Bu tür direniş eylemleri, bu ‘umutsuz umut’ zor zamanlarda bizi ayakta tutan tek şey. İhtiyacımız olansa ‘infaz memurlarından daha sabırlı ve onların mermilerden çok daha fazla’ olmak.
Bir ihanetin hikayesi: Tel kafesin içinde ne vardı sayın Kılıçdaroğlu?
“Karizmatik değil ama iyi insan” diyorlar ya sizin için. Öğrenmek hakları ne kadar ‘iyi bir insan’ (!) olduğunuzu.
Turkcell'le bağlanma hayata!
Twitter ne karar verirse versin, o twitlerde ifade edilenleri yazmaya, söylemeye devam edeceğiz. Sansürcülüğünüzü tüm dünyaya duyuracağız.
Tetikçi akademisyenler
İstediğiniz gerçekliğe inanın. İstediğiniz partiyi destekleyin. Kimsenin umurunda değil(siniz). Biz de sizlerin umurunda değiliz. Ama hedef göstermeye alet olmak, insanların hayatını tehlikeye atan ‘operasyonlar’a meşruiyet sağlamak?
Rakamlarla otoriter Türkiye
AKP’nin kurduğu düzeni tam otoriterlik ya da farklı şekillerde adlandırılabilecek bir tek adam rejiminden ayıran minik detaylar da baş döndürücü bir hızla eriyor. Bunun son örneği özgürlüğün, çoğulculuğun son kalesi sayabileceğimiz üniversitelerin başına gelenler.
Hendeğe düşen 'akil insanlar'
Müzakere masasını kimin devirdiğine inanırsak inanalım, masaya dönmek için ilk adımı kim atmalı? Seçilmiş, vergilerimizle desteklediğimiz devlet mi, tam olarak kimi temsil ettiği bile belli olmayan silahlı bir örgüt mü?
Türk Hava Yolları'na açık mektup! Ya da bir kurumsal sefalet hikayesi
Son sekiz saattir gördüklerim, bir kurumun inanılmaz vurdumduymazlığı yüzünden yaşanan sefalet üzerine bir şeyler karalamak istedim. Belki bir duyan olur da duruma müdahale eder, olası bir ‘felaketin’ önüne geçilir
Merhum Türkiye Cumhuriyeti'ne Allah'tan rahmet, sevenlerine sabır…
Türkiye’nin önünde iki seçenek var. Bir an önce üniter devleti sona erdiren ve yerel yönetimlere özerklik tanıyan daha çoğulcu bir rejimi hayata geçirmek (ki bunun ön adımı da devletin -evet, devletin, PKK’nın değil!- karşılıklı ateşkes çağrısında bulunup çözüm masasına dönmesi); ya da uzun yıllar sürecek kanlı bir iç savaşla yaşamak.
'Erdoğan nefreti' ve yeni Türkiye'yi anlamak
Bunca farklı grup kendini, hem de aynı zaman dilimi içinde, ‘Erdoğan nefreti’ne mi kaptırmış durumda? Muhalif kanaat önderlerinin tümü aynı psikolojik rahatsızlıktan, aynı obsesif kişilik bozukluğundan mı muzdarip?
Dolmabahçe mutabakatını kim bozdu? Bir çarpıtmanın hikayesi
Diyelim bir zamanlar Emin Çölaşan, Fatih Altaylı gibi isimleri ziyaret eden minik kuşların ya da ‘balıkçıların’ ellerine tutuşturduğu notlardan yazı çıkaran ‘Yeni Türkiye uzmanları’ Öcalan’la Kandil arasında ihtilaf olamayacağını bilmeyecek kadar cahil. Yılların gazetecisi Taha Akyol da mı hükümetin ‘İyi Öcalan, kötü Kandil’ safsatasına inanıyor?