• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

'Kanun Hükmü'nün yönetmeni Nejla Demirci: İBB filmimize verdiği salonu geri çekti

18/05/2024 11:16

ECE DENİZ

ecedeniz@diken.com.tr

@meneksecedeniz

19’uncu İşçi Filmleri Festivali’nde Ankara ve İstanbul gösterimi yasaklanan ‘Kanun Hükmü’nün yönetmeni Nejla Demirci, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) de Beyoğlu Sineması’nda verdiği salonu geri çektiğini söyledi: “Moralimi ve umudumu yitirdiğim bir süreçti.”

Fotoğraf: Sosyal medya

İşinden kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) ihraç edilmiş bir doktor ve bir öğretmenin hikâyesinin anlatıldığı belgesel, henüz hiçbir salonda seyircisiyle buluşamadı.


Film, Eylül 2023’te Antalya Altın Portakal Film Festivali seçkisinden ‘filmdeki bir kişi hakkında yargı sürecinin devam ettiği’ gerekçesiyle çıkarılmıştı. Festivale katılan sanatçıların ve jürinin tepki göstermesiyle ‘Kanun Hükmü’ tekrar belgesel seçkisine dahil edilmişti.

Sponsorlardan Kültür ve Turizm Bakanlığı’ysa ‘bir festivalde terör örgütü propagandası yapılmasına müsaade edilemeyeceğini’ söyleyerek festivalden çekilmişti. Resmi açıklamalardan sonra festival yönetmeni Ahmet Boyacıoğlu belgeseli tekrar seçkiden çıkardıklarını duyurmuş, kararı tanımayan yönetmenler yarışmadan filmleri çekmişti. Böylece Altın Portakal Film Festivali, tarihinde üçüncü kez iptal edilmişti.

Sekiz ay aradan sonra İşçi Filmleri Festivali kapsamında 2-3 Mayıs’ta Ankara ve İstanbul’da ilk kez gösterilecek belgesel, kaymakamlık kararlarıyla yasaklandı. Bir yasaklar ve sansür sarmalına dönüşen filmin yolculuğunu, gösterimlerin iptal edilmesini, Türkiye’de belgesel sinemacı olmayı ve İBB’nin filme verdiği salonu geri çekme kararını belgeselin yönetmeni Nejla Demirci Diken’e anlattı.

Diken’in soruları ve Demirci’nin yanıtları şöyle:

‘Kanun Hükmü’ filmi KHK’larla ihraç edilen insanların hikâyelerini anlatıyor. Biz filmi yasaklanan gösterimleriyle tanıdık. Filmin yolculuğu nasıl başladı? Sizi bu filmi çekmeye ikna eden neydi?

15 Temmuz’dan hemen sonra, insanlar işlerinden atıldı. O günlerde Nuriye Gülmen ve Semih Özakça direnişlerinde kritik bir evredeydi, onlar için her cuma günü Kadıköy’de eylem yapılıyordu.

Eylemlerin birinde kız kardeşim beni telefonla aradı beni “Abla inanamayacaksın ama görevimden ihraç edildim” dedi. KHK artık benim de en yakınımdaydı.

İhraç edilme nedenini bilmiyoruz ama şunları tahmin etmek zor değil; performans sistemine uygun çalışmıyordu. Bir kalp hastasına en az 20 dakika vakit ayırmak gerektiğini savunuyordu. Sendikalı ve Türk Tabipler Birliği (TTB) üyesiydi. Bodrum’da birçok toplumsal eyleme katılmıştı.

Sağlık Emekçileri Sendikası’nın basın açıklamasını sosyal medyada paylaşmak için çekerken TTB Onur kurulu üyesi Ali Çerkezoğlu “Neden bunu filme çekmiyorsun” dedi. Ben de ona kardeşim Yasemin’in fotoğraf bile çektiremediğini ve benim için de kolay olmayacağını söyledim.

Basın açıklamasından hemen sonra hastaların KHK’yla ihraç edilmiş hekimleri için düzenlediği bir toplantıya katıldım. Oradan eve dönerken Bodrum Meydanı’nda eylem yapan bir öğretmen gördüm. Bana bu öğretmenden söz etmişlerdi, onu izlerken hayatını arayan bir öğretmen gördüm.

