• ROTA
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Türkiye’nin akademiyle savaşı ve direniş üzerine…

25/09/2017 20:48


 

UMUT ÖZKIRIMLI / PINAR DİNÇ*

“Büyük fikirler dünyaya bir güvercin gibi nazik ve yumuşak bir şekilde gelir derler.


Eğer öyleyse, dikkatlice kulak verirsek, imparatorlukların ve milletlerin kükremeleri arasında hayatın ve umudun ürkek bir kanat çırpışına benzeyen nazik ve yumuşak kıpırdanışlarını duyabiliriz belki de. Kimileri bu umudun kaynağını bir millette, kimileri bir liderde arar. Bana göre ise bu umudu uyandıran, yeşerten ve besleyen, eylemleri ve ürettikleriyle tarihin en acımasız sonuçlarını reddeden, sınırları zorlayan tek tek bireylerdir, sayıları milyonları bulan.”

Albert Camus

Rakamlar dudak uçuklatıcı. 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden bu yana, Türkiye’de 117 üniversiteden 5717 akademisyen çeşitli gerekçelerle işlerinden atıldı; 15 üniversite tamamen kapatıldı. 2016 yılı sonu itibariyle cezaevinde olan öğrenci sayısı 69 bin 301 – ki Adalet Bakanlığı verilerine göre bu sayı cezaevindeki toplam mahkûm sayısının üçte biri.

Artan baskı ortamında halihazırda yurt dışında olan akademisyen ve öğrencilerin Türkiye’ye dönmemesine, bir şekilde işlerine devam edebilen akademisyenlerin büyük çoğunluğunun otosansür uygulamasına, henüz yurtdışına çıkmaları yasaklanmayanların da kariyerlerini ve eğitimlerini başka ülkelerde devam edebilmek için her fırsatı kollamasına şaşırmamak gerek. Nilüfer Göle’nin Türkiye’de akademik özgürlükler konusunu tartıştığı yakın tarihli bir söyleşisinde sarf ettiği şu cümle durumun bir özeti gibi: ​​ “Konuşma özgürlüğümüz saldırı altında, kişisel seslerimiz susturuldu, sözlerimiz cezalandırıldı.”

Türkiye’nin akademiyle savaşı

Zia Weise’nin 15 Temmuz 2016 sonrasında yaşanan akademik kıyım ve sonuçlarını anlattığı makalesinde kullandığı ‘Türkiye beynini kaybediyor’ (Turkey loses its brains) başlığı aslında oldukça manidar! Zaten Türkiye’nin akademiyle savaşı ve bu savaşın sonuçları da sadece sayılarla anlatılacak kadar basit değil. Yaşanan bir ‘akademik kıyım’ ve bu kıyımın gerçek kurbanları var. İş bulamadıkları için umutsuzluğa kapılıp intihar eden ya da geçimlerini sağlamak için geçici işlerde çalışırken kaza sonucu hayatlarını kaybeden akademisyenler; seyahat yasakları yüzünden ayrı düşürülen aileler; kamu sektöründe çalışmaları yasaklanan, KHK’larla işten çıkarıldıkları için ‘sakıncalı piyade’ gözüyle bakılan, dolayısıyla özel sektörde de iş bulamayan ve açlıkla test edilen eğitmenler, bilim insanları… Bir hücrede değilse bile bir boşlukta, geleceği olmayan karanlık bir şimdiki zamanda kapana kısılmış on binler…

Ve direniş

Bu boğucu baskı ortamında bile Camus’nün sözünü ettiği ‘hayatın ve umudun ürkek bir kanat çırpışına benzeyen nazik ve yumuşak kıpırdanışları’nı duymak mümkün. Direniş kimi zaman Erdoğan’ın Türkiye’sinin dayattığı yeni normları kamusal alanda açıkça reddeden eylem ve ‘performanslar’ biçiminde; kimi zamansa kendini ünlü antropolog James C. Scott’un klasikleşmiş eseri ‘Güçsüzlerin Silahları’nda (Weapons of the Weak) anlattığı daha örtülü, ‘sembolik bir konformizm’ maskesinin ardına gizlenmiş gündelik karşı koyuşlarla kendini gösteriyor.

