• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT

Dolmabahçe mutabakatını kim bozdu? Bir çarpıtmanın hikayesi

02/08/2015 10:00

 


umut ozkirimliUMUT ÖZKIRIMLI 

Türkiye Cumhuriyeti devleti ve PKK arasındaki ateşkesin yerini düşük yoğunluklu sayılamayacak bir savaşa bıraktığı bugünlerde 1911-1917 yılları arasında Kalifornia Eyaleti Senatörü olan Hiram Johnson’a atfedilen ‘Savaşın ilk kurbanı gerçeklerdir’ sözünü hatırlamamak mümkün değil. Silahların konuşmaya başlamasıyla birlikte hızla dönmeye başlayan propaganda çarkı ilk iş olarak ‘parti-devleti’ aklayacak yeni bir yakın tarih anlatısı üretmeye koyuldu.

Her nasılsa bir gecede barış havarisinden savaş tanrıçası Athena’ya dönüşen propaganda çarkının dişlilerine göre ateşkesi sona erdiren KCK’nın 11 Temmuz tarihli açıklaması idi. İlk kurşun da 22 Temmuz günü Ceylanpınar’da polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Uçar’ı evlerinde katleden PKK tarafından sıkılmıştı.

Reklam

 ‘Türkiye bir devlet olmanın gerekliliğini yerine getirerek’ saldırılara cevap vermişti (Ceren Kenar, 27.07.2015). Zaten ‘HDPKK Çözüm Süreci’nden nefret ediyordu’ (Markar Esayan, 27.07.2015). ‘HDP’nin anti-AKP çizgisi … bir PKK stratejisi’ydi ve ‘örgüt yeni bir çatışma dönemine hazırlanıyordu’ (Etyen Mahçupyan, 01.08.2015). ‘Cihangir-Nişantaşı sosyetesinden aldığı gazla’ seçim barajını zorlayacağı ama geçemeyeceği belli olan HDP de ‘tehdit, baskı, adam kaçırma, haraç, gasp’ gibi yöntemlerle Kürt oylarının kendisine akmasını sağlayan PKK’ya boyun eğmişti (Yasin Aktay, 01.08.2015).

Taha Akyol ve gerçekleri çarpıtmak

Tam bu sırada Taha Akyol tarafından ortaya atılan bir iddia, iktidar Goebbels’lerine gökte arasalar bulamayacakları bir fırsat sundu. 29 Temmuz tarihli ‘Yine HDP’ başlıklı yazısında Kandil’in başından beri Öcalan’a karşı ikiyüzlü davrandığını öne süren Akyol, kamuoyunda yaygın olan görüşün aksine Dolmabahçe Mutabakatı’nı da KCK/PKK bitirdiğini savundu.

Akyol’a göre mutabakatın açıklandığı gün ANF’ye açıklama yapan Mustafa Karasu “PKK kongresini yapıp silah bırakma kararı alacak biçimindeki yaklaşımlar demagojidir” demişti. Karasu ertesi gün de “Hiç kimsenin PKK adına silah bırakmasından … söz etmesi mümkün değildir” demişti.

Reklam

Altın tepsiyle sunulan bu fırsatı kaçırmayan ‘AK-Goebbels’lerin alıntının doğruluğunu kontrol etme gereğini duymamaları şaşırtıcı değildi. Ancak Akyol, yazısına mülakatın başlığını almakla yetinmiş, Karasu’nun sözlerini bağlamından kopartmış, aynı açıklamada tam tersi bir duruşu sergileyen cümleleri es geçmiş, gerçekleri düpedüz çarpıtmıştı.

Alıtının tümü şöyle: “AKP Hükümeti Önderliğin ortaya koyduğu 10 başlıkta müzakere edip sorunu çözecek midir, çözmeyecek midir? Bu sorunun cevabı çok önemlidir. Bu sorun çözülmeden PKK silah bırakacak, PKK Kongresini yapıp silah bırakma kararı alacak biçimindeki yaklaşımlar demagojidir, aldatmak ve sorunu çarpıtmaktır.”

Görüldüğü gibi Karasu burada üzerinde mutabakata varılan 10 başlık müzakere edilmediği, sorunun çözümü yönünde adımlar atılmadığı sürece PKK silah bırakacak demenin demagoji iddia ediyor; mutabakatı reddetmiyor!

Aynı açıklamada Karasu, “AKP Hükümeti’ne sormazlar mı, eğer gerçekten bu konuda ciddiysen, görüşmeler de önemli bir noktaya gelmişse Önder Apo’yla PKK’lilerin görüşmesini neden sağlamıyorsun?  Önder Apo’yla PKK arasında sorun olduğunu sen iddia ediyorsun. O zaman Önder Apo’yla PKK yönetimini buluştur ve bu sorunu ortadan kaldır” da diyor.

