ALİ İHSAN NERGİZ
aihsannergiz@gmail.com
@aihsannergiz
Benzerini bir daha yaşamak istemediğimiz bir bayramı geride bırakıyoruz. Dünyada ve Türkiye’de koronavirüs vaka sayıları azalış eğiliminde. 17 Mayıs’ta bitecek tam kapanma sonrası ne olacağı ise hala belirsizliğini koruyor.
Bu hafta yayınlanan uluslararası bağımsız kurul raporu bize ne anlatıyor? Koronavirüsün kökeni neden hala belirlenemiyor? ABD maskeleri indirmekte erken mi davrandı?
Bu haftanın sağlık alanındaki önemli gelişmelerini sizler için değerlendirdik.
Yanıt bekleyen sorular
Koronavirüs vaka sayıları günbegün azalıyor. Kapanma en azından şu an için sonlanıyor gibi gözükmekte ama bundan sonrası için planın ne olacağı belirsiz. Çeşitli açıklamalardan ve ‘kulislerden’ öğrendiğimiz, bir kademeli normalleşme olacağı yönünde ama tam bilgi pazartesi günü kabine toplantısından sonra gelecek.
Pandemiyi iyi yöneten ülkelerin en bariz farkı, hangi kararı ne sebeple aldığını ve sonraki adımları açıkça kamuoyuyla paylaşmak. Bizim için ise belirsizliklerle dolu bir bekleyiş var. En tuhafı da bir bakanın, “17 Mayıs sabahını hep birlikte bir görelim inşallah” demesiydi.
Günlük, bilimsel dayanaklardan yoksun kararlarla pandemi gemisi yürütülmeye çalışılıyor. Bu hafta gündeme getirdiğimiz konulardan biri de yine böyle bir karardı. Sağlık Bakanlığı’nın bir yılı aşkın süredir olumsuz yöndeki kanıtlara rağmen kullanmakta ısrar ettiği hidroksiklorokin ilacının kullanımı hiçbir açıklama yapılmadan durduruldu. Yanıt bekleyen sorular arasında bu ilacın şimdiye kadar kaç kişiye verildiği, neden devamında ısrar edildiği ve ne gibi sonuçlara yol açtığı da var.
Acı rapor, acı reçete: Pandemi önlenebilirdi, bu son olsun
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) teşvikiyle pandemi yönetiminde alınan kararları değerlendirmesi için toplanan ‘Uluslararası Bağımsız Panel’ raporunu yayınladı. Uzmanların ortak görüşü hem DSÖ hem de üye ülkelerin salgının ciddiyetini kavramakta ve harekete geçmekte geciktiği yönünde. Özellikle Şubat 2020 iyi değerlendirilseydi Covid-19’un bir pandemi haline gelmesi pekala önelenebilirmiş.
Raporun daha önemli bölümü ise yeni bir pandemi yaşamamak için neler yapmamız gerektiğine dair öneriler. Daha güçlü ve şeffaf uluslararası bir salgın ağı en önemli madde. Yeni bir virüsün Çin ve benzeri, paylaşıma açık olmayan bir ülkede ortaya çıkma riskini göze alamayız. Pandeminin yıkıcı etkileri hala devam ediyorken, aynı 2’nci Dünya Savaşı sonrası kurulan Birleşmiş Milletler gibi yeni bir çözüm ve uluslararası ortaklığa ihtiyacımız var.
Nereden geldi bu yeni koronavirüs?
Bu hafta 18 bilim insanının kaleme aldığı bir çağrı, dikkat çeken gelişmeler arasındaydı. Saygın bilimsel yayın organı Science dergisinde çıkan makalede yeni koronavirüsün kökeninin halen bilinmediğine vurgu yapılıyor. DSÖ-Çin ortak grubunun hazırladığı virüsün kökenlerine ilişkin raporun eksik noktaları açığa çıkarılıyor. Bunlardan biri de laboratuvardan sızma ihtimalinin yeterince araştırılmaması.
