ALİ İHSAN NERGİZ
@aihsannergiz
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın pandeminin ilk günlerinde erkenden kullanıma sokulmasıyla övündüğü hidroksiklorokin adlı ilaç geçen hafta Covid-19 tedavi rehberinden ‘sessiz sedasız’ çıkarıldı. Uzmanlara göre bu, bilimsel ve insani bir ‘skandal’ın geçiştirilmesinden başka bir şey değil.
Bu açıklamadan yaklaşık bir ay sonra, 25 Mayıs 2020’de, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sıtma ilacı olarak da bilinen hidroksiklorokinin klinik çalışmalarını güvenlik kaygılarıyla durdurdu. ABD İlaç ve Gıda Dairesi de ilacın kullanım onayını 15 Haziran’da geri çekti. Ardından başka ülkelerden de peş peşe benzer adımlar geldi.
Aylarca hem çeşitli uzmanlık dernekleri hem de Türk Tabipleri Birliği ilacın kullanımının durdurulması için hükümete çağrıda bulundu.
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği 8 Haziran’da hidroksiklorokinin yararına dair bir veri olmadığını belirtti, 21 Eylül’de de kullanılmaması yönünde çağrıda bulundu.
Çağrıda şu ifadeler yer aldı: “Türkiye’nin enfeksiyon hastalıkları alanında en ciddi ve bağımsız derneği KLİMİK Derneği’dir. Derneğimiz, pandemi sürecini en başından bu yana büyük bir özen ve dikkatle izledi, uyarılarda bulundu, halen de öyle yapıyor. Bilimsel, bağımsız bu ve benzeri dernekler ve yapılar ne kadar önemli. Siyaset yerine bilim insanlarının süreci yönettiği ülkeler daha başarılı oldular. Tarih bu süreci böyle yazacaktır.”
Tüm bunlara rağmen Türkiye’de farklı bir ‘hikaye’ anlatıldı: Mucizevi ilaçla gelen başarı. Tüm bilimsel çalışmalara, yayınlanan aksi yönde kanıtlara ve bilim insanlarının çağrılarına rağmen bir yıl boyunca ilacın kullanımında ısrar edildi. Ta ki geçen haftaya kadar.
Peki neden?
Diken uzmanlara sordu.
Yanıt bekleyen soru
Türk Tabipleri Birliği Merkez Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, TTB’nin daha Mayıs 2020’de ilaca temkinli yaklaşılması gerektiği yönünde görüş bildirdiğini, yeni kanıtların gelmesiyle birlikte ilacın tedavi rehberinden çıkarılması için çağrı yapıldığını ifade etti.
Fincancı şöyle konuştu: “Başka birçok hastalıkta kullanılan bu ilaç, Covid-19’a karşı etkili olup olmadığı bilinmeden ve yan etkileri araştırılmadan hasta olmayan kişilere bile koruyucu olarak verildi. Hiçbir ilaç kendi alanı dışında bilimsel veri olmadan kullanılmamalı. İlacın işe yaramadığı ortaya çıkmasına rağmen ısrarla kullanılmaya neden devam edildiği yanıt bekleyen bir bir soru. Filyasyon adı altında çalışan ama çoğunlukla ilaç dağıtımı yapan ekipler zorlanarak bu ilacın verilmesi istendi, vermeyenler tehdit edildi. Biz aylık değerlendirme raporlarımızda bu ilacın kullanımının durdurulması gerektiğini söyledik.”
‘Defalarca uyardık’
Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Önder Ergönül, ilaca en başından beri temkinli yaklaştığını, kendi klinik pratiğinde sadece bir ay kadar kullanıp Mayıs 2020 itibariyle bıraktığını söyledi.
Ergönül şunları kaydetti: “İlacı yaklaşık bir yıldır vermiyoruz. Kalp ritim bozukluklarına bağlı ciddi yan etki olduğunu biliyoruz. Hatta bu konuda bir yayın da yaptık ve 2020 yaz aylarından itibaren artışı görülecek yan etkileri konusunda uyarıda bulunduk.”
Prof. Ergönül hem Türkiye’de hem Avrupa’da enfeksiyon hastalıkları derneklerinin yönetim kurulunda yer alıyor. Aynı zamanda Bilim Akademisi üyesi.
Uzun zamandır bu konuda yanlış yapıldığını söyleyen profesör şöyle devam etti: “Bilim kurulunda dile getirildiğini biliyoruz, basında da yer aldı. Ama bir noktadan sonra neden bu ilaçtan vazgeçilmediğini bilemiyoruz. Sağlık Bakanlığı’na sorulmalı. Bilim kurulu üyelerinden de yanıt beklemek doğal.”
