CANAN COŞKUN
canancoskun@diken.com.tr
@canancoskun
16 Kürt gazeteci 16 Haziran’da gazetecilik faaliyetleri gerekçe gösterilerek ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla tutuklandı. Böylesi büyük bir operasyon karşısında kimseler oralı olmayınca DİSK Basın-İş Diyarbakır’a giderek gazetecilerle dayanışma ziyareti organize etti. İstanbul ve Ankara’dan yola çıkarak meslektaşlarımızla dayanışmaya gittik.

DİSK Basın-İş’in çağrısıyla 17 Haziran Cuma sabah erken saatlerde bizi Diyarbakır’a götürecek minibüse binmek üzere Kadıköy Evlendirme Dairesi’nin önünde bir araya geldik. Elif Akgül, Sultan Eylem Keleş, Tolga Balcı, Fatih Aça, İsa Uğur Erdoğan, Serpil Ünal, Anıl Olcan ve Dilek Gül İstanbul’dan yola çıkan gazetecilerdi.
Dayanışma ziyaretine gideceğimizi duyurduktan sonra İstanbul ve Diyarbakır’daki kolluk kuvvetleri DİSK Basın-İş’i arayarak ziyaret programımızı öğrenmek istemişti. Bu nedenle yola çıkmadan önce polisle bir şekilde karşılaşacağımızı biliyorduk. Öyle de oldu. Minibüse binerken iki sivil polis, DİSK Basın-İş’ten olup olmadığımızı sordu. Minibüs hareket ederken polisler plakayı not ediyordu.
Öğlen saatlerinde Ankara’dan da gazeteciler Sibel Yükler ve Derya Okatan ile Gazetecilikte Kadın Koalisyonu’ndan Ceren İskit bindi minibüse ve Diyarbakır’a doğru yol almaya başladık.

Sivil polisler minibüsün plakasını not ettiği için yol boyunca durdurulacağımızı düşünüyorduk ama yalnızca Kayseri’de durdurulduk. Burada polis memuru, kimlik belgelerimizi toplayarak Genel Bilgi Taraması’na (GBT) soktu. Bundan sonra bir kez de Diyarbakır girişinde durdurulduk ve yine GBT’ye sokulduk.
‘Fiziki takip altındayız’
Diyarbakır’a 18 Haziran Cumartesi sabah erken saatlerde vardık ve İstanbul’dan gelen Bianet editörü Hikmet Adal ile buluştuk. Buradaki ilk durağımız Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’ydi. Meslektaşlarımızdan olup bitenle ilgili bilgi alacak, dayanışma mesajlarımızı iletecektik. Derneğin bulunduğu binadan içeri girerken kapıda hiçbir hareketlilik yoktu, çünkü saat sabahın erken saatleriydi. İçeride yaklaşık iki saat kaldıktan sonra polislerin baskın yaptığı ve müdür Safiye Alagaş’ın tutuklandığı Jinnews’e yürüyerek gitmek üzere binadan çıkınca ortalığın epey hareketlendiğini gördük. Sivil giyimli, telsizli ve güneş gözlüklü polisler bizi bekliyordu. Biz yürüyoruz, onlar da peşimizden geliyordu. Fiziki takip altındaydık.
Polisler ‘adres tespiti’ bahanesiyle gelmiş
Jinnews’da daha önce yine gazetecilik faaliyeti nedeniyle tutuklu yargılanan Beritan Canözer’den polisin düzenlediği baskınla ilgili bilgi aldık. Canözer’in aktarımına göre Jinnews’a baskın yapılacağı operasyondan günler öncesinden belliymiş.

Bir gün ajansın kapısı çalmış, kapıyı açtıklarında karşılarında buldukları polis ‘adres tespiti’ bahanesiyle oranın neresi olduğunu sormuş. Jinnews muhabirleri de takip ettikleri başka eylemler sırasında polisin kimlik sorması, fiziki takibi gibi tacizlere maruz kalmış.
İmaj almak yerine bilgisayarı kırdılar
Canözer’in anlatımına göre 8 Haziran’da Jinnews’a yapılan baskın sırasında ajansta kimseler yoktu. Kapıyı kırarak içeri giren polisler, beş bilgisayarın harddiskini kırarak almış, hafıza kartlarına, flaş disklere, fotoğraf makinelerine, montaj bilgisayarlarına, dizüstü bilgisayarlara, kitaplara, dergilere ve gazetelere el koymuştu. Yasaya göre polisin el koyduğu harddisk, hafıza kartı ve flaş disklerin imajını alması gerekirdi ancak bunu yapmamışlar.
Bina kuşatma altında
Jinnews ziyaretimiz sırasında balkondan aşağı bakınca emniyetin ‘önlem’ konusunu biraz abarttığını gördük. İki gözaltı otobüsünü ajansın kapısına park eden polisler binayı adeta kuşatmaya almıştı. Biz buradaki meslektaşlarımızdan bilgi alırken bir ara kapı çaldı. Kapıda bir polisin olduğu ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ile görüşmek istediğini duyduk. Buradan sorunsuz bir şekilde polisin baskın düzenlediği prodüksiyon firmalarındaki stüdyoların bulunduğu binaya gitmek üzere ayrıldık.
Meslektaşlarımızın anlatımına göre polis baskın sırasında stüdyoları sökmüş, fotoğraf makinelerine ve rejinin uydu aracılığıyla yayın geçtiği cihazlara el koymuştu. Kapıda nöbet tutan polis, çatıdaki güvercinlerin beslenmesi için bile içeri kimsenin girmesine izin vermiyormuş.
Gazeteci başına üç polis
Prodüksiyon firmalarının bulunduğu binanın önüne vardığımızda emniyetin savaştaymışız gibi önlem aldığını gördük. İki TOMA, beş otobüs, ‘Akrep’ diye tabir edilen iki zırhlı araç, kalkanlarıyla bekleyen çevik kuvvet polisleri, kıyafetlerinden ve ülkücü bıyıklarından özel harekâttan olduğu anlaşılan bir sürü polis, sayısı 20’yi geçmeyen biz gazetecileri bekliyordu. Gazeteci başına ortalama üç polis düşüyordu. Ellerinde kameraları olan polisler de bizi çekiyordu.

