16 şüphelinin müebbet istemiyle yargılandığı Gezi davasının ilk duruşmasında hakim tutuklu işadamı Osman Kavala ve akademisyen Yiğit Aksakoğlu’ndan ‘tahliye olmaları durumunda ikamet adreslerini vermelerini’ istedi.

İkisi tutuklu 16 sanığın ilk kez mahkemeye çıktığı davanın ilk duruşmasına Kavala ve Aksakoğlu’nun savunmalarının ardından 14.15’e kadar ara verildi.
Davayı Silivri’de izleyen HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık Twitter’dan yaptığı paylaşımda şöyle yazdı: “Mahkeme Başkanından Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu’na: ‘Tahliye olmanız durumunda ikamet adresinizi verir misiniz?’“
Salona mahkeme kararıyla beş uluslararası, 20 ulusal basın kuruluşunun muhabiri alındı. Silivri’de görülen duruşmayı Fransa’nın İstanbul başkonsolosunun yanısıra Sezgin Tanrıkulu, Mahmut Tanal, HDP’li Filiz Kerestecioğlu, Ahmet Şık, Garo Paylon ve Meral Beştaş’ın da aralarında bulunduğu CHP ve HDP’li pek çok milletvekili izliyor.
Şık’ın verdiği bilgilere göre avukatı İlkan Koyuncu’nun konuşmasının ardından Kavala savunmasına başladı ve şunları söyledi:
“Fantastik bir iddianameyle karşı karşıyayız.

Hayatımın hiçbir safhasında özgür seçimler dışında bir yöntemle hükümet değişikliğini savunmadım, yer almadım.
Çeşitli STK’lerin kuruluşunda ve faaliyetlerinde yer aldım. Ülkemizin Avrupa demokrasisinin parçası olması, yargıdan kaynaklı sorunların ortadan kalkması için mücadele ettim. Bunun için Ergenekon ve Balyoz süreçlerini eleştiren yazılar kaleme aldım ve hiçbir cemaate dahil olmadım.
Tüm faaliyetlerim şeffaftır. Bilgisayarlarımda ve telefonumda silinenler de dahil olmak üzere illegal hiçbir bulgu yoktur.
Savcı sorgumdan önce zaten benim suçlu olduğuma karar vermişti.
Bir kalkışma planı hazırladığıma ya da böyle bir organizasyona dahil olduğuma dair tek bir delil yok.
Kalkışma planı ve eylemini hangi örgüt adına yürüttüğüme dair iddianamede bir saptama dahi yok.
İddianamede suçlananların benden talimat aldıklarına, bu talimatlar uyarınca eylem yaptığı söylenmesine rağmen bu suçlamalara dair tek bir delil yok.
Sanıkların bazıları ile yürüttüğümüz STK faaliyetleri nedeniyle tanışıklığımız var. Hiçbiri, benden bir talimat alarak eylem yapacak kişiler değiller.
İddianameye kaynaklık eden soruşturma ve dinlemeler yoluyla elde edilen konuşmaları delil diye değerlendirenler ve bunu yönde rapor hazırlayanlar FETÖ suçlamasıyla tutuklanan ya da ihraç edilen yargı mensupları ve polislerdir.
Somut delil olmadan kişileri suçlamak ve tutuklamak cemaat yöntemleridir ve şimdikiler de aynısının yapmışlardır.
Gezi’yi benim aracılığımla Soros’un finanse ettiği iddia edilmekte ama MASAK taporlarının da ortaya koyduğu üzere bu yönde bir delil ortaya konulamamıştır.
Anadolu Kültür’ün tüm hesapları şeffaftır ve hepsi kültür faaliyetlerinin fonlanmasına dairdir.
Açık Toplum Vakfı’ndan aldığımız tüm fonlar kültürel projeler, sergi vs için kullanılmıştır. Anadolu Kültür’ün tüm hesapları denetimden geçti 2013’te Açık Toplum ile Anadolu AŞ arasındaki hesap hareketleri diğer yıllardan farklı değil.
Dava dosyasında haklarında herhangi bir suçlama yöneltilen kişilere dair bir para aktarımı olmadığına yönelik raporlar mevcuttur.
Alınan 2 milyon 130 bin TL’nin hangi projelere aktarıldığı ortada. Hiçbirinin Gezi ile alakası yok. Savcının benimle iligli suçlamasının temelini oluşturan Soros’un Gezi’yi finanse ettiği iddiası herhangi bir kanıta dayanmıyor.
Gezi’yi finanse ettğim yönünde tek bir delil yokken, MASAK raporları bunları tespit etmişken tutukluluğumuz devam etti. Hangi delile dayanarak bu oldu?
Hanzade Germiyanoğlu bir proje için benimle görüştü ve sonrasında Yiğit Aksakoğlu ile bir telefon konuşması yapmış. Benden çıkmış bir talimat olacak bir ifadesi yok.
Gezi olaylarına hazırlık yaptığım algısı oluşturmaya yönelik ihbar mektubu gönderenler telefonlarımızı dinleyenlerdir.
