• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

8 Mart 8 Kadın | Lesli Karavil: 'Erkekler beğenmez, komiklik yapma' lafıyla büyüdüm

07/03/2024 14:59

8 Mart 8 Kadın İkinci Sezon: Cinsiyete Dayalı Mesleki Ayrımcılık

TÜİK’in İşgücü İstatistikleri raporuna göre Türkiye’de ‘cinsiyete dayalı mesleki ayrımcılık’, toplumsal eşitsizlikteki en güçlü etken. Günümüzde bazı mesleklerin, başarıların ve sorumlulukların ‘erkek rollerle’ özdeşleşmesi, hâlâ kadınların mücadelesine gölge düşürüyor.


Diken’in, kadın haklarını farklı yönleriyle incelediği ve konuklarıyla birlikte çözüm önerileri sıraladığı; podcast, yazılı söyleşi ve kısa format video bölümlerinden oluşan ‘8 Kadın’ serisinde bu sezonu, toplum DNA’sına kazınmış bu ‘cinsiyetçi kodlar’a ayırdık.

Gazeteci Ali Tufan Koç’un yaptığı söyleşilerle başarılarıyla bu kodları kırmış, farklı alanlardan sekiz kadınla birlikte, kadın-erkek eşitliği tartışmasına çözüm odaklı bir yaklaşım getirmeyi amaçladık.

Sekizinci ve son konuğumuz Lesli Karavil.

ALİ TUFAN KOÇ

Stand up şovlarıyla adını her geçen gün daha sık duymaya başladığımız oyuncu Lesli Karavil’le komik olmanın verdiği birleştirici gücü fark edip bunu başkalarıyla paylaşma cesaretini gösterme yolculuğunu ve yükselen kadın stand-up sahnesini konuştuk.

Söyleşinin videosunu buradan izleyebilirsiniz.

Stand-up gösterilerinizden önce ağırlıklı dizilerde rol aldığınız oyunculuk odaklı bir döneminiz var. Sahne aldığınız ilk akşamı hatırlıyor musunuz?  Daha öncesinde oyunculuk eğitimi ve pratiği yapmanın sahnede faydasını gördünüz mü?

Yaklaşık 18 sene yurtdışında yaşadıktan sonra İstanbul’a döndüğümde Şahika Tekand hocamızdan oyunculuk dersleri almaya başlamıştım. Daha sonra Craft’ta devam ederek ilerleyen, yaklaşık 4-5 senelik bir eğitim sürecim oldu.

O dönemden beri aklımda hep ve asıl stand-up vardı. Hem oyunculuk yaparım hem de arada stand-up yaparım diye düşünüyordum. 2017 gibi ufak tefek dizi projelerine dahil olmaya başladım. Bir yandan da stand-up için kenara bir şeyler karalıyorum. Bundan yedi sene öncesi; sahnelerde bugünkü gibi kadın stand-up’çılar neredeyse hiç yok. ‘Fifi’ ekibi ufaktan başlamış, o kadar. Yazıyorum ama bir yandan nasıl yapacağım diye korkular içindeyim. Nasıl başlayacağımı da bilmiyorum. Kafelerde mi yapsam, kime söylesem…

O sırada Cihangir’de yaşıyorum, şans eseri evimin hemen yanında bir komedi kulübü açıldı. Her gün önünden geçiyorum, içeri girip de kendimi tanıtmaya bir türlü cesaret edemiyorum. Ben adım atana kadar beş altı ay içinde kapandı, kafeye döndü. Sahnenin alt katta kaldığı aklımda kalmış. Bir gün gittim ve dedim ki: “Sizin alt katınızda kullanılmayan bir sahne var, ben orada sahne almak istiyorum” Tanıdık herkese haber verdim. Kafenin kapısında da el yazımla, “İçeride kadın stand-upçı” yazıp bir not astım. Müthiş bir gece oldu benim için.

Türkiye’de sahnede çok uzun bir dönem sadece erkek stand-up’çılar vardı. ‘Bir kadın olarak ben de çıkıp yapabilirim’ düşüncesi hangi yaşlarda aklınızdan geçmeye başladı?

İçimden gelen bir durumdu. Küçükken de başımdan geçen zorlukları çevreme gayet komik bir şekilde anlatırdım. Arkadaşlarım, ilk duyduklarında güler eğlenir, sonra da yanıma gelip “Kızım, sen bunu güle oynaya anlattın ama bayağı ağır bir konuymuş, iyi misin?” diye sorarlardı. Sıkıntılı durumları ve üzüldüğüm konuları, bir nevi şeyleri kendi sistemimden atabilme yöntemiydi. Hepimizin bir nebze olsun yükünü hafifletmeye ihtiyacı var. Bana en iyi gelen yöntem, sahneye çıkıp stand-up yapmak oldu.

İlk stand-up gösterinizin üzerinden yedi sene geçmiş. O günden bugüne neler oldu?

2017’de sahneye ilk çıktığımda biraz daha farklı bir yerde duruyordum. Sahnedeki duruşum, yıllar içinde değişmeye başladı.

Ne yönde, nasıl bir değişimdi bu?

İlk zamanlar bol kıyafetler giyiyordum. Sweatshirtle çıkıyordum mesela. Sanki gizleniyordum. Kadınlığımı ve kadın enerjimi sahnede göstermekten çekiniyordum. Hayatın genelinde böyle olmaya başlamıştım. Sonradan açılmaya başladım.

Sizce neden?

2019’da ikinci şovumu yazarken bir şeylerin değişmeye başladığını hissettim. Hikayelerime, kendime, enerjime daha çok güvenmeye başladım. Kadın olduğumu öne çıkarmanın bir sorun olmayacağını daha iyi anladım. Komediye, sahnelere aslında biraz geç yaşlarda başladım. Bu da benim şansım oldu. İnsan yaş aldıkça kendini daha iyi tanıyor. Ne kadar iyi tanırsa da bu yolculukta daha dik durabiliyor. Seni sallayacak çok şey çıkabiliyor çünkü.

Türkiye’de yakın döneme kadar kadın stand-up neredeyse hiç yoktu. Sizce olmamasının nedeni neydi?

Dünya değişiyor, Türkiye de değişiyor. Kadınlar sadece evde oturan, çocuk bakan veya bazı belli sınırlar içinde hayatını yaşayan bir modelden iyice çıktı. Artık daha fazla hayatın içinde, iş dünyasının ve çalışma alanlarının neredeyse tüm köşesindeler. Her alan, bir şekilde birbirini etkiliyor. Instagram, insanların komedi anlayışını ciddi ölçüde değiştirdi. Ana akımda izlediğimiz tek tip komedi anlayışının yanında onlarca alternatif türedi. Farklı, farklı sosyal gruplar oluşmaya başladı.

Stand-up, kişisel hayattan fazlasıyla beslenen bir alan. Kadın stand-up’ların sadece ‘kadınlık halleri’nden bahsetmesine Türk erkek izleyicileri ne kadar hazır? Dikkat ettiğiniz bir sınır var mı? 

Düşündüğüm oluyor ama en önemlisi bunları düşünmektense anlatırken kendimi rahat hissedip hissetmemem. Anlatacağım hikâyeden ya da anekdottan anlatırken ben keyif alıyor muyum? Genelde sahnede benim gibi olan binlerce milyonlarca kadının  ortak bir hissini ve durumunu anlatmaya çalışıyorum. Dolayısıyla yazarken de bunu tabii göz önünde bulunduruyorum.

Son senelerde ülke ortamının daha da gerildiğini hissediyorum. Hepimiz daha gerginiz. Gerginliğin arttığı toplumlar da komedi ve mizah akımları daha çok artar. İhtiyaçtan doğan bir trend bu.

Aslında, genelden bakıldığında, Türkiye’nin ne kadar da hoşgörülü bir ülke olduğunu, günlük hayatta mizahla iç içe bir anlayışın olduğunu görürüz. Farklı görüşlere tolerans hep yüksek olmuştur yakın döneme kadar. Huysuz Virjin’le, Ferhan Şensoy’la, Levent Kırca’yla büyüdük biz. Konuştukları konular, çok önemli noktalar içerir.

Amerikalı yazar/sosyal eleştirmen Franz Lebowitz sahne konuşmalarında sıklıkla bahseder. Annesi çocukken ona “komiklik yapma, sakın komik olmaya çalışma, erkekler komik kızları sevmezler, kimse sevmez seni, herkes alay eder seninle” dermiş. Sizin çocukluğunuzda da benzer cümleler var mı?

Çocukluğum tam bu sebeplerden çok zor geçti. Deli dolu, kabına sığmayan, sürekli komik hikayeler anlatan, birazcık erkeksi, bir yandan gayet güzel görünen ve bundan korkup gizlemeye çalışan ve bunun için çalıştıkça erkeksi tavırları daha da artan bir tiptim. Sürekli bir yanımı saklamaya çalıştım durdum. Ya deliliğimi ya komikliğimi ya da dişiliğimi… Kafamda kadın erkek ayrımı yok, herkesle iyi anlaşır, herkese benzer komik hikayeleri anlatırdım.

Tam da ergenlik yıllarımda, aile yakınlarımdan, özellikle de annemde benzer uyarılar almaya başladım: “Öyle şeyler anlatma… Böyle gülme… Fazla aşırı hareketler yapma… Hikayelerini biraz küçült… Ortalıkta çok görünme” ve benzeri cümlelerle büyüdüm ben. Bu kodlar erken yaşta bir kere yerleşince, daha sonra birinin bunları söküp atması zor. Sıkıntısını çok uzun seneler yaşadım. Rahat bir nefes alıp “Ne yapalım biz de böyle biriyiz ve böyle olmakta bir sıkıntı yok ki” diyebilmeyi ancak 30’larımın ortasında deneyimleyebildim. Hele ki çok uzun yıllar maruz kaldığım “Erkekler seni böyle beğenmez, çok enerjiksin, çok ortalıktasın” cümleleri yüzünden kendimi çok eksik, çok güçsüz hissettim. Erkeklerle ilişkimin olmayacağını, olsa da iyi bir ilişki yaşayamayacağımı çok düşündüm.