Burada DİSK Basın-İş yöneticileri meslektaşlarının tutuklanmasıyla ilgili bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasından sonra karakola benzeyen alandan ayrıldık.

Savcı ‘bayrak’ olmuş
Meslektaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde gazetecilerin tutuklandığı soruşturmanın detaylarına ilişkin bilgiler de aldık.
Soruşturma savcısı Nilgün Kürkaya’nın gazetecileri sorgularken tercih ettiği giyim kuşamı ilgimizi çekti. Gazetecilerin anlatımına göre savcı Kürkaya, kırmızı takımının içine beyaz gömlek giymişti. Savcı, kıyafetleriyle Türk bayrağı renklerini yeterince çağrıştırmadığını düşünmüş olacak ki boynuna da ay ve yıldızdan oluşan bir kolye takmış.
Savcının gazetecilik soruları
Savcı Kürkaya, gazetecilere “Bu haber kaynağını neden programa çıkardın”, “Bu sokak röportajını neden yaptın”, “Abdullah Öcalan’ın tecritini neden işledin”, “Kürt sorunu nedir”, “Neden Kürt sorununa değindin”, “Bu programı yapmak için kimden talimat aldın” gibi sorular yöneltmiş. Elif Üngür’e de stüdyodaki arka fona yansıtılan Suriye’deki Qamişlo şehrinin görüntüsü için “Oraya mı gittin” diye sormuş.
Savcı Kürkaya, Aziz Oruç’a uzaktan gösterdiği bir fotoğraftaki kişinin kendisi olup olmadığını sormuş. Aziz Oruç göremediği için “Yakından bakabilir miyim” demiş. Savcı, gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle fotoğrafı ifadesini aldığı Oruç’a yakından göstermemiş.
Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Jinnews editörü Gülşen Koçuk’a da kadınların ve çocukların maruz kaldığı erkek şiddetinin çetelesini neden tuttuğunu sordu.
Delil Gülen&AKP ortaklığından
Savcı Kürkaya, gazetecilere ‘F16 uçağının hareketliliğini son dakika bilgisi olarak duyurmayı’ da suçlama olarak yöneltti, söz konusu faaliyetle örgütün haberdar edildiğini savundu. Bu suçlama 2011 yılında Özgür Gündem gazetesi, Dicle Haber Ajansı (DİHA), Demokratik Modernite dergisi, Etkin Haber Ajansı (ETHA) ve Fırat Dağıtım’dan gazetecilerin tutuklandığı ‘KCK basın operasyonu’nda da yöneltilmişti.
KCK basın soruşturmasını yürüten savcı Bilal Bayraktar, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra meslekten ihraç edildi ve firar etti. Buna karşın 46 gazeteci yaklaşık 10 yıldır yargılanmaya devam ediyor. 16 Haziran’da tutuklanan gazetecilerden Ömer Çelik davanın sanıkları arasında yer alıyor.
Açık ve gizli tanıklar
Soruşturma dosyasında kimliği açık olan ve olmayan tanıkların ifadelerinin yer aldığını öğrendik. Gazetecilerin anlatımına göre, kimliği açık olan tanık başka operasyonlarda da itirafçılık yapmış. Bu tanık açık kaynaklardan ulaşılabilecek bilgileri tekrar etmiş ifadesinde.
Dosyada Ezel ve Firar kod isimli iki gizli tanığın ifadesi de yer alıyormuş. Gazetecilerle ilgili hiçbir bilginin olmadığı bu ifadelerde sayılan medya kuruluşlarının PKK yayın organı olduğu belirtilmiş.
Halay çekerken yakalandık
Polislerin fiziki takibi Diyarbakır’dan ayrıldığımız 18 Haziran akşam saatlerine kadar sürdü. Kentten ayrılmadan önce orada yaşayan meslektaşlarımız bizi bir mekana götürdü. Burada bir düğüne denk geldik. Sultan ve Tolga ile kendimizi tutamayarak halaya dahil olduk. Gün boyu bizi takip ettiği için artık yüzüne aşina olduğumuz sivil polis de o sırada oradaydı. Polislik bir mevzu olmadığını anlayan memuru üç zılgıtla uğurladık.

17 Haziran Cuma günü başlayıp 19 Haziran Pazar günü biten Diyarbakır ziyaretimiz kapsamında 2 bin 600 kilometreden fazla yol yaptık. 43 saat süren yolculuk boyunca 1+1 Express dergisinden Anıl Olcan da videolar çekti.
Diyarbakır’a tehdit altındaki Kürt gazetecilerle dayanışmaya gitmek meslektaşlarımızın tutuklanması karşısındaki kaygı verici sessizlikte ilaç gibi geldi. Uzak gibi görünen mesafelerin dayanışmayla kısaldığını görmek umudu harladı.

Ne olmuştu?
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında JINNEWS Müdürü Safiye Alagaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı editörleri Aziz Oruç ve Ömer Çelik, Xwebun Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, Zeynel Abidin Bulut, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin sekiz gün gözaltında tutulduktan sonra 16 Haziran’da tutuklandı. Gazetecilere ‘örgüt üyeliği’ suçlaması yöneltiliyor.
Not: Kapak fotoğrafında “Özgür basın sesimiz ve rengimizdir” yazıyor.