Protestoyu seyrederken polis geldi, Engin hocayı alıp terörle mücadele şubesine götürdü. Sonradan öğrendim oranın terörle mücadele olduğunu çünkü daha sonra bizim de film ekibiyle uğrak noktamız oldu. Engin’in benden haberi yoktu henüz ama ben filmi çekmeye karar vermiştim.

‘Kanun Hükmü’nü çekerken gösterimlerin engelleneceğini tahmin ediyor muydunuz?

Yapımı kolay olmamış bir filmin gösteriminin de kolay olamayacağını biliyordum. Ama post prodüksiyonu Türkiye’de yapamayacağımı düşünmüyordum.

Filmin yapım aşamasında kurgucum gözaltına alındı ve daha sonra da işi bıraktı. Proje dosyasını kızı getirip bana teslim ederken “Babamı bir daha aramayın” dedi. O çocuğun yüzündeki ifadeyi hiçbir zaman unutamam.

Bodrum’da çekimler yasaklandıktan sonra biz bir dava açtık. Anayasa Mahkemesi (AYM) bu durum için ‘sanatsal ifade özgürlüğü ihlali’ dedi. Devlet AYM sayesinde beni sinemacı olarak tanıdı, üstüne bir de tazminat ödedi. AYM kararından sonra işlerin kolaylaşacağını, en azından bu durumun gösterimlere yansıyacağını düşündüm.

Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde neler yaşadınız, festivale geri adım attıracak bu dayanışmayı bekliyor muydunuz?

Festival filmi bir hafta tartışmış, uydurma bir suçla deklare etmişti. Seçkiden çıkardıktan sonra beni aradılar. Üzerlerinde çok büyük baskı olduğunu söyleyip korsan bir festivalle filmi seyirciye sunmayı teklif ettiler. Fragmanda cumhurbaşkanının konuşması vardı örneğin; dolaylı yollardan onları kaldırmam teklif edildi.

Ne yapacaklarını bilmiyor gibiydiler. Kendileri kamuoyuna duyurmuşlardı ama benim birkaç gün beklememi öneriyorlardı. Her şey çok mantıksızdı. Olayı duyurduğumda kamuoyunda ciddi bir tepki oldu. Doğal olarak KHK’lılar çok tepki gösterdi.

Sinemacıların tepkisi çok hızlı gelişti. Bu sadece benim değil, Kanun Hükmü’nün değil Türkiye Sinemasının, izleyicisinin sorunu haline geldi ve hepimiz aynı dili konuşmaya başladık.

Jürinin tavrı çok netti ve onların yaklaşımı da süreçte çok belirleyici oldu. Sonrasında Belgesel Sinemacılar Birliği öncü bir açıklama yaptı. Bütün sektör ve meslek birlikleri dayanışma gösterdi.

Türkiye Sineması aslında kendi kimliğini savundu. Bu süreçte ben bu dayanışmayı bekliyordum, bu kadarını mı diyorsunuz, daha ne olabilir ki? Festivalin jürisi çekilmiş, filmler çekilmiş, kral çıplak olmuş. Sansür o kadar korkunç bir şeydir ki kapalı kapılar arkasında olur. Siz sansürü yaşarsınız, bilirsiniz ama yaşadığınızın sansür olduğunu anlatamazsınız, ispat edemezsiniz. Bu o kadar çok sık yaşanan bir durum ki memlekette bu yüzden Kanun Hükmü’nün sansürü herkesin sansürüne dönüştü.

Dayanışma sürecinde sizi hiç hayal kırıklığına uğratan bir olay oldu mu?

Filmi Youtube’a koymam konusunda baskı gördüm. Kimse filmle ilgili neler planlıyorsun diye sormuyor. İlk başladığımda filmin bir dağıtımcısı vardı. Bu filmi Youtube için çekmedim. Buna çok üzüldüm. “Film yapacağını yaptı, Youtube’a koy” diyen insanlar oldu. Ben bunu asla düşünmedim çünkü Muhittin Böcek o sıralarda “Festivali tekrar yapacağım” diyordu. Ben festivale davamı açıp bekledim. Festival yeniden düzenlenirse filmi geri alacaktı, Böcek bunun için İstanbul’a gelip toplantı yaptı.

Tüm bunlar olurken filmi Youtube’dan paylaşma meselesi kardeşime kadar gitti. Kâbus gibi bir süreçti. Kardeşime “Ablan bak hiçbir şey yapmıyor; yoksa şöyle olacak, böyle olacak” dediler. “Filmi Youtube’a koyun herkes görsün. Ak koyun kara koyun çıksın” gibi sözler sarf edildi. Ama zaten filmi izlemeden bir grup iktidar yandaşı filmi istenen şekilde eğip büküyordu.