Manipülasyonlarla, telefon dinlemelerine dair tarih değişikliği ve tahrifatları yapılarak bir komplo hazırlanmıştır.
Benim desteğimle ortaya çıkacak bir medya ile ilgili proje yürütmeyi suçlamak akıl dışıdır. İşsiz bırakılan gazeteciler için bağımsız bir yayın organı çıkarmak için yapılan faaliyetlerdir. Bunun için The Guardian gazetesi ile yapılan görüşmeler düşünülen yayının niteliğini gösterir.
George Soros’un hem Arap Baharı’ndaki ayaklanmaları hem de Gezi’yi organize ve finanse ettiği fantastik biçimde iddianamede yer almakta. Bazı siyasetçiler ve medya organları benzer değerlendirmeler yapmış ama bu konuda ne bir delil ne de bir bilimsel makale bile ortaya konulmamış.
İktidara yakın kuruluş SETA tarafından yayımlanan bazı kitap ve makalelerde ise Arap Baharı isyanlarının ülkelerin kendi iç dinamikleriyle ortaya çıktığı belirtilip Soros ilişkilerine dair hiçbir saptama yapılmamıştır.
Demokrasi kurumların çalıştığı özgür seçimlerin yapıldığı ülkelerde kitlesel protestolar iktidar değişikliğine neden olmaz. Gezi olayları pek çok ulusal ve uluslararası akademik çalışmaya konu oldu.
Gezi protestolarına dair yapılan bilimsel araştırmalar; kamusal alanın daraltılmasına, kentin metalaştırılmasına dair çeşitli sınıfsal, etnik, dinsel ve kültürel çeşitlilikten gelen homojen olmayan kişi ve gruplar tarafından ortak itirazın ortaya çıktığını söylemektedir.
Kent merkezlerindeki parklar kent sakinleri açısından büyük önem taşırlar ve çağdaş demokrasilerde bu parkların dokunulmazlığı olur. Gezi parkı da çok değerli bir mekandı. İddianamede yer alan gezi olayları tanımı daha önceki değerlendirmelerden, bilimsel araştırmalardan ve Türkiye İnsan Hakları Kurulu’nun raporundan farklıdır.
Olayların büyümesine ve yaygınlaşmasına neden olanın polis şiddeti olduğunu resmi raporlarım kendisi söylemektedir.
Başta göz yaşartıcı gaz kullanımı olmak üzere, gaz fişeklerinin de usulsüz kullanımı nedeniyle ölüm ve yaralanmalar olduğunu da belirten aynı raporda bu tutumun ve polis şiddetinin yaygın ve sürekli hale geldiği tespiti yapılmaktadır.
George Soros üzerine kurulu bir iddianamede, ne Soros sanık ne de ifadesinin alınması için bir çaba gösterilmiş.
Gezi parkı benim için sadece bir dinlenme yeri değil, yaşamımı zenginleştiren bir yerdi. İş hayatım boyunca devlet kurumlarıyla iş yaptığımız gibi, devlet kurumlarını eleştirdiğimiz durumlar da oldu.
Taksim Dayanışmasında yer aldım, olayların yatışması için hükümetle yapılan görüşmelere katıldım. Buna rağmen darbecilikle suçlanmaktayım.
Faaliyetlerimizin demokrasiyi güçlendiren meşru sivil toplum faaliyetleri olduğuna inanıyorum. Bugüne dek Gezi parkının park olarak kalması hükümetin park ve bahçelerin artırılması politikasına da uygundur. Gezi olayları sırasında yer alan ve barışçıl faaliyetlerde bulunan yüzbinlerce kişiden farkım olmadığını belirtir tahliyemi ve beraatimi talep ederim.”


Davayı izleyen milletvekillerinden Garo Paylan, Kavala’nın salona alkışlarla girdiğini Twitter hesabından duyurdu paylaşımıyla arkadaşlarının beraatini istedi.
Filiz Kerestecioğlu de Aksakoğlu’nun savunmasına başladığını ve “Yedi aydır bir odada tek başına tutulduğunu neden anlayamadığını” dediğini duyurdu.

Aksakoğlu savunmasında iddianamedeki suçlamaların temelsiz olduğunu vurguladı ve şunları söyledi:
“Sivil toplum ve sosyal kalkınma alanında araştırma yapan ve yayınlar hazırlayan bir uzmanım. Hayatımın hiçbir döneminde demokrasiye karşı bir yönetimden taraf olmadım. iddianamedeki suçlamalar temelden yoksundur ve faaliyetlerime ters düşmektedir.
Benim MEB’le 2013’te yürüttüğüm bir proje iddianamede konu olmuş. Projelerimle ilgili konuşmalarım gezi olaylarıyla ilgili gibi gösterilmiş ve 220 gündür tutukluyum. AKP’li belediyelere aktarılan paraların görülmemesi, gazeteciler tarafından ya kötü niyet ya ihmaldir. 7 aydır 10 metrekarelik hücrede tek başıma tutuluyorum.
2013 yılında çözüm sürecinde kurduğum Diyalog Grubu’nun ardından, şimdi benimle aynı cezaevinde olan savcılar ve polislerce dinlendim. 2013’te yapılan dinlemelerin kıymetlendirilerek 6 yıl sonra yeniden kullanılmasını anlayamıyorum.
Ben hiçbir zaman şiddetle değişimden yana olmadım, ama değişimden yana oldum. Sivil toplum, doğası gereği siyasidir ama talepleri noktasında siyasetten ayrılır. Sivil toplumun amacı hükümeti değil, kendisine olan ihtiyacı ortadan kaldırmaktır.
Sivil toplum yöntem olarak şiddeti dışlar. Cebir ve şiddetle hükümeti yıkmak sivil toplumun alanı değildir. Bir sivil toplumcu ve uzman olarak şiddeti ve şiddetle değişmeyi savunmadım.
Cebir ve şiddetten anlamam. Bu 657 sayfalık iddianamede suç yok, suçlu var; pervasız bir ağırlaştırılmış müebbet talebi var.
Hakkımda somut olarak sunulan tek delil, 2013 yılında yapılan telefon dinlemeleri. 26 Haziran 2013 ve Aralık 2013 arasında gerçekleşen dinlemelerden 31’i girmiş iddianameye. Şubat 2013’te yaptığım 43 görüşmenin içeriği yok, sayı olarak belirtilmiş.
İddianameye içeriği konulan görüşmeler park boşaltıldıktan sonraki görüşmeler. Gezi’nin 2011’de planlandığı söyleniyor, ama delillerde bu yok.
Bu ülkede her yıl 400 kadın öldürülüyor. Sokakta üç kadına şiddet uygulayan bir adam, parti genel başkanına saldıran bir başka adam bir gün cezaevinde kalmadı. Ama benim şiddetsiz eylem konusunda yayınlamaya girişmem suç kabul ediliyor. Yedi aydır hapishanedeyim.
İddianamede, şiddetsiz eylemlerde piyano çalınması ve duran adam ile yeryüzü iftarlarına ilişkin bir ses kaydım var. O konuşma bu eylemlerden bir ay sonra yapılmış. Ne durmak, ne piyano çalmak, ne de iftar yapmak suç. Tarihler belirtilmeden tapelerin iddianameye konulması suçlu gösterme çabası.
İddianamede Gezi olayları öncesinde ya da sonrasında ismim geçmiyor. Taksim Dayanışması ile Anadolu Kültür ile Açık Toplum ile ilişkim yok. Olması suç değil, ama yok. Otpor-Canvas ile de yok. Bunları bırakın, Gezi’ye gittiğime dair bile bir delil yok.
İddianamede Gezi olayları öncesinde ya da sonrasında ismim geçmiyor. Taksim Dayanışması ile Anadolu Kültür ile Açık Toplum ile ilişkim yok. Olması suç değil, ama yok. Otpor-Canvas ile de yok. Bunları bırakın, Gezi’ye gittiğime dair bile bir delil yok.
Gezi’de bir gece yatmışlığım bile yok. 220 gün cezaevinde yatacağımı bilseydim, bir gece Gezi’de yatardım. Gezi ile ilgili bir tane tweetim yok. Koca eylemi organize etmişim ama bir tane WhatsApp grubum yok. O zaman ben neden aylardır tutuklu yargılanıyorum?
Eğer tüm iddianameler böyleyse yazık bizim hukuk sistemimize, eğer bu iddianame böyleyse yazık bize.
Bu davada yargılananlarla bile ilişkisi olmayan Yiğit Aksakoğlu, Gezi eylemlerini yaygınlaştırmış ve derinleştirmiştir diyor bu iddianame. Ben neden bu iddianamede varım? Ne Gezi’den kalkışma, ne de bu davadan suç çıkar. FETÖ’cü savcı ve polislerin sözde delilleri kıymetlendirilerek hazırlanan bu iddianame hiçbir somut delile dayanmıyor.
Ben sadece yasal değil, meşru bir şekilde STK yönettim. Bu iddianame, Türkiye’de zaten can çekişmekte olan sivil toplumu kriminalize etme çalışmasıdır. Bu dava sadece benimle, Gezi ile değil, hukukla yurttaş arasında örülen duvarla ilgili. Vereceğiniz karar bu duvarı yıkmayacak; duvara bir taş daha ekleyecek ya da eksiltecek.
Eğer çağrılsaydım ifade verirdim, 220 gün hapiste olmasaydım da burada olurdum, 6 yıl sonra kıymetlendirilmiş delilleri karartmam mümkün değil. ‘Pişman mısınız’ diye sormanızdan korkuyorum çünkü neden pişman olmam gerektiğini, ne de suçumun ne olduğunu bilmiyorum.
Eğer burası haklar ve sorumluluklar temelinde bir ülkeyse en temel hakkımı özgürlüğümü istiyorum. Çocuklarımı okullarına bırakabilmek için tahliyemi ve beraatimi istiyorum.”