CANAN COŞKUN
canancoskun@diken.com.tr
@canancoskun
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) üyesi avukatlara ceza yağdıran mahkeme başkanı Ali İhsan Horasan, İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi başkanıyken davanın içeriğini oluşturan emniyet müdürlerini, müdür yardımcıları ve polisleri yargıladığı ortaya çıktı.
Horasan’ın Tahşiye davasında yazdığı gerekçeli karara göre, avukatlara yönelik operasyonda görev alan polislerden dönemin TEM Şube Müdürü Ömer Köse’nin yürüttüğü soruşturmaya dönemin istihbarattan sorumlu emniyet müdür yardımcısı Ali Fuat Yılmazer yön verdi, ‘istihbarat şube operasyonel şube gibi çalıştı, soruşturma dosyasının içeriği belirlendi.’
İstanbul 18’inci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, dün 20 avukata ceza yağdırdı. 10 yıldır süren davada 5 Ocak’tan itibaren yargılama hızlandı, çünkü mahkeme başkanı Horasan yıllardır yalnızca ismi geçen, fiziksel olarak bulunmayan Hollanda-Belçika belgelerini bulduğunu söyledi.
Avukatlar o gün duruşmada belgelerin müdahaleye uğramış olabileceğini söylemişse de başkan Horasan “Bu belgeler orijinal, çünkü Ramazan Akyürek yazısında orijinal olduğunu söylüyor” diye yanıt vermişti.
Bu tarihten sonra üç duruşma daha yapıldı. 7 Eylül’de yapılan duruşmada Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) söz konusu belgelerin içinde olduğu söylenen altı hard disk, üç DVD ve iki CD ile ilgili bir rapor yolladı.
Raporda, dijital materyallerin müdahaleye uğrayıp uğramadığı incelenmemiş ve iddianamedeki bu dijitallerden alındığı söylenen bölümlerin eşleşmesi yapılmamıştı. Bu nedenle sanık avukatlar ve müdafileri bu raporun ancak bir ön inceleme sayılabileceğini, dijitallerle ilgili incelemenin yapılmış sayılamayacağını belirterek bir dizi inceleme talebinde bulunmuşlardı.
Buna rağmen mahkeme başkanı Horasan, ATK’nin raporunu yeterli görerek avukatlara 7-11 Kasım arasında yapacağı duruşmaya esas hakkındaki savunmalarıyla gelmelerini söyledi.
Horasan’ın yazısına güvendiği Akyürek aslında onun da tanıdığı bir sanıktı. Horasan, 18’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gelmeden önce 21 Ekim 2016-19 Eylül 2018 tarihleri arasında İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde başkan ve üye olarak yargılamalara katıldı. Horasan da buradaki görevi sırasında dün cezalandırdığı avukatların dava dosyasını oluşturan dönemin emniyet istihbarat daire başkanı Ramazan Akyürek’i, dönemin terörle mücadele şube müdürü (TEM) Ömer Köse’yi, dönemin istihbarattan sorumlu İstanbul emniyet müdür yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’i, operasyonda görev alan polisler Serdar Bayraktutan’ı, Osman Özgür Açıkgöz’ü ve Kürşat Durmuş’u tutuklu olarak yargıladı, bazılarına ceza da verdi. Horasan’ın dahil olduğu bu davalardaki polislerle ilgili öne çıkan kısımlara göz atalım:
‘Aynı suçu değişik zamanlarda birçok defa işledi’
Davanın temel delili haline gelen Hollanda-Belçika belgelerini adli emanete alan Ramazan Akyürek’ten başlayalım.
Horasan, Akyürek’in yargılandığı Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili davaya 20 Aralık 2016’dan 8 Aralık 2017’e kadar başkanlık etti. 35 duruşma boyunca ‘eylemlerin niteliği ve yoğunluğu, yüklenen bir kısım suçların ağır cezalık oluşu’ gibi gerekçelerle Akyürek’in tutukluluğunun devamına hükmetti. Yöneltilen bir dizi suçlamanın yanında İstihbarat Daire Başkanlığı’nın sisteminden Hrant Dink ile ilgili kayıtları silmek ve sahte belge düzenlemek suçlarından da yargılanan Akyürek, yargılama sonunda evrakta sahtecilik suçundan da hüküm giydi. Gerekçeli karara göre Akyürek, aynı suçu değişik zamanlarda birçok defa işledi.
Yılmazer’le Köse’ye ‘iftira’ ve ‘sahtecilikten’ ceza verdi
Beş gün süren avukatların davasında yalnızca dijital delillerin değil, savcılığın tanık olarak dosyaya eklediği gizli ve açık kimlikli tanıkların verdiği ifadelerin de hukuki olmadığı belirtildi.
Kozağaçlı, konuşmasında ‘örgüt üyesi’ olduğu yönünde ifade veren Selçuk Aymaz’ın avukatı Süleyman Taşbaş’ın ‘cemaatin kadrolu joker avukatı’ olduğunu söyledi. Taşbaş’ın itirafçı olarak verdiği ifadede “Terörcüler beni çağırırdı, istedikleri yeri imzalardım, paramı alır giderdim” dediğini söyleyen Kozağaçlı, Taşbaş’ın ismini verdiği yargı mensuplarının tamamının ÇHD dosyasında işlem yapan kişiler olduğunu belirtti. Kozağaçlı, tanıklardan İsmet Özdemir’in de hapishaneden alınarak Ali Fuat Yılmazer’le görüştürüldüğünü söyledi. Kozağaçlı’nın işaret ettiği 10 yıl önceki operasyonun Emniyet ayağında yer alan Ömer Köse’yle istihbaratçı Yılmazer’in yargılandığı Tahşiye davası da yine Horasan’ın başkanlık ettiği davalar arasında yer alıyor.
Horasan, 3 Kasım 2017’de Tahşiye davasında Ali Fuat Yılmazer’i ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ ve ‘iftira’ suçundan 16 buçuk yıl hapisle cezalandırdı. Eski TEM müdürü Ömer Köse‘ye de ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’, ‘iftira’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçundan 25 buçuk yıl hapis cezası verdi.
Horasan, verdiği hükmün gerekçesinde teknik takip ve iletişimin tespiti gibi tedbirlerde bilgilerin kaynağını gösteren yazının olmadığını belirtti. Yılmazer’in soruşturmaya yön verdiğini kaydeden Horasan, “Kumpas soruşturması İstihbarattan sorumlu polis müdürü Ali Fuat Yılmazer’in talimatlarıyla, gönderdiği yazılarla şekillenmekte, Terör Şube, İstihbarattan gelen evraka göre işlem yapmaktadır” dedi. Sahte olarak tanzim edilen fiziki takip tutanaklarından da Ömer Köse’yi sorumlu tuttu.
Polislerin gizli ve nihai amacı
Horasan, Hrant Dink davasına bakmaya başladığı sırada bir yandan da Selam Tevhid kumpası davasını yürütüyordu. Bu davada da avukatlara 10 yıl önce operasyon yapan polislerden Serdar Bayraktutan, Osman Özgür Açıkgöz ve Kürşat Durmuş yargılanıyordu. Bayraktutan firari olduğu için onun dışındaki polisleri de tutuklu yargılayan Horasan, bu davanın hükmünü veremeden avukatların yargılandığı mahkemeye nakledildi. Polisler, bu davada yine sahte delil üretimi ve resmi evrakta sahtecilik suçlarından yargılanıyordu. Yargılama sonunda Ömer Köse, Osman Özgür Açıkgöz ve Kürşat Durmuş’un aralarında bulunduğu polislere ‘cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Hükmün gerekçeli kararında, ‘soruşturmanın görünen amacının her ne kadar terör faaliyetlerinin tespiti olsa da, gizli ve nihai amaçlarının bulunduğu’ ifade edildi.
Sahte resmi belgeyi kullanma suçu
Kozağaçlı, mahkemedeki sözlerinde Hollanda’dan geldiği belirtilen belgelerinin Akyürek’in adli emanete aldığı belgelerle aynı olmadığını savundu. Kozağaçlı’nın verdiği bilgiye göre, Hollanda Emniyeti’ne bir DVD yolladı, ama Akyürek, bu belgeleri adli emanete altı hard disk, üç DVD ve iki CD olarak yolladı. Belgelerin ne zaman ve ne şekilde teslim alındığına ilişkin bir belge de bulunmuyordu. Kozağaçlı, dijital materyallerin içindeki belgelerin sahte olduğunu dile getirse de Horasan herhangi bir yanıt vermedi.
Avukatlara verilen hapis cezasının gerekçeli kararı henüz açıklanmamış olsa dahi, 10 yıllık davanın hızlanmasındaki etkenin Akyürek’in kaynağı belirsiz belgeleri olduğunu söylemek mümkün. Sahte olduğu belirtilen bu belgelerin kullanılması da üretilmesi kadar suç. Horasan, Türk Ceza Kanunu’nun 204’üncü maddesinde düzenlenen suçlamaya Tahşiye davasının gerekçeli kararında değinmişti: “Herhangi bir kimse tarafından kendisine verilen sahte resmi belgeyi kullanan fail suçu işlemiş olur. Belgeyi kullanan failin belgenin sahte olduğunu bilmesi ve sahteliğini bilerek kullanması gerekir.”
Avukatlara verilen cezanın gerekçesi açıklandıktan sonra temyiz süreci de başlayacak, ama ATK dijital delillerin sahte olup olmadığını araştırmadığı için belgeler, dava avukatlarından Şiar Rişvanoğlu’nun ifadesiyle “Bunlar olsa olsa küçüklüğümüzdeki tekerleme kadar kıymetli: ‘İsveç, Norveç, Danimarka; Belçika Hollanda.’ Bu belgeler bundan başka şey anlatamaz, anlatmıyor.”
ÇHD davasında avukatlara ceza yağdı