Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıcı Rıza Türmen, mahkemenin tutuklu iş insanı Osman Kavala davasında Türkiye’yi mahkum etmesinden sonra uygulanacak üçlü prosedürü anlattı.

AİHM, 18 Ekim 2017’den beri tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala hakkında, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2 Şubat 2022 tarihinde başlattığı ihlal prosedürü kapsamındaki kararını bugün açıklamıştı.
Mahkeme kararda, Türkiye’nin Sözleşme’nin 46’ncı maddesinin 1’nci fırkasını ihlal ettiğine ve hükümetin Kavala’ya 7 bin 500 Euro ödemesine karar vermişti.
ANKA’dan Melis Yıldırım’a konuşan Türmen, kararı şöyle değerlendirdi: “Kararda Türkiye’nin ‘iyi niyet’le davranmadığı belirtiliyor. İyi niyet bu sözleşmenin temelinde yatan bir şeydir. Özellikle 18’inci maddede ihlal bulunması, hükümetin siyasi nedenlerle Kavala’yı tutuklamış olmasına dair bulgular, ‘iyi niyet’ meselesine yeni bir önem katıyor. Çünkü burada sözleşme hakkının kötüye kullanılması meselesi var.
Geçtiğimiz yıllarda Bakanlar Komitesi ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi bir anlaşma yaptılar ve ortak bir prosedür kurdular. Bir üye, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ciddi bir biçimde ihlal ediyorsa, Bakanlar Komitesi ve Parlamenterler Meclisi, ortak bir prosedür üzerinde anlaştılar. Bu üçlü prosedürün üçüncü ayağı ise Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’dir.
Bu prosedür uygulamaya girebilir. Prosedürün uygulamaya girebilmesi için üçünden biri tetiklemeli. Kimse tetiklemezse, konu yine Bakanlar Komitesi’ne kalır. Bakanlar Komitesi ise kararı uygulamak için gerekli yaptırımları uygulamaya başlar.
Uzun bürokratik süreç
Türmen’in aktardığına göre ihlal kararının dosyaya etki etmesi için hazırlanacak bürokratik süreç uzun: Bu prosedürde üçlü aşama öngörülüyor. Birinci aşamada, o üye devlet ziyaret edilir. Oradaki yetkililerle konuşulur ve kararın uygulanması gerektiği anlatılır. O ziyaretten sonra bir rapor hazırlanıyor. İkinci aşamada, bu rapora dayanarak genel sekreter bir yol haritası hazırlıyor.
Bu yol haritasında, kararı uygulamayan devletin, yapması gereken şeyler yazılıyor ve bunun için de bir zaman dilimi öngörülüyor. Aynı zamanda yol haritasında üç tarafın alacağı önlemler de yazılıyor. Bir gelişme olmazsa, yani o devlet kararı uygulamamak için ısrar ediyorsa, üçüncü aşamaya geçiliyor. Bu aşamaya üçte iki çoğunlukla geçiliyor.
Bu aşamada Bakanlar Komitesi, ‘8’inci maddenin uygulanmasına karar verildi’ diyor. Bu ne demek? O Devletin temsil hakkının askıya alınmasına ve üyelikten ihracına karar verilebilir. Rusya’ya olduğu gibi. Buna karar verecek olan Bakanlar Komitesi’dir. Ama Bakanlar Komitesi, karardan önce diğer iki ortağa danışır. Üçte iki çoğunlukla 8’inci maddenin uygulanmasına geçilebilir.
‘Türkiye’nin bir seçim yapması gerekir’
Türkiye’nin sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü vardır. 46’ncı madde çok açıktır. Sözleşmeye taraf her ülke 46’ncı maddeye uymak, kararları uygulamak zorundadırlar. Bir de Türkiye’nin kendi Anayasası’nda bir madde var. 90’ıncı maddedeki paragrafta, AİHM kararları ile iç yasalar çelişirse AİHM esas alınır, der.
Bu değişiklikle, AİHM Türk hukuk sisteminin bir parçası haline getirilmiştir. Bu da kararları uygulamaya zorlamaktadır. Ortadaki sorun bir hukuk devleti sorunudur. Kararların uygulanıp uygulanmaması hukuk devleti ile yakından bağlantılı bir sorundur. Hukuk devletlerinde mahkeme kararları uygulanır. Hukuk devletinin geçerli olmadığı ülkelerde uygulanmayabilir. Türkiye’nin burada bir seçim yapması gerekir.”
Ne olmuştu?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Gezi eylemlerinden itibaren ‘Türkiye’nin Soros’u’ diye hedef gösterdiği Kavala, 17 Ekim 2017’de Gaziantep’te gözaltına alınıp İstanbul’a götürüldü.
Kavala, 1 Kasım’da tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Tutuklamaya iki gerekçe gösterildi: Gezi eylemleri bağlamında ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ ve 15 Temmuz darbe girişimi bağlamında ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs.’
İddianame sürecinde dosyanın ikiye ayrılmasının ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 10 Aralık 2019’da Kavala’nın derhal salıverilmesi yönünde karar vermişti.
‘Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla yürütülen davanın 18 Şubat 2020’deki altıncı duruşmasına da tutuklu olarak çıktı. Duruşmada sekiz sanıkla birlikte Kavala da beraat etti ve tahliyesine karar verildi.
Ancak hemen ardından İstanbul başsavcılığı Kavala hakkında darbe girişimi bağlamındaki soruşturmada gözaltı kararı bulunduğunu duyurdu. Tahliyesi beklenen işadamı gözaltına alındı. 19 Şubat 2020’de darbe girişimi bağlamında ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla yürütülen dava kapsamında yeniden tutuklandı.
Kavala 9 Mart’ta 2020’de ise aynı soruşturma kapsamında bu kez ‘siyasal veya askeri casusluk’ suçlamasıyla tutuklandı.
Gezi davasında üç kez yargılama yapıldı. Üçüncü yargılamanın sonunda mahkeme, 25 Nisan’da, Kavala’ya müebbet hapis, tutuksuz sanıklar Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’ye 18’er yıl hapis cezası verdi.
Bir üye hakim karşı oy kullandı; kararlar oy çokluğuyla alındı. Hakimlerden Murat Bircan’ın 2018’deki genel seçimde AKP’den milletvekili aday adayı olduğu ortaya çıkmıştı.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye’nin Kavala’yı Strazburg mahkemesinin hak ihlali kararına rağmen tahliye etmemesi üzerine yaptırım prosedürü başlatmıştı. Komite yaptırım prosedürünün ikiinci aşaması olarak 2 Şubat’ta konuyu AİHM Büyük Dairesi’nin değerlendirmesine sunma kararı almıştı. Mahkeme, dosyayı resmi olarak 21 Şubat’ta aldığını duyurmuştu.
Erdoğan, bu kararın ardından “Artık AİHM’lik bir iş kalmadı” ifadelerini kullanmıştı.
Kavala, bugün (11 Temmuz 2022) itibariyle 1714 gündür hapiste.