Şimdi soralım: Sizce Kandil’le Öcalan’ı görüştür diyen Karasu ‘Öcalan’a karşı ikiyüzlü’ mü davranmakta? Burada ifade edilen tam tersi değil mi? Kandil’le Öcalan arasında sorun olduğu imasının AKP’den geldiği öne sürülerek ‘madem öyle görüştür bizi’ ifadesiyle AKP’ye hodri meydan denmiyor mu? Akyol iddiasını dayandırdığı açıklamayı okumadı mı, yoksa bilinçli olarak kamuoyunu yanıltmayı mı tercih etti?

Devam etmeden Karasu’nun aynı açıklamada devletin Kürt sorununa yaklaşımındaki değişimi not ettiği sözleri de buraya koyalım: “Kuşkusuz Kürt sorunuyla ilgili devletin, siyasetin ve toplumun pozisyonu 10 yıl, 20 yıl önceki gibi değildir … Toplum Kürt sorununun çözümünü istiyor. Siyasal alanda Kürt sorununun çözümünü isteyen çevreler ortaya çıkmış durumdadır. Yine devlet içinde Kürt sorununun çözümüne eskisi gibi katı yaklaşmayan çevreler bulunmaktadır. 20-30 yıl önceki çok katı, tamamen çözüm karşıtı bir toplum ve siyasal alan ya da bürokrasi yoktur. Bu konuda farklı eğilimler ortaya çıkmıştır.”

Akyol neden Karasu’nun bu açıklamalarını es geçer?

Dolmabahçe mutabakatını kim bozdu?

Diyelim bir zamanlar Emin Çölaşan, Fatih Altaylı gibi isimleri ziyaret eden minik kuşların ya da ‘balıkçıların’ ellerine tutuşturduğu notlardan yazı çıkaran (durum anlaşılmasın diye de her yazılarına ‘bunlar google’da var’ ifadesini ekleyerek kendi kendilerini ihbar eden) ‘Yeni Türkiye uzmanları’ Öcalan’la Kandil arasında ihtilaf olamayacağını bilmeyecek kadar cahil.

Yılların gazetecisi Taha Akyol da mı hükümetin ‘İyi Öcalan, kötü Kandil’ safsatasına inanıyor? Karasu, Bayık ya da Karayılan’ın ağzından bugüne kadar ‘Önderliğin’ otoritesini tanımadıklarına dair tek kelime duyduk mu?

Diyelim Kürtler arasında büyük saygınlığı olan Öcalan’ı açıktan reddedemiyorlar. O halde neden Öcalan’ın tecrit edilmesine tepki duyuyor, bir an önce avukatlarıyla görüştürülmesini istiyorlar? Neden Öcalan’ın bir vadede serbest kalması Kürt siyasi hareketinin en temel taleplerinden biri?

Ve en önemlisi, madem ‘Öcalan iyi, çevresi kötü’, neden Öcalan’dan akan kanı durdurması istenmiyor? 6-7 Ekim Olayları’nı durduran Öcalan’ın çağrısı değil miydi? Şimdi neden aynı kart kullanılmıyor? Konjonktür değiştiği, artık Kürt oylarına ihtiyaç duyulmadığı için olmasın?

İki soru daha

Taha Akyol (ve kendisi gibi düşünenlere) iki soru daha.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 15 Mart’ta Balıkesir’de yaptığı konuşmada milyonların önünde “Kardeşim ne Kürt sorunu ya? Artık böyle bir şey yok … Neyin eksik senin?” dedi mi demedi mi?

Aynı Erdoğan 22 Mart’ta “Ben oradaki toplantıyı da doğru bulmuyorum. Başbakan Yardımcısı’yla parlamentodaki bir grubun yan yana o resmi vermesini, doğru bulmuyorum … Açıklanan 10 maddelik metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim? Oradaki konuların çoğunun demokrasiyle falan yakından uzaktan alakası yok. Başbakan Yardımcımızın yaptığı bir açıklama var. Onların tamamen aksine. Yani birbiriyle örtüşen bir şey yok.  Buna ortak bir deklarasyon diyebilir misiniz?” diye açıklama yaptı mı yapmadı mı?

Mutabakatın çöpe atılması için bir açıklama yeterliyse Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’nın sözü mü daha geçerlidir, bir KCK yöneticisinin mi? (Ki KCK yöneticisi böyle bir açıklama yapmıyor).

Mutabakattan sonra yaşananlar Karasu’nun AKP’ye güvenmemekte haklı olduğunu ortaya koymuyor mu? Cumhurbaşkanının daha bir ay geçmeden yok saydığı, o fotoğrafta yer aldığı için bizzat Cumhurbaşkanı tarafından eleştirilen Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın da “Dolmabahçe’de ortak metin okunmadı, mutabakat söz konusu değildir” diyerek reddettiği mutabakat mutabakat mıdır? Bu noktada aynı Akdoğan’ın mutabakatın yapıldığı gün Twitter hesabından “Sürece katkıda bulunan, elini taşın altına koyan herkese teşekkür ediyorum” diye yazdığını da not edelim.

Yazı yeterince uzadı; mutakabatın açıklanmasından sonra yaşanan diğer olayları, bırakın etraflıca tartışmayı, listeleyecek yerim bile kalmadı.

