Türkiye’nin virüs benzeri parçacık (VLP) temelli ilk yerli Covid-19 aşısını eşi Prof. Dr. Mayda Gürsel ile birlikte geliştiren Prof. Dr. İhsan Gürsel, aşı tereddüdü konusuna değinerek “Görünmeyen bir düşmana karşı savaşıyoruz, herkesin aşı olması lazım. O nedenle Türk aşısını beklemenin bir anlamı yok” dedi.

AA’nın haberine göre TÜBİTAK Covid-19 Türkiye Platformu çatısı altında, Ankara Onkoloji Hastanesi’nde çalışmaları sürdürülen VLP aşısının 2’nci faz gönüllülerine yapılan aşılamaları 13 Ağustos’ta sona erdi. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) aşı adayı listesinde yer alan yerli Covid-19 aşısının, Delta varyantına karşı da test edileceği 3’üncü faz aşamasına yakın zamanda başlanması planlanıyor.
Aşıya yönelik yanlış bilgiyi düzeltmenin çok zor olduğuna dikkat çeken Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Gürsel sözlerini şöyle sürdürdü: “Aşıya olan tereddüt, aşı ve bilim karşıtlığı sadece ülkemizde değil dünyada da artmış durumda. Bir grup insan ne maske takıyor, ne aşı oluyor. Bunun özgürlükle alakası yok. Ben maske takmayarak başkasını öldürme hakkına sahip değilim. Görünmeyen bir düşmana karşı savaşıyoruz. Bu bizim için bir sıkıntı ve herkesin aşı olması lazım. O nedenle Türk aşısını beklemenin bir anlamı yok.”
Prof. Dr. İhsan Gürsel süreci şöyle anlattı: “Bağımsız veri izleme komitesi var. Çalışmamızı takip eden bilimsel bir kurul. Önce onlara rapor sunacağız. Onlar değerlendirecek. Bu arada, Faz 3 ürünlerimizi ve kalite dosyamızı, Faz 3 klinik protokol dosyamızı hazırlıyoruz. Üç dosya sunmamız lazım. Bu üç dosyayı hazırlayıp bağımsız veri izleme komitesinin ara sonuçlarına dayanan raporuyla birlikte Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’na (TİTCK) başvurmamız lazım. Onlar bu verileri inceleyip aşının kaliteli olarak üretildiğiyle ilgili verileri de inceledikten sonra eğer ‘Uygundur‘ kararı verirlerse Faz 3’e de başlamayı planlıyoruz.”
‘Ciddi yan etkiyle karşılaşılmadı’
Prof. Dr. İhsan Gürsel, 2’nci faz aşamasında gözlemlenen sonuçlara dair şu bilgileri verdi: “Klinikten aldığımız bilgiye göre, aşının vücut tarafından kabul edildiği, tolerans düzeyinin çok iyi olduğu, güvenilirliğiyle ilgili hiçbir ciddi yan etkisinin olmadığı bildirildi. O açıdan Faz 1’in devamı olarak güvenilirlikle ilgili verilerimizin iyi düzeyde olduğunu öğrenmiş durumdayım. İmmünolojik değerler ise Faz 1’deki gibi yine aşıyı alan gönüllülerin oluşturduğu immün tepkiler benzer düzeyde oluşmuştur. Elde ettiğimiz verilere göre şu anda, İngiliz varyantı -beklediğimiz gibi- Wuhan suşundan daha etkin. Bir de bunun kombinasyonunu yapmıştık. Ama bunlar tamamıyla bitmiş değil. Hücresel yanıtlarımız da Faz 1’de olduğu gibi yine güçlü. Antikor yanıtlarının da o düzeyde olacağını öngörüyoruz. Ama bu analizler tamamlanmış değil.”
3’üncü faz başvurusunu ekim ayının ilk haftasından tamamlamayı öngören profesör, bu aşamada gönüllerde aranacak kriterlerin de henüz kesinleşmediğini ancak daha önce hastalığı geçirmiş olan ya da aşılanmasının üzerinden zaman geçen gönüllüleri bu çalışmaya dahil etmek istediklerini dile getirdi.
Çalışmaların beklendiği yönde gitmesi halinde VLP temelli yerli aşının yaygın kullanıma geçmesinin 2022’nin ocak-şubat aylarında olabileceğini söyleyen Gürsel, şu değerlendirmelerde bulundu: “Tabii bunun erken kullanım hakkı verilmesine rağmen seri üretimi de bir sorun. Bizim birçok ürünü hazırlamak için ihtiyacımız olan girdi maddeleri de yurt dışından geliyor. Onun bir hazırlığının yapılması lazım. Bu bir devlet projesi. Devletin buna göre bir hazırlık yapması lazım. ‘Biz size erken kullanım hakkı verdik. Hadi buyurun, üretin’ olmayacak. Şu anda ilgili firmalarla görüşülüp bir anlaşmasının, ön hazırlığının yapılması lazım. Üretici firma ortağımız, Nobel Farma’nın, üç dört günde bir 700 bin doz üretmek için böyle bir altyapısı şu anda var ancak ona ait girdi malzemelerinin planlanarak önceden hazırlanması lazım.”