Filmi Gülen Cemaati’nin yaptırmış olduğu iddialarını savunan bir güruh vardı. Bazı televizyon kanallarını şaşkınlıkla izliyordum. Sonuç olarak filmi Youtube’da paylaşmadım buna direndim. Aradan aylar geçtikten sonra Ahmet Boyacıoğlu bir açıklama yaptı. “Festivali yapmamız için son çare Nejla Demirci’nin filmi Youtube’a koymasıydı, bunun için de onu ikna edemedik” dedi. Filmini Youtube’a koy diyen arkadaşlarım beni hayal kırıklığına uğrattı. Sürece dair tek hayal kırıklığım bu.

İşçi Filmleri Festivali’nde de film yasaklandı, Kanun Hükmü şimdiye kadar hiçbir yerde gösterim yapamadı. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?

İşçi Filmleri Festivali egemenin boyunduruğu altında olmadığı için Kanun Hükmü’nün gösterimini yapmak istedi. Benim pek umudum yoktu. Festival programı açıklandıktan sonra İBB Kültür A.Ş. de Kanun Hükmü’ne Beyoğlu Sinema’sında verdiği salonu geri çekti.

Filmin gösterim programı bu nedenle Aynalıgeçit’e taşındı. Moralimi ve umudumu yitirdiğim bir süreçti.

Festival komitesi İstanbul ve Ankara’da çok emek verdiler ve her şeye rağmen bu filmi izleyicisiyle buluşturacağız dediler. Bu motivasyonla Ankara’daki gösterimlerden önce Meclis’e gittim. CHP, Dem, Deva ve Saadet Partisi’ni ziyaret ettim. Onlara bu konunun toplumsal bir yara olduğunu hatırlattım ve vekilleri festivale davet ettim. CHP hariç çağırdığım tüm milletvekilleri geldi. Maalesef aramızda 10-11 vekil olmasına rağmen biz o sanat yürüyüşünü yapamadık. Film, gösterimine bir saat kala yasaklandı.

İstanbul’daki gösterimin iptal edildiğiniyse seyirci yollarda öğrendi. Salona gelenler polisle karşılaştı.

Filmin kamera ekibinden Koray Kesik de yasak kararından sonra gözaltına alındı.

Ankara’da filmin yasaklandığı gün Koray’ı aldılar. Üç defa gözaltı süresi uzatıldı. Sonradan sürecin Koray’ın daha önce çalıştığı ‘Bakur’ filmiyle alakalı olduğunu öğrendik. Bir arkadaşımız gözaltına alınıyor ve bizler ‘o filmden mi bu filmden mi’ diye düşünüyoruz. Bundan sonra hoşlarına gitmeyen konulara dokunan sinemacıları örgüt üyesi olmakla suçlayacaklar. Çayan Demirel’e, Sibel Tekin’e yaptıkları gibi.

Sizce devlet belgesel sinemadan neden bu kadar korkuyor?

Gerçeklikle bağını koparmadan kendisini sürdüremeyen bir siyasetle karşı karşıyayız. Belgesel sinema gücünü gerçeklikten alır. Gerçekliğe duyulan alerji o kadar yüksek ki bir belgesel film üzerine bu kadar gelebiliyorlar.

150 bin kişi KHK’larla işinden atıldı, insanlar sekiz yıldır bu acıyı yaşıyor. KHK’lılar bu filmi görmek istediler. Fragmanda anlatılan hikâyeyi izleyip filmle kendilerini anlatabileceklerini gördüler. İktidarsa bu konunun gündeme gelmesini istemiyor. KHK’lılara bir düşman hukuku uygulanıyor.

Filmde hikayesini anlattığım öğretmen o meydanda hâlâ okuldan çıkan öğrencilerinin okuma yazma öğrenip öğrenmediğini anlamaya çalışıyor. Bir kardiyoloğun işinden atıldıktan sonra kendisine ihtiyacı olan hastalarının evlerine gidip onları tedavi etmesi, izleyiciye onların kim olduğunu söylüyor. Cemaatle uzaktan yakından ilgimizin olmadığını elbette biliyorlar.

Korktukları şey; insanların filmi izlediğinde “İyi hekimlik, iyi öğretmenlik sokağa atılmış” diyecek olması.