Nisan 2016’da 1260 meslektaşıyla birlikte işinden edilen Doç. Dr. Latife Akyüz’ün Ankara Üniversitesi bahçesinde öğrencileriyle buluşması ya da Şubat 2017’de KHK’yla ihraç edilen 330 akademisyen arasında bulunan Prof. Dr. Yüksel Taşkın’ın Abbasağa Parkı’nda verdiği ‘alternatif’ ders bu direnişin ilk akla gelen örnekleri. O gün Taşkın, aralarında meslektaşları ve milletvekillerinin de bulunduğu bir dinleyici kitlesine kar yağışı altında verdiği derste ‘sabırla direneceğini’ söylemişti. Ocak 2017’de ihraç edilen 631 akademisyen arasında bulunan Prof. Dr. Nilgün Toker de “Benim akademik niteliğim o binalarla sınırlı değil” diyerek derslerini anlatmaya ve yazılarını yazmaya devam edeceğinin altını çizmişti.

İşlerinden edilen kimi akademisyenler ise teknolojik imkanlardan yararlanarak akademik faaliyetlerini sürdürüyor. Örneğin ihracının ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde verdiği son derse Skype üzerinden bağlanan Doç. Dr. Murat Sevinç sözlerine “Hiç bu kadar teknolojik bir şey yapmadım bugüne kadar, hayatımda ilk kez Skype’ı dün bu alete indirdim” diyerek başladı. Öyle ki, Türkiyeli muhalif akademisyenlerle dayanışma içinde hareket eden uluslararası akademik camia konferans çağrılarında ‘seyahat hakkı elinden alınan akademisyenlerin Skype ile konferansa katılabileceğini’ belirtir oldu. İşi bir adım daha ileri taşıyan Doç. Dr. Ertuğrul Uzun “Dünyanın en büyük üniversitesinde ders vermeye başladım: YouTube!” şeklinde bir Twitter duyurusuyla YouTube üzerinden hukuka giriş dersleri yayınlamaya başladı. Uzun’un bir hafta içinde yüklediği üç ders binlerce kez izlendi.

Akademisyenlerin seslerini duyurması bazı derneklerce de destekleniyor. Yeşil Düşünce Derneği Mart 2017’de akademisyenlerle ‘Akademi susmuyor, dersler devam ediyor!’ sloganıyla gerçekleştirilen bir konuşma dizisi düzenledi. 2017 yazında KHK’larla işlerinden atılan akademisyenler İstanbul Dayanışma Akademisi’ni kurdular ve ilk etkinliklerini bir kampüste değil, İstanbul Beşiktaş’taki Dünya Barış Parkı’nda gerçekleştirdiler.

Bu direniş eylemlerinin en son örneği ise KHK’yla işten atılan üç Barış İmzacısı Prof. Dr. Ayşegül Yılgör, Doç. Dr. Ulaş Bayraktar ve Deniz Galip Altınay ile feminist aktivist Nalan Turgutlu Bilgin tarafından Mersin’de kurulan Kültürhane. Kurucuları tarafından bir ‘bilim [ve] akademi bostanı’ olarak tanımlanan Kültürhane, görevlerinden atılan diğer akademisyenler tarafından bağışlanan kitaplardan oluşan bir kütüphane ile isteyenlerin okumak, çalıştay düzenlemek, kitap tanıtmak ve tasfiye edilen akademisyenlerle dayanışma dersleri gerçekleştirebilmelerini sağlayacak şekilde tasarlanmış bir kafeden oluşuyor.

24 Eylül’de yüzlerce kişinin katılımıyla açılan Kültürhane şimdiden direnişin sembolleri arasına girmiş görünüyor. Ülkeyi yöneten siyasi irade ise direnişe gözlerini ve kulaklarını kapamaya devam ediyor. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın temmuz ayının sonunda İslam Dünyası Yükseköğretim Alanının Oluşturulması Toplantısı’nda yaptığı konuşmasında sarf ettiği “Allah aşkına şu yardımcı doçentlik olayı nedir? Şunu bir gözden geçirin” sözlerini sadece görevlerinden atılan on binlerce akademisyenin yerini doldurmaya yönelik bir arayışın göstergesi olarak değil, bir tür umursamazlık olarak da okumak mümkün. Ancak Kültürhane’nin kurucularının başlattıkları yardım kampanyasında belirttiği gibi, “[Hedefimize] ulaşabilirsek, bizi kamu görevlerinden ihraç edenleri, işimizi yapmak için ve kamuyla ilişkimizi korumak için unvanlara ve makamlara ihtiyacımız olmadığını göstermiş olacağız”.

Başladığımız gibi Albert Camus ile bitirelim. Bu tür direniş eylemleri, bu ‘umutsuz umut’ zor zamanlarda bizi ayakta tutan tek şey. İhtiyacımız olansa ‘infaz memurlarından daha sabırlı ve onların mermilerden çok daha fazla’ olmak.

* Lund Üniversitesi, Ortadoğu Araştırmaları Merkezi

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Umut Özkırımlı

SON HABERLER

Türkiye, Haiti devlet başkanı suikastının zanlısını iade etmedi

Türkiye, Haiti Devlet Başkanı Jovenel Moise suikastına karıştığı iddiasıyla … Devamı...

