İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Gezi davasında esas hakkındaki görüşünü mahkemeye bildirdi. Savcılık, davanın tek tutuklu sanığı iş adamı Osman Kavala ile sanıklar Yiğit Aksakoğlu ve Mücella Yapıcı’nın ağırlaştırılmış müebbet hapsini istedi.

Üç ismin, halen firari olan sanıklar ile birlikte fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs ” suçunu işlediğini iddia eden savcılık, sanıklar Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’nin de bu suçun işlenmesine yardımcı oldukları gerekçesiyle 15 yıldan 20 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını talep etti.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen, aralarında Anadolu Kültür A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’nın da bulunduğu 16 sanığın yargılandığı davada, savcı mütalaasını celse arasında mahkemeye sundu.
Mütalaada savcılık, yurt dışında bulunan sanıklar Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Memet Ali Alabora ve İnanç Ekmekçi’nin dosyalarının ayrılmasını istedi; ancak bu sanıkların da ağırlaştırılmış müebbet hapsi istenen isimlerle aynı eylemlere imza attıklarına işaret etti.
Savcı Edip Şahiner imzalı mütalaada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin derhal tahliyesini istediği Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar verilmesi talep edildi.
İşadamı Osman Kavala, 6 Şubat 2020 itibariyle 828 gündür tutuklu.
Savcı, haklarında yakalama kararı bulunan Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Memet Ali Alabora ve İnanç Ekmekçi hakkındaki dosyanın ise ayrılmasını ve haklarındaki yakalama kararlarının beklenilmesini istedi.
22 sayfalık mütalaada, şu ifadelere yer verildi: “İstanbul Taksim Bölgesi Yayalaştırma projesi kapsamında, Taksim Gezi Parkındaki bazı ağaçların 27 Mayıs 2013 tarihinde başka yere nakledilmesiyle başlayan protesto eylemleri, provokasyonlarla birlikte ülke çapında olaylara ve şiddet içerikli eylemlere dönüşmüştür. Yapılan gösteriler sırasında çok sayıda emniyet görevlisi ve vatandaşımız yaralanmış ve hayatını kaybetmiş, kamu malları ile özel/tüzel kişilerin malları ciddi oranda zarar görmüş ve birçok şiddet eylemi meydana gelmiştir.
Eylemin ilk gününden itibaren meydanlarda ve sosyal medyada en önde yer alan ve organize bir şekilde hareket eden, ayrıca uluslararası aktörlerden destek alan şahıslarca bilinçli bir şekilde yönlendirildiği ve yönetildiği tespit edilmiştir. Bu durum Gezi kalkışmasının planlı bir senaryonun ürünü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.‘
Mütalaada, ‘sanıkların, oluşan bu ortamda dış ülke örneklerinde olduğu üzere en iyi ihtimalle hükümeti istifaya ve erken seçime zorlamak istedikleri, bu ihtimalin gerçekleşmemesi halinde ise bu defa Suriye ve Mısır örneklerinde olduğu üzere iç savaş ve darbe ortamına zemin hazırlamak gayretinde oldukları’ kaydedilerek, şöyle dendi: “FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün daha sonrasında da tecrübe edileceği üzere benzer girişimlerde bulunduğu, Gezi kalkışmasının devlet mekanizmalarınca bastırılarak sonlandırılması sonrasında bu defa FETÖ/PDY’nin aynı hedefe ulaşmak maksadıyla sahneye çıktığı…”
Gezi davası iddianamesinin ‘FETÖ’cü savcılar tarafından hazırlanmış olduğu konusunda ise mütalaada şu ifadelere yer verildi: “İddianamenin tanzim edildiği dönemde ve kovuşturma evresinde, sanıklar vekilleri ve bazı basın organlarında bu soruşturma evrakı ile ilgili olarak olayların yaşandığı dönemde, devlet birimleri içerisine kanser hücresi gibi sızmış olan FETÖ/PDY silahlı terör örgütü militanı oldukları daha sonrasında tespit olunan şahıslar tarafından bu soruşturmanın başlatıldığı ve yönlendirildiği yönünde bir kısım iddialar ileri sürülmüşse de Cumhuriyet Başsavcılığımızın soruşturma safahatı sonunda soruşturmaya konu tüm delillerin ve özellikle de iletişimin tespitine yönelik kayıtların tamamının İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü personelince yeniden incelemesinin yapılarak dosyanın tekemmül ettirildiği hususunun da izahı zaruret arz etmiştir.”