Diyarbakır başsavcılığının yürüttüğü soruşturma kapsamında gazetecilik faaliyetleri gerekçe gösterilerek tutuklanan gazeteciler hakkında tahliye kararı verildi. Mahkeme, tutuklu 15 gazetecinin yurt dışına çıkışını da yasakladı. Bir sonraki duruşma 9 Kasım’da yapılacak.

Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada 15’i tutuklu 18 gazeteci hazır bulundu. Davanın dünkü oturumunda tutuklu gazetecilerin savunmaları bitmediği için bugün de savunmaların alınmasına devam edildi.
P24’ün duruşmadan aktardığına göre, gazetecilerin savunmaları şöyle:
‘400 gündür tutukluyum’
Bugünkü oturumda ilk savunma hakkı Mezopotamya Ajansı editörü Aziz Oruç’a verildi. Defalarca benzer iddialarla tutuklu kaldığını ve beraat ettiğini hatırlatan Oruç, aynı iddialarla mahkeme karşısında olduğunu söyledi ve şöyle devam etti:
“Biz suç işlediğimiz için değil yaptığımız gazetecilik mesleğinin bedeli olarak 400 gündür tutukluyuz. 2020’nin neredeyse tamamını cezaevinde geçirdim. Şimdi yine 13 aydır tutukluyum. Böyle özensiz iddianame görmedim. Aslında bizim mahkemenizi ikna etme sorunumuz olmamalı, sayın savcı sizi ikna edebilmeli suçlu olduğumuza dair. Bir tahliyeden çok hak, hukuk ve adaletin gerçekleşmesini bekliyoruz.”
‘Yapım şirketleri birlikte iş yapar’
Oruç’tan sonra tutuklu gazetecilerden Elif Üngür’ün savunmasına geçildi. Üngür, suçlamaya konu edilen haberlerinin tamamının gazetecilik etiğine uygun olduğunu söyledi. Üngün’ün ardından tutuklu gazeteci Suat Doğuhan savunma yaptı. Doğuhan, 2016’dan bu yana kendi işyeri olduğunu aktardı ve işyeri ortağı olması nedeniyle suçlandığını söyledi. Doğuhan, “İddianamede, bulunduğumuz binada başka bir yapım şirketinin de olması örgütsel bir faaliyet olarak sunulmuş. Yapım şirketlerinin birlikte iş yapması mesleğin doğasında vardır, ama iddianamede buna başka anlamlar yüklenmiş” diye konuştu.
‘Toplumu iktidarın kötülüklerinden koruruz’
Doğuhan’dan sonra dünkü oturumda savunması yarım kalan tutuklu gazeteci Mehmet Şahin’in ifadesi alındı. Şahin, üyesi olduğu Eğitim Sen tarafından mesaj olarak kendisine gönderilen basın açıklamasının suçlama konusu yapıldığını belirterek şunları söyledi:
“Eğer bu suçsa savcı diğer 100 binlerce üyeye de dava açtı mı? Açmadıysa eden ben suçlanıyorum? 2018’de KESK’in izinli mitinginde bir KHK mağduru olarak diğer mağdurlar adına Kürtçe bir konuşma yaptım. Bu konuşmada haksızlıklara ve hukuksuzluğa karşı sessiz kalmayacağımızı ve mücadele edeceğimizi söylediğim için suçlanıyorum. Bu iki efsunlu kelimeden hareketle savcılık izinli mitingi örgüt faaliyeti olarak göstermiş ve beni suçlamış. Haksızlık ve adaletsizlik karşısında durmak, suç değil aksine evrensel bir haktır. Gerçekler karşısında sessiz kalan gazeteci dilsiz şeytandır. Özgür basın, toplumu iktidarın kötülüklerinden korur. Biz çalışmalarımızla toplumu iktidarın kötülüğünden, iktidarı da yanlışlardan koruruz. Kıyamet de kopsa son sözümüz özgür basın olacaktır.”
Kameraman program içeriğiyle suçlanıyor
Şahin’den sonra tutuklu gazetecilerden Mazlum Güler’in savunması alındı. Güler, “Kameraman olarak, program içerikleriyle ilgili suçlanıyorum. Hem arkadaşlarım hem de kendim için tahliye talep ediyorum” dedi. Tutuklu gazeteci Abdurrahman Öncü de sekiz yıldır kameraman olarak çalışıtığını söyledi ve “Kamerayla işlenecek bir suç yok. Hiç kimseden talimat almadım” dedi. Tutuklu gazeteci Ramazan Geciken de “İş arkadaşlarımla yaptığım mesleki faaliyetlerimi kapsayan konuşmalar iddianamede suçlama unsuru yapılmış. Hiçbir örgüte üye değilim. Ailemi geçindirmek için çalışıyorum. İddiaları kabul etmiyorum” dedi.
İş konuşmaları suçlama oldu
Tutuklu gazetecilerden İbrahim Koyuncu da tercüman eşliğinde yaptığı savunmasında “İddianame tutuklanmamızdan önceki bir yılı içeriyor ve ben bu dönemde çalışmıyordum. İddianamede hakkımda somut bir delil bulunmuyor” dedi. Tutuklu gazeteci Remziye Temel de baskın yapılan yapım şirketlerinden Ari Yapım’da program organizasyonu yaptığını belirtti ve şirket işlemleriyle ilgili de yetkili olduğunu söyledi. Temel, bu işleri yaptığı için örgüt üyesi olmakla suçlandığını söyledi ve şöyle devam etti:
“İşim gereği yaptığım konuşmalarım iddianameye konulmuş. Programlar için yaptığımız planlama konuşmaları talimat içerikli diye ele alınmış ve suç unsuru yapılmış. Bu kadar açıklanabilir şekilde yapılan çalışmalar nasıl oluyor da suçlama konusu yapılıyor?”
‘Kültür-sanat programı yaptığım için yargılanıyorum’
Tutuklu gazetecilerden Neşe Toprak tercüman eşliğinde yaptığı savunmasında şunları söyledi:
“Ben bir ressamım, sanat toplumdan alıp topluma verir. Gazetecilik de böyledir. Bu sebeple iki yıldır basın çalışmalarındayım ve kadınların yaptığı çalışmaları öne çıkarmak için çalışıyorum. Kültür sanat içerikli yaptığım program nedeniyle yargılanıyorum. Kürt coğrafyasında gerçekleşen kültür sanat etkinliklerini sunduğum için suçlanıyorum. Yaptığım iş ifade özgürlüğü kapsamındadır. Bir kadın sanatçı ve gazeteci olarak gerçek haberin peşinde özgür düşünce ve özgür basın faaliyetlerimi sürdüreceğim. İddianamede bana yapılan suçlamaları kabul etmiyorum.”
‘Savcı 800 sayfa gazetecilikten bahsetmiş’
Tutuklu gazetecilerden Lezgin Akdeniz de bir yıldır iddianameyi beklediklerini, ama tutuklu kalmalarının cevabını iddianamede bulamadıklarını söyledi. Akdeniz şöyle devam etti:
“İddianameyi hazırlayan savcı 800 sayfada gazetecilik faaliyetlerimizden söz etmiş, ancak bir kez bile gazetecilik ve basın kelimelerine yer vermemiş. Eğer bir kez bile gazetecilik kelimesini kullansaydı, bütün suçlamaları domino taşı gibi birer birer düşerdi. ‘Mesleğinizi yapacaksanız iktidarın size biçtiği elbiseyi giyeceksiniz’ deniyor. Ama biz buna ‘Hayır’ diyoruz. Gazeteciliğin temel ilkeleri vardır. Gazeteci gerçek karşısında sağır dilsiz olamaz. Hakkımdaki tüm suçlamalar mesleki faaliyetlerime ilişkindir. Yaptığım haberler gizli değil, açık bir çalışmadır ve sitede yayınlanmaktadır. Adaletsizliğin bugün sonlanmasını bekliyorum.”
Tanıklar dinlendi
Tutuklu ve tutuksuz yargılanan gazetecilerin savunmalarının tamamlanmasından sonra tanıklar dinlendi. Tanık Mehmet Çelik, gazetecilerin hiçbirini bizzat tanımadığını söyledi ve “Propaganda veya PKK ile bağlantılı olduklarına ilişkin herhangi bir bilgim yok” dedi. Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katılan gizli tanıksa gazetecileri Diyarbakır’da gerçekleşen eylem ve etkinliklerden tanıdığını ve hemen hepsiyle Pel Yapım’da görüştüğünü söyledi. Tanık Kezban Kutay da gazetecilerden yalnızca Serdar Altan’ı Silopi’deki bir etkinlikten tanıdığını söyledi. Önceki ifadelerinde Pel Yapım’ın PKK ile bağlantılı olduğunu söyleyen Kutay, “Pel Yapım’ın yaptığı röportajlar illegal alanda değildi” dedi.
Savcı: Tutukluluk devam etsin
Savunmalardan sonra duruşma savcısı görüşünü açıkladı. Savcı, mevcut delil durumu, atılı suçun vasıf ve mahiyeti, delillerin toplanmamış olması gerekçesiyle gazetecilerin tutukluluğunun devamınına karar verilmesini istedi.
Mahkeme, mütalaaya karşı beyanların alınmasından sonra ara kararını oluşturdu. Heyet, tutuklu 15 gazetecinin yurt dışına çıkışının yasaklanarak tahliye edilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 9 Kasım’da yapılacak.
Ne olmuştu?
Diyarbakır başsavcılığının yürüttüğü soruşturma kapsamında Jinnews Müdürü Safiye Alagaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı editörleri Aziz Oruç ve Ömer Çelik, Xwebun Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, Zeynel Abidin Bulut, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin sekiz gün gözaltında tutulduktan sonra 16 Haziran 2022’de tutuklanmıştı. Gazeteciler Esmer Tunç, Mehmet Yalçın, Kadir Bayram ve basın çalışanları Feynaz Koçuk ve İhsan Ergülen’se adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakılmıştı.
‘Örgüt üyeliği’ suçlaması yöneltilen gazetecilere savcılık sorgusunda yaptıkları haber programları sorulmuş, suçlamaya delil olarak da kamera, fotoğraf makinesi, kitaplar, bilgisayarlar, görüntü arşivleri ve ses kayıtları gösterilmişti. Soruşturma kapsamında polis, baskın yapılan yapım şirketleri ve kadın haber ajansı Jinnews’in binalarına girişe izin vermemiş, bilgisayarların hard diski sökülmüş, fotoğraf makineleri ve kameralara da el konmuştu.
Savcılık, 15’i tutuklu üç tutuksuz gazeteciyle ilgili soruşturmasını 24 Mart’ta tamamladı ve gazeteciler hakkında iddianame hazırlandı. İddianamede, gazetecilerin ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsi isteniyor.
Diyarbakır’daki tutuklu gazeteciler: Suçlu değil, davacıyız
Diyarbakır’daki gazeteciler hakkında 10 ay sonra iddianame