenin içi bu balon gibi bomboştur" diyerek balonu patlattı. pic.twitter.com/gwpLOfEz07— dokuz8haber (@dokuz8haber) July 24, 2017
09:29 Davayı takibe gelen milletvekilleri, Avrupalı parlamenterler konuşma yapıyor.
09:15 Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Cumhuriyet gazetesinin Şişli’deki binası önünden yürüyüş yaparak Çağlayan’a ulaştı.
https://twitter.com/canertuna/status/889369654187225089
09:00 Hakim karşısına çıkan Cumhuriyet sanıkları için gazeteciler, meslek örgütleri, yurttaşlar Çağlayan Adliyesi’nde buluştu.
İddianameden
İddianamede, eski genel yayın yönetmeni Can Dündar, halefi Murat Sabuncu, yayın danışmanı Kadri Gürsel, yazar Aydın Engin, mali işler müdürü Bülent Yener ve muhasebe müdürü Günseli Özaltay’ın ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme’ suçundan ayrı ayrı 7.5 yıldan 15 yıla kadar; Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç ve yönetim kurulu üyesi Önder Çelik’in ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme’ ve ‘hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma’ suçlarından ayrı ayrı 11.5 yıldan 43 yıla kadar; yönetim kurulu üyeleri Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör ve Hikmet Çetinkaya’nın ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme’ ve ‘hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma’ suçlarından ayrı ayrı 9.5 yıldan 29 yıla kadar, muhabir Ahmet Şık’ın ayrıca ‘PKK ve DHKP/C silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etme’ suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edilmişti.
Cumhuriyet, terör örgütlerini ‘sevimli gösterme’ye çalışmış
Gazetenin son üç yılda 90 yıllık geçmişinin ve kuruluş felsefesinin tam aksi yönde değişime uğradığı öne sürülen iddianamede yayın politikasının değişmesi suç unsuru gibi anlatılıyor.
Ayrıca gazetenin terör örgütlerini sevimli göstermeye çalıştığı ileri sürülürken ‘FETÖ’nün gazetenin yönetim kademesini ve Cumhuriyet Vakfı’nı ele geçirmeye çalıştığı savunuluyor.
Dahası gazeteci Kadri Gürsel’e darbe girişiminden yıllar önce gelen telefon aramaları bile irtibat olarak kabul edilerek, bu aramaların içinde ‘ByLock’ kullanıcıları olduğu aktarılarak, bu da örgütle temasın kanıtı diye gösteriliyor.