Hekimlere ısrarla ‘tavsiye’ edilmiş
Diken’e konuşan filyasyonda görevli bir hekim ise il sağlık müdürlüğü tarafından hidroksiklorokin ilacının dağıtılması için ekiplere sürekli olarak gönderilen mesajları gösterdi. Mesajlarda hekimlere ilacın sadece 65 yaş üst ve kalp rahatsızlığı bulunan hastalara verilmemesi söyleniyor, kalan her durumda verilmesi isteniyor. Hatta eklem ve kas ağrılarını azalttığı gerekçesiyle teşvik ediliyor.
Konuştuğumuz hekim, bakanlığın ısrarlı tavrına rağmen kendisinin ve çalışma arkadaşlarının bir süredir zararlı etkileri sebebiyle bu ilacı vermeyi bıraktığını da ekledi: “Hastada beklenmedik bir yan etki oluşsa bakanlığın arkamızda durmayacağını biliyoruz. Tıbbi etik kapsamında hassasiyeti olan birçok hekim arkadaşım uzun zamandır bu ilacı vermeye yanaşmıyordu.”
Koçak Farma üretiyor
İlaç, bugünlerde ‘yerli aşı’ için adı geçen Koçak Farma şirketi tarafından ham maddesi ithal edilerek Türkiye’de üretiliyordu. ‘Corona’ya karşı yerli ilacın üretildiğine dair Mayıs 2020’de çıkan haberlerde Koçak Farma’nın ilacın yerli versiyonunu (jenerik, muadil) ürettiği de duyurulmuştu. Sağlık Bakanlığı’na 300 bin doz bağışlayacağını açıklayan firma yetkilisine göre izin verilmesi durumunda ihracat da mümkündü.
Prof. Fincancı, ilgili ihalelerin ortaya çıkarılması gerektiğini şu sözlerle ifade etti: ‘‘Yurttaşın vergileriyla yapılan bu ihalelerin şartları nelerdi, şirketler nasıl kar elde etti, hepsinin araştırılması lazım. Bu en hafif haliyle yurttaşın vergisinin kendine karşı kötüye kullanılması.’’
Geriye kalan tek ilaç da tartışmalı
Hidroksiklorokinin bakanlığın tedavi rehberinden çıkarılmasıyla birlikte Covid-19 tedavisinde önerilen tek ilaç Favipravir isimli antiviral. Ancak o da tartışmalı bir ilaç.
Dr. Önder Ergönül yakın zamanda sosyal medyada “Bir Japon ilacı favipiravir Japonya’da onay alamadı. Çünkü klinik etkisi gösterilemedi” diyerek görüşlerini paylaşmıştı.
Ergönül şöyle devam etti: “Bu ifadeyi yazarken bile defalarca düşünüyoruz. Çünkü, halkı paniğe sevk etmemeye özen gösteriyoruz ama gerçekleri paylaşmak kaçınılmaz oluyor. Şöyle ki, favipiraviri kullanan ülkeler çok az, Türkiye de o ülkelerden biri. Çünkü klinik çalışmalarda etkinliği gösterilmiş bir ilaç değil. Şu anda ABD, İngiltere, Almanya ve Japonya’da rehberler var ve bu rehberlerde favipiravirin önerilmiyor. ESCMID (Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği) rehberinin de benzer şekilde olacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Dünyanın bildiğini, uyguladığı bilgileri süzerek, en doğru şekilde halkımıza, hekimlerimize aktarmamak olur mu?”
Dr. Şebnem Korur Fincancı da bu konu hakkında benzer görüşlere sahip: “Favipravir ilacının Covid-19’da kullanımını destekleyen çok çalışma yok. Türkiye’de de durumun ne olduğunu da bilmiyoruz. Bu ilacın da üretimi ve şirketlerle ilişkisi hakkında iddialar var. Onların da araştırılması gerekiyor. Şu an Covid-19 tedavi edilebilen bir hastalık değil. Sadece destekleyici tedaviler var. Türkiye’de ölüm oranlarını azaltan tek bir şey varsa o da sağlık çalışanlarının büyük emeklerle verdiği destekleyici tedavilerdir.”
Ne gibi sonuçları oldu?
Bugün itibariyle Türkiye’de ilacın kullanımının ne gibi sonuçlara yol açtığı bilinmiyor. Israrla kullanımının neden devam ettiğine ve sonunda 7 Mayıs’ta rehberden neden çıkarıldığına dair net bir açıklama da yok.
Depolandığı söylenen 1 milyon kutu ilaç ve belki de daha fazlası kaç kişiye Covid-19’u tedavi etmek veya engellemek için dağıtıldı? Bunun ne sonuçları oldu? Bu uygulama kaç kişinin ölümüne yol açmış olabilir?
Tüm bu sorular yanıt bekliyor.