Zihninize yerleşmiş bu cümlelerden nasıl kurtuldunuz?

Sahneye çıktıktan sonra bende inanılmaz bir değişiklik oldu. Sanki hayatımda sonra yeni yolculuk başladı. Cihangir’de sahneye çıktığım o gün, sanki kendimi buldum.

Kendini bulmaktan çok kendini hatırlamak gibi geliyor kulağa aslında…

Çok doğru. Hep öyleydim aslında. Özümü unutmuştum belki de.

Bu vesileyle ergenlik çağındaki kızlara, iyi niyetle yapılmış da olsa, yapılan yorumların, verilen nasihatlerin bazen ciddi tahribat yaratabileceğini hatırlatmalı…

Çok zor bir dönemden geçiyoruz. Instagram bütün gün elimizde, sürekli kıyaslıyoruz ya da kıyaslanıyoruz. Özgüveni, öz değeri anlayabilmek git gide zorlaşıyoruz bu dünyada. “Bu şekilde görünmen gerekiyor, bu şekilde giyinmen gerekiyor, böyle tavırlar sergilemen gerekiyor, bu şekilde bir hayatın olması gerekiyor” gibi sayısız sınırlandırmalarla çevrili hayatımız. İnsanın kendi öz güvenini ve kendi değerini anlaması git gide zorlaşıyor bu dünyada. Kadını erkeği, genci yaşlısı, herkes için aynı. 

Söyleşiyi podcast olarak buradan dinleyebilirsiniz.
8 Mart 8 Kadın | İlayda Yağmur Yılmaz: Her şey kafada bitiyor
8 Mart 8 Kadın | Banu Yelkovan: Kadın yorumcu değiliz, yorumcuyuz
8 Mart 8 Kadın | Didem Karagenç: Sevgi, tutku yetmiyor, emek lazım
8 Mart 8 Kadın | Burçak Kazdal: Kadın gücünün kanıtı Anadolu’nun her yerinde
8 Mart 8 Kadın | Handan Özbek: Genç sporcu kızlara yegâne tavsiyem; konuşun!
8 Mart 8 Kadın | Sema Kaya Polat: Kadın gerçekten isterse yapamayacağı iş yok
8 Mart 8 Kadın | Ceylan Özgün Özçelik: Engelleme süreci ailede başlıyor

Kategori:8 Mart 8 Kadın, Diken özel, Vitrin-mobil

SON HABERLER

İmamoğlu'nun telefonu: İBB bürokratı evinde olduğunu söyledi, arama talep etti

Tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ikinci telefonunun yerini İBB Teknoloji Grup Başkanı Erol Özgüner’in söylediği ortaya çıktı.

Fatih Altaylı'ya 'tehdit': Suç duyurusunda bulunuyorum

Gazeteci Fatih Altaylı tehdit edildiğini açıkladı.

Galatasaray'ın takım otobüsüne taşlı saldırı

Bugün Göztepe’yi 2-0 mağlup eden Galatasaray’ın takım otobüsüne taşlı saldırı düzenlendi.

ABD'li şarkıcı Billy Joel, beyin hastalığı nedeniyle tüm konserlerini iptal etti

ABD’li şarkıcı ve söz yazarı Billy Joel, işitme ve görme duyularını etkileyen beyin rahatsızlığı nedeniyle Kuzey Amerika ve Britanya’da vereceği tüm konserleri iptal etti.

Altın Palmiye İranlı yönetmen Jafar Panahi'nin

78’inci Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü’nü ‘Un Simple Accident’ filmiyle İranlı yönetmen Jafar Panahi kazandı.

Hayırlara çıksın: Yapay zeka rüyalarımıza da 'girdi'
Eylem Tok: Bir ölü olduğunu bilmiyordum, bilsem çıkar mıyım ?

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 762 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Berkant Gültekin: Bahçeli bir bakıma tüm sırrı ve gizemi bozdu

Gündüz Vassaf: Gün, Harvard'la dayanışmanın günü

Mithat Fabian Sözmen: İşçi sınıfının taraftarlığı anonimliğe, edilgenliğe ve seyirciliğe mahkum

Selin Nakıpoğlu: Diyanet iktidarın emrindeki politik bir aygıt

Cihan Tuğal: Uluslararası ilişkileri aile ilişkilerinin belirlediği bir döneme mi giriyoruz?

Recep Genel: O mis kokulu salatalıklar, domatesler, marullar bizi yavaş yavaş öldürüyor

Rahmi Turan: Erdoğan'a 'ömür boyu cumhurbaşkanlığı' sağlanmak için çalışmalar olduğu iddiaları var

Timur Soykan: Türkiye'de yaşamak vahşi bir dolandırıcı ormanında hayatta kalmaya benziyor

Onur Çanakçı: 'Faizle değil, üretimle büyüme' anlayışının uygulanması şart

Özgür Müftüoğlu: Lozan dahil kurucu belgeler tartışılabilmeli!

Umur Talu: Adalet adına feryadı olan da kendine bakacak

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×