Pandeminin başından beri gelen güçlü kanıtlar bu virüsün laboratuvar üretimi olmadığı yönünde. Yine de doğal ortamda evrimleşip laboratuvarda izole edilen bu virüsün kazara topluma yayılmış olma ihtimali de mevcut. Zira on binlerce hayvanın araştırılmasına rağmen hala virüsün ilk olarak hangi hayvanda ortaya çıktığını bilmiyoruz. Bu sorunun yanıtını bulmak, yine bundan sonra atılacak yeni adımlar için önemli. Çinli yetkililer şeffaf bir şekilde bilgi paylaşımında bulunmadığı sürece de bu belirsizlik sürecek gibi duruyor.
Aşısını olanlar maskesini indirebilir mi?
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) iki doz aşısını da yaptıranların artık maske takmak zorunda olmadığını duyurmuştu. ABD Başkanı Joe Biden 14 Mayıs’ta bu kararı tüm Amerikalılara duyuruldu. Artık ABD’de ikinci doz aşısını yaptıranlar, üstünden iki hafta geçtikten sonra maske takmak zorunda değil.
Bu gelişmeye halk sağlığı uzmanlarından gelen tepkiler karışık. Çoğunluk kararın erken alınmış olabileceği ve geri dönüşünün olmadığından endişeli. Daha mantıklı gelen görüş, dış alanların güvenli olduğu, ancak özellikle kapalı, iç ortamlarda maske takmanın hala zorunlu kılınabileceği yönünde.
Hindistan’da vakalar pik noktasında, yeni varyant yayılımda
İnsanlık trajedisine sahne olan Hindistan’da bu hafta vakalar azalış eğilimindeydi. Epidemiyologlar vakaların en yüksek pik noktasına ulaştığı görüşünde. Hindistan gündemden düşse de Hindistan varyantı giderek önem kazanıyor.
DSÖ, bu hafta varyantı ‘endişe verici varyant’ kategorisine koydu. Örgütün açıklamasında varyantın daha hızlı yayıldığı ama aşıları etkilemediğine vurgu yapıldı.
Britanya’dan da varyantla ilgili endişeli açıklamalar geldi. Başbakan Boris Johnson varyantın kontrol edilememesi durumunda tam açılma planlarında değişiklik olabileceğini söyledi. Britanya Halk Sağlığı Kurumu, varyantın sık görüldüğü bölgelerde aşılamanın hızlandırılacağını açıkladı.
Bunlar Türkiye için ders çıkarılması gereken gelişmeler. Zira Türkiye’de virüslerin genetik analizi yeteri kadar yapılıp uygun önlemler alınmıyor. Gerekli adımlar atılmadığı takdirde aynı mart ayında tam açılma sonrası yaşadığımız, Britanya varyantının sürüklediği hızlı artışı bu sefer de Hindistan varyantıyla yaşayabiliriz.
Çocukları aşılamadan önce aşıları fakir ülkelerle paylaşın
Bu hafta ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) Pfizer-BioNTech aşısının 12-15 yaş için kullanımını onayladı. Gelişmemiş ülkelerde sağlık çalışanları aşıya ulaşamazken nüfusuna yetenden kat kat fazla aşı depolayan ülkelerin çocukları aşılayacak olması vahim.
DSÖ, “Zengin ülkelerdeki çocukları aşılamadan önce fakir ülkelerdeki savunmasız grupları aşılayın” çağrısında bulundu. Saygın küresel sağlık kuruluşu Wellcome Enstitüsü’nün paylaştığı raporda zengin ülkelerin elindeki aşıları paylaşması durumunda ihtiyaç bölgelerindeki savunmasız grupların aşılamasının 39 günde bitebileceği görülüyor.
Bu hafta ne izlemeli?: Bilim Akademisi’nin 18 Mayıs akşamı 8’de birbirinden değerli uzmanlarla gerçekleştireceği Covid-19 webinarını ilgililere tavsiye ederim.