Filmi herhangi bir dijital platformda göstermeyi düşünüyor musunuz ya da böyle bir teklif geldi mi?

Tabii ki gösterilsin isterim ama Türkiye’deki platformların gösterebileceğini düşünmüyorum.

‘Kanun Hükmü’ yine yasak: ‘Sansür değil sinema darbesidir’

Trajikomediye dönüşen Altın Portakal Film Festivali iptal edildi

Altın Portakal’da ‘sansür’ krizi: Festival yönetimi neden istifa etmiyor?

Kültür bakanı sansür kararının arkasında

Altın Portakal’da trajikomedi ödülünün sahibi şimdiden belli oldu

Altın Portakal jürisi festivale sahip çıktı: Antalya’da görüşmek üzere

Şimdi de bakanlık Altın Portakal’dan çekildi!

Altın Portakal’dan geri adım: Kanun Hükmü belgeseli seçkiye yeniden alındı

Altın Portakal’da sansüre karşı bir tavır da yönetmen ve yapımcılardan: 27 film çekildi

Altın Portakal’da KHK belgeseline sansür

Kategori:Diken özel, Vitrin-mobil

SON HABERLER

Hakan Fidan Suudi Arabistan'da: Hedefimiz 10 milyar dolarlık ticaret hacmi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Suudi Arabistan’da iki ülke arasındaki ticaret hacmi hedefinin bu yıl 10 milyar dolar olduğunu duyurdu.

MEB denetimde: 403 öğrencinin diploması iptal

Geçen eğitim öğretim yılındaki özel okullara yapılan denetimlerde ‘kayıt şartlarını sağlamadığı’, ‘gerçeğe aykırı notlar verildiği’ ve ‘okula devam etmediği’ gerekçeleriyle 403 öğrencinin diploması iptal edildi.

Ankara'da yarın bazı yollar trafiğe kapalı

Ankara’da 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı etkinlikleri için bazı yollar trafiğe kapatılacak.

Elinden çıkanı kulağın duysun

Yazdığınız cümlenin, ardarda gelen cümlelerin, tüm metnin nasıl ses verdiğini bilmek önemli. Tekliyor mu, sarkıyor mu, akıyor mu? Sesi nasıl?

İsmet Akça: Toplumun yarısını ikna edemezseniz barış süreci zedelenir

Doç. Dr. İsmet Akça: PKK’nın silah bırakma işi pratiğe döküldüğü zaman Erdoğan sahne önüne çok daha fazla çıkar ve ‘Terörsüz Türkiye’yi ben yarattım’ der.

İngiliz Kraliyet Ailesi'nin görülmemiş fotoğrafları
Ankara'da pazar günü bazı yollar trafiğe kapatılacak

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 756 gündür hapiste

YAZARLAR

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

Yeşil zeytini neden yemedin Sait?

Ayhan Tinin

GÜNÜN 11’İ

Pınar Yıldız Yüksel: Türkiye yaşlı nüfus hızında Japonya'nın izinden gidiyor

Savaşkan İskefli: Otomobil almak yüksek vergiler nedeniyle toplumun büyük kesimi için neredeyse imkânsız

Ümit Akçay: 19 Mart operasyonunun ekonomik etkileri, iktidarı girdiği yoldan çevirecek bir etki yapmadı

Esfender Korkmaz: Dezenflasyonist politika aracı olarak yatırımların durdurulması çok yanlış

Sedat Bozkurt: İktidarın 'terörsüz Türkiye' diyerek önüne koyduğu amacı o gün bu akademisyenler devletten talep ettiler

Nevşin Mengü: Ekrem İmamoğlu dosyasından belli ki 'ahtapot' çıkacak

Fehmi Koru: Körfez ülkelerinde krallar gibi karşılandı Trump…

Gözde Bedeloğlu: Geleceğin mimarları, sanatçıları, bilim insanları üstleri başları parçalanarak gözaltına alındı, tutuklandı

Şükran Pakkan: İnsanları onurlu kılan; ispiyoncu olması değil, özgürlüğe, hakka ve adalete inanmasıdır

Zeynep Aktaş: Yatırımcı yeniden borsaya yönelirken altın geriliyor

İlber Ortaylı: Medeniyet Kulübü'nden bir öğrenci, protestocu grubun içine dalıp kavga çıkarmış

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×