8 Mart 8 Kadın İkinci Sezon: Cinsiyete Dayalı Mesleki Ayrımcılık
TÜİK’in İşgücü İstatistikleri raporuna göre Türkiye’de ‘cinsiyete dayalı mesleki ayrımcılık’, toplumsal eşitsizlikteki en güçlü etken. Günümüzde bazı mesleklerin, başarıların ve sorumlulukların ‘erkek rollerle’ özdeşleşmesi, hâlâ kadınların mücadelesine gölge düşürüyor.
Diken’in, kadın haklarını farklı yönleriyle incelediği ve konuklarıyla birlikte çözüm önerileri sıraladığı; podcast, yazılı söyleşi ve kısa format video bölümlerinden oluşan ‘8 Kadın’ serisinde bu sezonu, toplum DNA’sına kazınmış bu ‘cinsiyetçi kodlar’a ayırdık.
Gazeteci Ali Tufan Koç’un yaptığı söyleşilerle başarılarıyla bu kodları kırmış, farklı alanlardan sekiz kadınla birlikte, kadın-erkek eşitliği tartışmasına çözüm odaklı bir yaklaşım getirmeyi amaçladık.
İkinci konuğumuz Sema Kaya Polat.

ALİ TUFAN KOÇ
Sema Kaya Polat, profesyonel dağcı. Aynı zamanda Türkiye’deki altı kadın iple erişim teknisyeninden biri. İstanbul’daki belli başlı tüm gökdelenlerin cam temizliğinden sorumlu. Basit bir cam silme işi gibi görünen mesleğinin arkasında ciddi bir uzmanlık ve teknik bilgi var. İşine duyduğu bağlılık ve heyecan, ‘Fiziksel zorluk ve direnç gerektiren işleri sadece erkekler yapar’ ön yargısını yerle bir edecek kadar güçlü.
Türkiye’de sadece altı sekiz kadının yaptığı, iple erişim teknisyenliğini meslek olarak edinmenize giden süreciniz nasıl gelişti?
Büyük ihtimal, belki bir iki tane daha vardır ama evet, altı iple erişim teknisyeni kadın var. Hepsini de tanıyorum. Bu işe başlamama, uzun yıllardır bu işi yapan eşim öncü oldu, onun desteğiyle başladım. Bir gün bana bu işi yapmak isteyip istemediğimi sordu. O zamanlar çalışmıyordum. Kızım, bir buçuk yaşına gelmişti. Hamilelik derken iki senedir evdeydim ve bu iş bana ilaç gibi geldi. Çok hoşuma gitti. İşin eğitimini aldım. Şimdi beşinci senemi doldurmak üzereyim.
İple erişim teknisyeni olabilmek için dağcılık lisansı şart koşuluyor. Dağcılığa ne zaman, nerede, nasıl başladınız?
Dağcılığa evlendikten sonra başladım. Eşimle beraber, bir arkadaşımızın önerisiyle Kahramanmaraş’ta dağcılık eğitimi aldık, sonra da federasyonuna katıldık. Aramızda paslaşarak, “Hadi, böyle bir şey yapalım” demeyi seven bir çiftiz. Artvin merkezde oturuyorduk. O eğitim sonrası hayatımıza tırmanış ve dağcılık girdik. Bir sene sonra İstanbul’a taşındık. Belediyenin ‘iple erişim teknisyeni’ ilanını gördüm.
Bu işe başladıktan sonra çevrenizden ve toplumdan ne gibi tepkilerle karşılaştınız? Özellikle bir kadının böyle bir işte yer almasıyla ilgili nasıl yorumları duyuyordunuz?
İnanamıyorlar. Beni gördüklerinde, “Herhalde ortam elemanıdır ya da birinin yardımcısıdır, asla ipe girmez, giremez” diyorlar.
İpe girmek, ne demek?
İpe girip aktif olarak iple ya da ip üzerinde çalışmak anlamında kullanılıyor. Kemerleri donanıp ipe gireceğimi görünce kimse inanamıyordu. “Ya sen de mi çalışacaksın, sen de mi ineceksin, nasıl çalışacaksın, sen inemezsin, sana tehlikeli” diyorlardı. İş yaptığımız yerlere anca dördüncü, beşinci kez üst üste gittikten sonra alışmaya başladılar. Aileme gelince… Beni bırakın, eşimin dahi bu işi yapmasını istemiyor, korkuyorlardı. Kızları da bu işin içine girince onlar için kabullenmesi zor oldu.
Can güvenliğiniz nasıl sağlanıyor? Çalışırken kendinizi güvende hissediyor musunuz?
Belli birtakım standartlar ve protokoller var. İpe girmeden önce kullanacağınız tüm ekipmanlar, güvenlik ekipler tarafından düzenli kontrol ediliyor. Gayet güvenli bir ortamda çalışıyoruz.
İstanbul’daki belli başlı tüm gökdelenlerin cam temizliğinden siz mi sorumlusunuz?
Evet. Neredeyse hepsinin temizliği bizde. İnsanlar, dışarıdan basit bir cam silme işi gibi görüyor. Oysa teknisyenlik gerektiren bir meslek bu. Yüksek katlı bina inşaatlarında da bizim uzmanlığımıza ihtiyaç duyuluyor. Şantiyelerde, demir kesme, ağ germe, duvar örme gibi dar alanlarda ve ip üzerinde yapılan tüm teknik konulardan biz devreye giriyoruz.
Türkiye’de bu ve benzeri fiziksel dayanıklılık gerektiren birçok meslekte ağırlıklı erkekler tercih ediliyor. Bir kadın olarak böyle bir mesleğe sahip olmakla ilgili tecrübeleriniz, yorumlarınız, hisleriniz neler?
Evet, erkek işi gibi görünüyor. Hatta erkek işi diye biliniyor. İlk başlarda çok zorlandım. Ya gerçekten yapamazsam diye endişelendim. Hayatım boyunca hep çalıştım. Kızımı emzirdiğim dönem bile çalıştığım oldu. Bu mesleği yapabilmek için, normalde kadınların kendi işlerinde harcadığı emeğin birkaç mislini sarf etmem gerekti. Bir süre sonra, vücudunuz alışıyor, ihtiyaç duyduğunuz kas gruplarınız gelişiyor ve daha az zorlanmaya başlıyorsunuz.
Başlarda duyduğunuz endişelerden bahsettiniz. Sizi en çok endişelendiren kısmı neydi?
Yükseklik korkumu dağcılıkta yenmiştim aslında. Fiziksel olarak dayanıklılığımı çok sorguladım. 300 metre yükseklikte, kemerinize bağlı ipleri ve bağlantıları taşımanız, cam silmeye başlamadan önce bunların kurulumunu yapmanız gerekiyor. İş bitiminde de toplamanız lazım.
Mesleğinizi yapan binlerce kişinin neredeyse tamamı erkek. Böyle bir düzende, işinizi yaparken herhangi bir zorluk ya da engelle karşılaştınız mı?
Başta, ekipmanlardan dolayı, kadın olduğumu anlamıyorlar zaten. İş bitiminde kaskı, tulumu çıkarınca fark ediyorlar. Çoğu zaman şaşırıyorlar, hayranlıkla bakıyorlar, saygı duyuyorlar. Ön yargılarını kırmış oluyorum belki de. Bu da beni mutlu kılıyor.
İpe ilk çıkışınızı ve 300 metre yükseklikte neler hissettiğinizi hatırlıyor musunuz?
Hiç unutmuyorum. Her ne kadar bir profesyonel dağcı olarak yüksek rakımlı tırmanışlardan yüksekliğe ve zor şartlara antrenmanlı da olsanız, otuz küsur katlı binada bambaşka bir his var. Bir süre bırakamadım kendimi. Bırakırsan nasıl bir hisle karşılaşacağımı bilmiyordum ve buna hiç hazır değildim.
Nasıl bırakabildiniz kendinizi?
Sakin davrandım. “Ben bunu yapabilirim, daha önce yaptım, yine yapabilirim” dedim içimden. Çok da güzel geçti sonrası. İlkinde tehlikeli bir an yaşamadım. Sonrasında, korktuğum anlar oldu ama… Bir keresinde, aynı binada çalışırken, bir anda rüzgâr tersine esti ve bizi döndürdü. Sırtımız binaya, önümüz de açıklığa denk geldi. Yirmi beş katlı bina.
Ne yaptınız?
Ciddi bir korku geldi. Önce onun geçmesini bekledim. Benzer cümlelerle kendimi yatıştırmaya çalıştım. Paniklesem kendimi çok güzel panikletirim aslında. Ben kendimi sakinleştirmesem kimse sakinleştiremeyecek. Sakin bir şekilde, sanki hiçbir şey olmamış gibi döndüm, normal pozisyonumu aldım. Zamanla alıştım.
Kızınız kaç yaşında? Tam olarak nasıl bir iş yaptığınızı biliyor ve anlayabiliyor mu?
5,5 yaşında. Şimdi daha çok farkında. Tırmanmaya, asılmaya, sallanmaya çok meraklı. Biz de ona öncü olmaya çalışıyoruz. Salonun bir köşesine, rahatça tırmanıp sallanabileceği bir aparat yerleştirdik.
Ailenizdeki ve yakın çevrenizdeki kadınlar, seçtiğiniz meslekle ilgili nasıl bir yorumda bulunuyor?
Mesleğimin ne kadar zorlayıcı ve tehlikeli olabileceğinin farkındalar. Her seferinde büyük bir destek görüyorum. Onların da kendi ilgi alanlarında, bir adım atma konusunda daha cesur ve güvenli olduklarını görüyorum. Kendi aralarında, “Sema, bu kadar zor bir işi yapıyorsa, biz de neden şöyle bir şey yapalım” diye konuştuklarına şahit oluyorum. Onları, kendi hayatlarında cesaretlendirebildiğim için mutluyum.
Bu mesleği ve yolu seçmenizde size hangi kadınlar cesaret verdi?
Sanırım kendi kendimin öncüsü oldum. Hayatımda ‘bana cesaret veren kadın‘ diye gösterebileceğim biri yok. Bu işi yaparak kendi sınırlarımı aştım, duvarlarımı yıktım.
Sizinki gibi, bir kadının yapması fiziksel olarak zor gözüken, çok olası gelmeyen bir mesleğe dair hayali, hevesi olan kadınlara ne gibi tavsiyeler verirsiniz?
Kararlarını baştan sorgulasınlar. Gerçekten isteyip istemedikleri kendilerine defalarca sormalılar. İstiyor muyum? Ne kadar çok istiyorum? Neden bu kadar çok istiyorum? Bu sorulara, olabildiği kadar dürüst yanıtlar vermelerini tavsiye ederim.
Sıradaki hayaliniz ne?
Eşimle, iple erişim üzerinde kendi işyerimizi kurduk. İki senedir kendi faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Güçlerimizi birleştirerek her şeyin aramızda eşit olduğu bir iş sistemi kurduk. Çok da güzel gidiyor. Piyasadan bizi bilen isimler ve firmalar desteklerini esirgemiyorlar, sağ olsun. En büyük hayalim, kendi işimizi, her alanda daha da büyütebilmek.