Özdağ’ın ‘iç savaş’ çıkışı İçişleri’ni kızdırdı: Suç duyurusunda bulunacağız

İçişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Çataklı, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit … Devamı...

170 yıldır göz önündeydi; yeni keşfedildi

Britanya'daki Kraliyet Botanik Bahçesi Kew'da, 170 yıldır 'göz önünde' olan … Devamı...

Boğaziçi’nde tepkiden çekinen ‘kayyım’, mezuniyete katılmadı, odada ödül dağıttı

MEHMET BARAN KILIÇ @MehmetBaranKl [email protected] Boğaziçi … Devamı...

Banka karlarını coşturan tahvile Merkez’den ‘müdahale’ geldi

Merkez Bankası (MB), TÜFE endeksli kıymetlerin iskonto (indirim) oranını … Devamı...

Elliot Page paylaştı: Pasaport fotoğrafımı seveceğim hiç aklıma gelmezdi

Oyuncu Elliot Page Instagram'dan çoğu kişinin kimsenin görmesini … Devamı...

Rusya: Ukrayna şehrimize füze attı

Rusya'nın Ukrayna sınırında bulunan Belgorod şehrine füze saldırısı … Devamı...

Gürcistan’da ‘hükümet istifa’ çağrıları

Gürcistan'da hükümete karşı protesto yürüyüşü düzenlendi. 3 Temmuz Pazar … Devamı...

Mandalar günün dört saatini nehirde geçiriyor: Amaç süt verimini artırmak

Muş'un Hasköy ilçesinde çobanlar ve hayvan sahipleri, sıcak havadan bunalan … Devamı...

Kılıçdaroğlu’ndan TÜİK’e ‘enflasyon ayarı’: Erdoğan için suç işlemeyin

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu … Devamı...

Yeteri kadar yabancı düşmanlığı yok mu Türkiye’de?
Kürdistan referandumu ve Türkiye

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1706 gündür hapiste

YAZARLAR

Oyun büyük yeğen

Bahadır Kaynak

Neden bu kadar öfkeliyiz?

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Sedat Peker meselesi ve içine düştüğümüz sefalet

Levent Gültekin

Türkiye demokrasisinde siyasetçilerin halktan uzaklaşmaması mümkün mü?

Murat Sevinç

AKP neden oy kaybediyor?

İhsan Dağı

Cüneyt Arkın’ın ardından: Baş ucundaki ekmeğe bakarak uyumak

Azime Acar

Başka bir Cüneyt Arkın: Oğlum, İkinci Yenicilerle düştük kalktık biz gençliğimizde

Mustafa Dağıstanlı

GÜNÜN 11’İ

Arif Kızılyalın: Görünen o ki altılı masa artık tüm konularda anlaştı

Hasan Basri Yalçın: NATO’nun içi boşalacak gibi duruyor

Mustafa Karaalioğlu: Son anda bir mutabakatsızlık enerjiyi alıp götürebilir

Can Ataklı: Cumhurbaşkanlığı helikopteri AKP’li yöneticiler için dolmuş görevi yapıyor

Rahmi Turan: İktidar, hala ‘Durumu bizden başka kimse düzeltemez’ havasında

Murat Muratoğlu: Neden sendikalar var?

Şeref Oğuz: Asgari ücret enflasyonu azdırır

Aziz Çelik: Asgari ücretin 1970’lerdeki düzeyi korunsaydı

Remzi Özdemir: Politikacılar ortaya çıkıp enflasyon bütün dünyanın sorunu diyecekler

İbrahim Kahveci: Asgari ücrete zam yapılmasının tek nedeni var

Alaattin Aktaş: Bir iktisat teorisini daha alt üst etmeyi başardık!

Yeni Zelanda tartışıyor: Nereye s*çacaklar?

Yanlışlıkla hesabına maaşının 330 katı yatan işçi kayıplara karıştı

Kırşehir’in ‘koku vadisi’ ziyaretçilerini bekliyor

Ödünç aldığı oklarla beş madalya kazandı

Hakemden hakeme yeşil sahada evlenme teklifi

Ölmeden önceki son dileği gerçek oldu: Atıyla, kaldığı merkezin bahçesinde buluştu

Beş kez ikiz babası oldu: Çocuklarını yalnız büyütüyor

Konser için 7 bin 700 kilometre yol kat ettiler; iptal edildi

‘American Woman’ı yazarken kullanmıştı: 45 yıl önce çalınan gitarına filmi çekilen hikayeyle kavuştu

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • E-mail
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi