Cumhuriyet gazetesinin 11’i tutuklu 17 çalışanının yargılandığı davanın bugün üçüncü duruşması görülüyor.
İçlerinde gazetenin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar, halefi Murat Sabuncu, yayın danışmanı Kadri Gürsel ve muhabir Ahmet Şık’ın da olduğu, 17’si Cumhuriyet çalışanı 19 kişi, çeşitli suçlamalarla İstanbul 27’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılanıyor.
Davanın ilk iki gününde Kadri Gürsel, Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, karikatürist Musa Kart, okur temsilcisi Güray Öz, avukatlar Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör ile Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Önder Çelik savunma yapmıştı.
Yurtdışından basın ve uluslararası kuruluşların da yoğun ilgi gösterdiği davanın ikinci gününde Diken gelişmeleri dakika dakika aktarmaya devam ediyor:
21.30 Davaya yarın 12.00’de devam edilecek.
20.26 Tutuksuz olarak yargılanan CumhuriyetVakfı Yönetim Kurul eski üyesi Bülent Yener savunmasına başladı: “İddianamede sanık olarak gösteriliyorum, suçum terör örgütü üyesi olmamakla beraber yardım etmek. Emekli olduğumdan reklam bedelleri ve diğer para akışları için bilgi ve belgelere ulaşamadım ama Akın Atalay’ın beyanları doğrudur. Gazetedeki görevim muhasebe işlemlerine yöneliktir. Yayınlara ilişkin bir görevim yok. ByLock’un ne olduğunu bilmem, ByLock’çuları tanımam.”
18.26 “Faşizm susmak değil konuşmak mecburiyetidir. Bana niyet okuyan soru sormayın, sorunuzu sorun” diyen Şık, savcının “Katil devlet demişsiniz..” demesine şöyle karşılık verdi: “Devletin tarihi kanlıdır. Ermeniler, Hrant, Suriye, Berkin… Az söylemişim, seri katildir. Siyasal görüşüm, dünyadaki tüm devletlerin terör örgütü olduğudur. Terör dosyası diyorsunuz, üç gündür gazetecilik faaliyetimizi soruyorsunuz. Tek örgüt sorusu soramadınız. Nokta.”
Şık: Aradığınız örgüt siyasi parti kılığında ülkeyi yönetiyor
— Cumhuriyet Savunması (@CumhuriyetAv) July 26, 2017
18.06 Şık, mahkeme başkanının savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın öldürülmesine ilişkin haberle ilgili şunları söyledi: “Ben ne yazdıysam arkasındayım. Çünkü iki kişinin neden bir savcının başına silah dayamak istediğini anlamazsak bu işler olmaya devam eder. Bu haberlerde suç varsa dört ayda dava açılmalıdır. Süresi de geçmiş, savcı iddianameye koymuş. Hukuk fakültesini yeniden okumalı. Buradan yola çıkarak bir suçlama yöneltilecekse hepsinin sorumluluğu bana ait ama anlamak için soruyorsanız cevabım budur. Bugünkü yargının cemaat yargısından zerre farkı yoktur. Yayınlanmamış bir kitaptan örgüt propagandası çıkaran bir yargıdan bahsediyorum. Dolayısıyla bu sorularınıza şüpheyle yaklaşıyorum.”
17.57 Şık, mahkeme başkanının sorularını yanıtlıyor: “Savcılar hukuk okumuşlar ama düşünce ifade hürriyeti ne demektir, basın hürriyeti nedir bunla ilgili eksikliği gidermemekte ısrar ediyorlar. 27 yıllık gazeteciyim, gururla söylüyorum, bugüne kadar bir tek yazım tekzip edilmedi. Yalanın bu kadar revaçta olduğu dönemde tek bir tekzip almamak gururdur.”
Şık, mahkeme başkanının “‘MİT, Reyhanlı Katliamını biliyordu’ haberini neden teyid etmediniz?” sorusuna, “Nasıl edeyim, MİT’i mi arayayım mesela? MİT, ‘Yaptım’ der mi?” diye yanıt verdi.
Şık’ın “MİT TIR’ları haberiyle ilgili ne diyorsunuz?” sorusuna yanıtı: “Gurur duyuyorum. Samimi olarak soruyorum, siz haberi okudunuz mu? Resmi kayıtlarla yaptım haberi. O haberde yer alan telefonu bulabildiğim herkese sordum. Yanıt verenlerin cevaplarını gazeteye koydum.”
"Cemil Bayık haberi" sorusu üzerine Ahmet Şık: yazının suçlanma nedenini anlatıyor: #CumhuriyetDavası pic.twitter.com/xhxfdr82H6
— Diren Gazeteci (@pressout) July 26, 2017
17.51 Şık, savunmasını tamamladı.
Ahmet Şık son sözünde:
Zorbaları en çok korkutanın cesaret olduğunu biliyorum. Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet! pic.twitter.com/MOw0yWxRUW— Cumhuriyet Savunması (@CumhuriyetAv) July 26, 2017
17.46 Şık: “Bizlere yönelik bu operasyon düşünce özgürlüğüne yönelik bir operasyondan başka bir şey değildir. Hukuktan hak adalet vicdan ve liyakati çıkarttığınızda bir şey kalmıyor. En bilinen hakikat bir kez daha karşımızda duruyor suç dünyanın en büyük zamktır. Bu kirli düzen, suç hanedanlığı hep sürecek sananlar yanılıyorlar. Taşlarını kendi döşedikleri cehennemlerine vardıklarında, akılları kör eden kibirden eser kalmaz. Hukuku katledenlere inat hukukun üstünlüğünü savunmaya çalışanlar var. Her iktidarın kötüsü olmayı başardım, kızıma bırakacağım miras budur.”
Şık: Savunma değildir bu yaptığım, söyleyeceklerim bu kadar. Gazetecilik faaliyetlerini suçlamak totaliter rejimlere aittir.
— Cumhuriyet Savunması (@CumhuriyetAv) July 26, 2017
17.38 Şık: “Cemaat’in Polis teşkilatındaki örgütlenmesi 1980’li yılların başına kadar uzanıyor. Dolayısıyla bundan sadece AKP iktidarı sorumlu değil. Ancak AKP iktidarı döneminde ortaya çıkan, polis adaylarının girdiği sınavlarda kopya çekilmesi ya da soruların sınavdan önce Cemaat’in dershanelerine sızdırılması olaylarına yönelik etkin soruşturma yapmamaları, eleştirileri kulak arkası etmeleri kendilerini tek başına sorumlu kılıyor. Buzdağının görünen yüzünde olanların kısaca özeti böyle. AKP, Gülen’i geliştirmiştir.”
“Bir önceki tutukluğumda kitap çalışmam vardı. Herkesin cemaatten korktuğu zamanda kitabımın adı ‘İmamın Ordusu’ idi. Erdoğan, okuyan biri olsaydı şimdi burada olmazdık.”
17.34 Başbakan Binali Yıldırım’ın bile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la ilgili kuşkuları dile getirdiğini söyleyen Şık, “Şık: Şimdi biz bunları, kuşkularımızı söyleyip, yazdığımız için hapisteyiz. Ama böyle bir planı, bir darbe kalkışmasının parçası olduğunu anlayabilecek kapasitede olmadıklarını itiraf edenler, orduyu ve MİT’i yönetmeye devam ediyor” dedi.
17.28 Şık’ın savunmasından bir bölüm:
#AhmetŞık'ın savunmasından…#CumhuriyetDavası pic.twitter.com/bpRImyKQth
— elif ılgaz (@elifilgaz) July 26, 2017
17.24 Şık, CHP’nin 15 Temmuz raporundan alıntı yaparak cemaatin AKP döneminde nasıl kadrolaştığını anlatıyor.
Şık: Bozdağ 'ın 4 yılda atadığı hakim savcıların %34'ü atıldı. @bybekirbozdag yargıdaki Fetö yapılanmasının baş sorumlusudur.
— Cumhuriyet Savunması (@CumhuriyetAv) July 26, 2017
17.18 Şık: “Cemaatin tehlikeli hale gelecek güce erişmesinin en büyük sorumlusu, ‘ne istedilerse veren’ Erdoğan ve AKP’dir. Gülen ile mücadele planlı MGK kararını hiç uygulamadıklarını Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç itiraf ettiler. Hayır kandırılmadınız, birlikte bizi kandırmaya çalıştınız. Şimdi de Cumhuriyetten FETÖ çıkartmaya çalışıyorsunuz.”
17.11 Şık, AKP ve Gülen Cemaati ortaklığını anlatıyor: “45 yıllık geçmişi bulunan Gülen Cemaati’nin, ilk 30 yılda tamamladığı devlet içindeki yatay örgütlenmesinin dikey bir gelişim seyri izlemesi ise son 15 yılda tamamlandı. İktidarına gayrı resmi ortak olduğu AKP hükümetinin sağladığı olanaklarla Gülen Cemaati’nin, adeta devleti kendisine paralel hale getirmek için önünde engel kalmadı.”
Şık: Darbeci Mehmet Dişli ve Partigöç' ün hazırladığı teklifi AKP'liler olduğu gibi kabul ederek kanunlaştırdılar
— Cumhuriyet Savunması (@CumhuriyetAv) July 26, 2017
17.09 Şık:
#AhmetŞık'ın savunmasından…#CumhuriyetDavası pic.twitter.com/nSz1U4ZMFL
— elif ılgaz (@elifilgaz) July 26, 2017
17.05 Mahkeme başkanı Şık’ın savunmasına müdahale ediyor.
Çünkü, Fethullah Gülen’in idealize ettiği devlet, toplum ve fert modeli 15 Temmuz kalkışması sonrasında hayata geçirilmiş oldu…
— Diren Gazeteci (@pressout) July 26, 2017
16.57 Şık: “Yeni Türkiye denen garabeti inşa eden iki güç ayrıştı, adına iktidar denen kanalizasyon patladı. Medya köşelerinden yapılan tehditler yaşanacakların işaretiydi. Ortalığı pislik götürdü, götürüyor. Erdoğan, ‘Bu darbe allahın bize bir lütfudur’ dedi. Ağzından kaçırdı. Şimdi bu lütfu yaşıyoruz. Hakikati dile getirenlerin seslerinin kısılmaya çalışıldığı günlerden geçiyoruz. OHAL ile temel haklar askıya alındı. Nuriye ve Semih kardeşime dahi yanıt hapishane oldu. Yargı bağımsızlığı ortadan kaldırıldı. HDP genel başkanları esir edildi. 15 Temmuzda darbe engellendi ama cunta iktidar oldu.”
16.50 Ahmet Şık savunmasına başladı: “Söyleyecek fazla şeyim yok ama size aradığınız örgütün yol haritasını çıkartacağım.”
Şık, ‘Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda’ kitabının önsözünü okuyor.
16.37 Zeynep Özatalay’ın çizimiyle Hakan Kara ve Turhan Günay savunma yaparken:
Hakan Kara ve Turhan Günay savunmalarını yaparken… (Çizer: Zeynep Özatalay) #CumhuriyetDavası pic.twitter.com/oAIsamozN6
— Diren Gazeteci (@pressout) July 26, 2017
16.10 Cumhuriyet kitap eki yayın yönetmeni Turhan Günay savunmasına başladı: “Terör hepimizin sorunu. Terörü övücü yayın yapmadım. Benim için kitabın iyi yazılıp yazılmadığı önemlidir. ‘Dahi’ anlamındaki ‘de’yi ayıramayan yazarın kitabını hemen bırakırım.”
15.53 Hakan Kara’nın savunması tamamlandı. Turhan Günay savunma yapacak.
15.50 Mahkeme başkanı Kara’ya “Yayın politikası konusunda vakıfta ‘Ya keşke şu haber yapılmasaydı’ gibi konuştuğunuz olmuş mudur?” diye sordu.
Kara şöyle yanıtladı: “Hayır olmadı. Vakfın yaklaşımı böyle değildir. Senet çerçevesinde bakar. Yayın müdürü görevini yapamıyorsa görevden alır… Bir vakıf üyesi gelip bu haberi niye yaptınız, detayında ne var diye sormaz. Sorarsa istifa etmem gerek. Cumhuriyetin geleneklerine uymaz.”
Başkanın diğer sorusu: “FETÖ dışında DHKP-C ve PKK ile ilgili olarak bir savunma yapacak mısınız?”
Kara: “Tüm terör örgütlerine karşıyım. Hiç biriyle ilişkim olmadı. Ama ortada başka bir somut bir şey görmediğim için bununla yetindim.”
15.40 Hakan Kara, iddianamede ETS Turizm ile telefonda görüştüğünün de yazılı olduğunu hatırlattı.
verdiğini, şirketin yılda 600 bin kişiyle bağlantı kurduğunu ve bu bağlantının delil olarak kabul edilmesinin mantık dışı olduğunu söylüyor.
— Diren Gazeteci (@pressout) July 26, 2017
Hakan Kara el koyulan ve içinde 3 milyonu aşkın haber-yazı bulunan, dijital kitap-müzik arşivinin bir kopyasını istiyor #CumhuriyetDavası
— Diren Gazeteci (@pressout) July 26, 2017
15.22 Hakan Kara savunmasında Cumhuriyet’teki yazılarında çevre ve bilişim konularına odaklandığını, şu zamana kadar 2 bini aşkın haber ve röportajının yayınlandığını belirtti.
Hakan Kara: Benim Cumhuriyet'teki temel görevim 93 yıllık bu köklü gazeteyi dijital çağa hazır hale getirmektir. #CumhuriyetDavası
— Diren Gazeteci (@pressout) July 26, 2017
Hakan Kara: “Daha Bylock programı yazılmadan 12.2.2013’te E. A. adlı kişiyle görüştüğüm söyleniyor ama E. A. da Bylock’çu değil. 2013 yılında Fethullah Gülen Cemaatinden olan bir kişiye mesaj geçmek suç mu? Fethullah Gülen o tarihte örgüt lideri olarak mı görülüyor? Onunla konuşmak, telefon etmek, bağlantı kurmak suç mu? 2013 yılı Eylül ayında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Fethullah Gülen’i Pensilvanya’da ziyaret etti. Görüşme iki saat sürdü. Neler konuşuldu tam olarak bilmiyoruz. Bu durumda FETÖ ile görüşen Ahmet Davutoğlu şimdi suç mu işlemiş oldu? Örgüt lideri ile görüşmekten dolayı suçlu mu? Bu iddianamede gerçekten niyet okumak diye bir şey var. ‘FETÖ’cülerle irtibat suçtur’ diyen mantığa ben niyet okursam, ‘Bu iddiayı öne sürenler Türk yargısını çökertmeye çalışıyor’ derim. TR’de 200 bin Bylockçu var. Her biri 2014’ten beri 60’ar telefon kaydı oluştursa şu anda 12 milyon suçlu eder.”
15.10 Tutuklu Cumhuriyet yazarı Hakan Kara savunma yapıyor.
Kara söze şöyle başladı: “Teröre, şiddete karşıyım. FETÖ’yü tanımam. Aynı sokakta yemek yemedim, fotoğrafım yok. Ne benim, ne ailemin boğazından FETÖ’nün tek kuruşu geçti. Buna rağmen ben örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmekle suçlanıyorum. Tescilli FETÖ’cü Hüseyin Gülerce tanık, bense sanık koltuğunda oturuyorum. Telefonumda Bylock yok. Hiçbir Cumhuriyet yazarı veya yöneticisinin de yok. İddianamede FETÖ ya da herhangi bir terör örgütüyle ilişkim olduğuna dair tek bir kanıt yok. Buna rağmen dokuz aydır hapisteyim.”
15.00 Duruşma gecikmeli olarak başladı. Mahkeme başkanı duruşmanın başında “Dün bir avukat burada anlamsız bir eylem yapmış. Yere 100 dolar atıp gitmiş. Ne demek bu şimdi?” diye sordu.
Duruşma böyle başladı, mahkeme başkanı: "Dün bir avukat burada anlamsız bir eylem yapmış. Yere 100 dolar atıp gitmiş. Ne demek bu şimdi?"
— Burcu Karakaş (@burcuas) July 26, 2017
İddianameden
İddianamede, eski genel yayın yönetmeni Can Dündar, halefi Murat Sabuncu, yayın danışmanı Kadri Gürsel, yazar Aydın Engin, mali işler müdürü Bülent Yener ve muhasebe müdürü Günseli Özaltay’ın ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme’ suçundan ayrı ayrı 7.5 yıldan 15 yıla kadar; Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç ve yönetim kurulu üyesi Önder Çelik’in ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme’ ve ‘hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma’ suçlarından ayrı ayrı 11.5 yıldan 43 yıla kadar; yönetim kurulu üyeleri Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör ve Hikmet Çetinkaya’nın ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme’ ve ‘hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma’ suçlarından ayrı ayrı 9.5 yıldan 29 yıla kadar, muhabir Ahmet Şık’ın ayrıca ‘PKK ve DHKP/C silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etme’ suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edilmişti.
Cumhuriyet, terör örgütlerini ‘sevimli gösterme’ye çalışmış
Gazetenin son üç yılda 90 yıllık geçmişinin ve kuruluş felsefesinin tam aksi yönde değişime uğradığı öne sürülen iddianamede yayın politikasının değişmesi suç unsuru gibi anlatılıyor.
Ayrıca gazetenin terör örgütlerini sevimli göstermeye çalıştığı ileri sürülürken ‘FETÖ’nün gazetenin yönetim kademesini ve Cumhuriyet Vakfı’nı ele geçirmeye çalıştığı savunuluyor.
Dahası gazeteci Kadri Gürsel’e darbe girişiminden yıllar önce gelen telefon aramaları bile irtibat olarak kabul edilerek, bu aramaların içinde ‘ByLock’ kullanıcıları olduğu aktarılarak, bu da örgütle temasın kanıtı diye gösteriliyor.