Taha Akyol kamuoyuna bir açıklama borçlu

Sayın Akyol herkesçe bilinen siyasi geçmişi ve ideolojik duruşu nedeniyle PKK’ya sempati beslemeyebilir. Kaldı ki PKK da sütten çıkmış ak kaşık değil; sadece Ceylanpınar’da işlenen vahşi cinayet bile PKK’ya fatura çıkarmak için yeterli. Örgütün sonradan cinayetin bağımsız birimlerce işlendiği yönündeki beyanı da – ortaya somut kanıtlar konmadığı ve neden ilk anda olayın sorumluluğu üstlenildiği açıklanmadığı sürece – yeterli değil. Öte yandan ideolojik koşullanmalar ve var olan savaş durumu kimseye gerçekleri çarpıtma, kamuoyunu aldatma hakkını vermez.

Taha Akyol Türkiye kamuoyuna bir açıklama borçludur!

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Umut Özkırımlı

SON HABERLER

BioNTech’te üçüncü doz gerekebilir

BioNTech’le birlikte Covid-19 aşısı geliştiren Pfizer’in CEO’su Albert Bourla, aşılanan herkesin ‘muhtemelen’ üçüncü doza ihtiyaç duyacağını söyledi.

Erkan Oğur, ‘Hata etmiş olabilirim’ dedi: İçi cız etmiş, ‘Ne işim var diye’ düşünmüş

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın ‘Hiç Oldum’ şarkısına düzenleme yaptığı için gündeme oturan ve muhalif kesimden yoğun eleştiri alan müzisyen Erkan Oğur, “Öylesine bir stüdyo işiydi, benim için ondan öte bir şey değildi” diye konuştu.

MB başkanı ‘128 milyar dolar’da topu Hazine’ye attı

Merkez Bankası (MB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu son dönemde gündemden düşmeyen “128 milyar dolar nerede” sorusunu yanıtlamaya çalıştı.

Neden acaba: Yolsuzlukla mücadele tavsiyelerine en az uyan ülke Türkiye

Avrupa Konseyi’ne bağlı GRECO’nun raporuna göre Türkiye 2019 yılında 31 tavsiyenin yüzde 74,2’sini yerine getirmedi, 19,4’ünü kısmen yerine getirdi; sadece yüzde 6,5’ini tamamen uyguladı.

Kripto parada daha fazla düzenleme yapılacakmış

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Cemil Ertem, kripto paralara ilişkin daha fazla düzenlemeye gidileceğini ve ilgili birimlerin gerekli hazırlığı yaptığını söyledi.

Ovaya in siyaset yap, vazgeçtim dağa çık savaş, dur bir saniye, ateistleri de al yanına…
Türkiye’nin 1990’lara döndüğü falan yok, çünkü hiç gelemedi!

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1263 gündür tutuklu

AGORA

16 Nisan 2017’de terk edilen ilke…

Murat Sevinç

Bunun aplikasyonu yok

Mehmet Aksel

128 milyar doların akıbeti

M. Murat Kubilay

Delik kap su tutar mı?

Azime Acar

S-400’den Montrö tartışmalarına

Bahadır Kaynak

GÜNÜN 11’İ

Yalçın Karatepe: 128 milyar doların soruluyor olması umut verici

Burhanettin Duran: Donbas geriliminde inisiyatif hâlâ Putin’in cebinde

Esfender Korkmaz: Kamu bankaları bu dövizleri ucuza satarak bir taşla iki kuş vurdu

Rauf Tamer: ‘Millet İttifakı’nın yeni patronu Akşener

Sedat Ergin: Emekli amiraller bildirisi, AİHM içtihatlarının tanıdığı sınırlar içinde

Alaattin Aktaş: Yazarlık başka, başkanlık başka!

Mehmet Ocaktan: Bu absürt hal, aslında siyasi yenilmişliğe işaret ediyor

İbrahim Kahveci: Bu gençler neden çalışsın?

Deniz Zeyrek: ‘Hayaller Mars, gerçekler patates’ durumu yaşadık

Mine Söğüt: Hiç olanlar

Yılmaz Özdil: Nasreddin Hoca’nın türbesine benziyor

Contemporary İstanbul, yeni açılış tarihiyle Lütfi Kırdar Rumeli Salonları’nda

Orhan Pamuk kayıtsız kalamadı: Kitabımda Atatürk’e hiçbir saygısızlık yok

Bu bir utanç yazısı

İKSV’ye ‘Bu bienalin farkı ne’ diye sorduk, ‘Dikkat, her an karşınıza çıkabilir’ dediler!

Da Vinci’nin Salvator Mundi tablosu, NFT versiyonuyla yeni rekor peşinde

Erdoğan ve Bahçeli ‘Özbek Otağı’nda baş başa iftar açtı

110.92 karatlık pırlantaya 1,2 milyon dolarlık teklif

İki kafadarın ‘daha büyük penis’ macerası hastanede bitti

Örümcek ağlarının sesi çıkarıldı

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi