SERCAN SARIKAYA
sercansarikaya@diken.com.tr
@SercanSarikaya
Hayatım boyunca “Hiçbir şey için geç değildir” sözünü kendime şiar edinmişimdir. O yüzden 40 yaşında oyun dünyasına dönmek çok da zor olmadı benim için. Ama ben yokken çok şey değişmiş.
Üstat Nil Karaibrahimgil bir eserinde “İnsan neler yapar isteyince, bu bir şey değil düşününce, ben de tarifi öğrenince kalktım sana kek yaptım” der (bu sözleri tamamen aklımdan yazdım, ‘google’sız). Ben de birkaç ay önce (kek kadar büyük bir şey olmasa da) PlayStation alınca kalktım, ‘gamer‘ oldum. Bu arada kullanılıyor mu bilmiyorum ama ‘gamer’ yerine ‘oyunbaz’ diyebiliriz bence. Üçkağıtçı gibi bir anlamı da var ama her ‘gamer’ biraz öyle değil midir zaten.
Çocukluğumdan beri video oyunlarını çok severim. Kalkıp “10.000 in 1” yazılı, bırak 10 bini içinde 20 oyun bile olmayan kasetleriyle atarileri övecek değilim. Ama mesela Amiga’da oynadığımız Sensible Soccer oyununu günlerce övebilirim. Oyunun yön tuşları dışında sadece bir tuşu vardı. O tuşla şut çekiliyordu, kısa/uzun pas atılıyordu, aşırtma, falso her şey yapılıyordu. Bugün bir joystick’teki tuşlara parmak sayım yetmiyor neredeyse. Bu mu inovasyon?
Sanırım en son 2010’ların başında PlayStation’da oyun oynadım. Henüz FIFA (artık FC oldu) ve PES arasındaki rekabet EA Sports lehine sonuçlanmamıştı. Ama RPG ya da açık dünya türü oyunları hiç oynamadım desem yeridir. Bilgisayardaki Football Manager serüvenimi de oyunbazlıktan saymıyorum oradan antrenör bile çıkıyor.
Uzun girizgahın ardından mevzuya başlıyorum. Önceki içerikleri okuyanlar bilir kişisel deneyimlerimden hareketle tamamen kamu yararı gözeten yazılar yazıyorum. Geçtiğimiz yılın sonunda bir PlayStation 5 alarak oyun dünyasına döndüm. Onun detaylarını şurada anlatmıştım. Değerli çalışma arkadaşım Baran Kılıç “Peki neden PlayStation?” diye dünyanın en mantıklı sorusunu sordu. Çünkü XBox ya da PC gibi seçenekler de mevcut. Bu kararı vermek için bir sürü parametreyi değerlendirmek gerekiyor. Ekran kartı, işlemci, ram, FPS, yenileme hızı gibi türlü çeşitli faktörler var. Ben kararımı çocukluğumdan beri çok sevdiğim Spider-Man’den yana verdim. Çünkü Spider-Man oyunları PlayStation exclusive (özel içerik) olarak çıkıyor.
PlayStation’ın kurulumu bittikten sonra ilk tokadımı yedim oyun dünyasından. Bizim zamanımızda istediğin oyunu satın alıp oynardın. Şimdi oyun konsolunu alıyorsun bir de abonelik ücreti veriyorsun. X ve Y kuşağı için örneklendireyim durumu. Bir televizyon alıyorsun ama maç yayınları, filmler vs. için ekstra abonelikler gerekiyor ya, öyle işte bu da. PlayStation Plus aboneliği olmadan da kullanabilirsin ama abonelik daha avantajlı kalıyor. Çünkü üyelik tipine göre ücretsiz oyunlar, indirimler, avantajlar sunuluyor. Ben mesela PlayStation Plus Essential (giriş seviye) ile başladım sonra baktığım birkaç oyunun bir üst pakette ücretsiz olduğunu görünce PlayStation Plus Extra (orta seviye) planına geçtim. Şu an en üst plan olan PlayStation Plus Deluxe’a geçmeyi düşünüyorum. Paket yükseltme işini çok kolay yapmışlar sadece arada farkı ödüyorsun.
Yıllık abonelik ücretleri
- PlayStation Plus Essential: 1400 TL
- PlayStation Plus Extra: 2 bin 340 TL
- PlayStation Plus Deluxe: 2 bin 740 TL
(Aylık ya da üç aylık abonelik de mevcut)
Tam artık bedava oyunları indirip daha para harcamam dediğin anda aklıma eski dostum FIFA düştü. Hadi FC 2024 yeni çıktı onu boşvereyim FIFA 2023 oynarım dedim ve ikinci tokat geldi. EA oyunları için de ayrı bir üyelik gerekiyormuş. Ama bu üyeliğin ücreti öyle vicdansız bir seviyede değil. Anlık indirimle 12 aylık üyeliği 150 lira gibi bir fiyata aldım. Şu an 250 liraya satılıyor EA Play paketi. Bu paket sayesinde FIFA, F1, Need for Speed gibi oyunları ücretsiz oynuyorum.
Akçeli konuları bitirdiğimize göre oynama kısmına geçebiliriz artık. PlayStation’ı alma sebebim olan Spider-Man oyunlarını oynamak için çıldırıyorum. Hemen ücretsiz olduğu için Spider-Man: Miles Morales oyununu kurdum. Bu oyun aslında ilk Spider-Man oyununun devamı ama o henüz ücretsiz olmadığı için bununla başladım. Ben görmeyeli grafiklerin nasıl bir seviyeye geldiğini şaşkınlıkla izledim. Filmlerde gördüğüm New York şehrinin aynısında ağ atarak geziyorum resmen. Bu oyunda bizim mahallemizin dost canlısı örümceği Peter Parker çiçeği burnunda örümcek adam adayını eğitiyor temel olarak. O yüzden asıl Spider-Man’i de görüyoruz, onunla birlikte çalışıyoruz.
Kontrollere alışmak biraz zamanımı aldı, yılların verdiği hantallıkla. Oynanışa adapte olduktan sonra çok kısa sürede oyunu bitirdim ve müthiş bir keyif aldım.
Bu oyun bitince ilk Spider-Man oyununu da 100 lira gibi bir ücretle almayı teklif etti Sony. “100 lira bir damacana su fiyatı, bir hafta su içmesem bir şey olmaz” diye düşündüm aldım hemen. Yine keyifle onu da bitirdim.
Ekim ayında çıkan en yeni bol ödüllü Spider-Man 2 oyunu için artık hazırdım. Bir baktım oyun 1.500 lira. Yeni çıktığı için böyle yüksek olduğunu düşündüm. Dedim başka oyunlar oynayayım fiyatı düşene kadar. Uncharted serisini oynadım bitirdim. Çok da sevdim.
Sonra futbol oynamak için FIFA 2023’ü açtım. Onu hiç beceremedim. Eskisi gibi top süremiyorum, şut çekemiyorum. Oynadıkça da gelişemiyorum. Futbol için artık yaşlı olduğumu düşünüp EA Play’de ücretsiz sunulan F1 2023 oyununa başladım. Üstelik bir hayli de önyargıyla başladım “Kesin bunun da kontroller çok zordur becererem” diye. Ama oyun beklediğimden çok daha iyi çıktı. Benim gibi parmakları eskisi kadar hızlı olmayanlar için de oynanabilir seviyede zorluk seçeneği var. Sonra biraz da PC dönemimden aşina olduğum Tomb Raider oyunlarına sardım.
Biri iki ay diğer oyunlarla vakit geçirdikten sonra Spider-Man 2 ne durumda diye bakayım dedim. İndirim değil zam gelmişti fiyata. Oyun 2.000 lira olmuş. Çok da merak ediyorum Venom var oyunda yani merak etmemek mümkün değil. Ama “1500’ken almadım 2 binde hiç almam” dedim. Bu artık bir izzetinefis meselesi oldu. 1000 liranın altına inmedikçe almamaya karar verdim.
Şimdi gelelim genel izlenimlerime. 40 yaşında bir boomer adayı olarak nasıl bir deneyimdi benim için?
Öncelikle grafiklerin geldiği seviye inanılmaz. Düzenli olarak oyun oynayanlar yumuşak geçiş yaptığı için benim kadar şaşırmıyordur muhtemelen. RPG’lerde (rol yapma oyunu) karakterlerin hareketleri çok doğallaşmış. RPG ya da açık dünya oyunlarını oynamakta zorlanmadım. Kavga dövüşlerde hızlanmam biraz vakit aldı tabii.
Futbol oyunlarında (simülasyon artık) oyuncular, aksiyonlar çok gerçekçi. Ama oynanabilirlikte gerileme var bence. Muhakkak benim yaşlı bir oyunbaz olmamdan da kaynaklanıyordur. Ancak oyundan simülasyona yönelip gerçekçiliğe büyük önem atfederken, işin eğlence kısmı azalıyor gibi geldi bana spor oyunlarında.
Yarış kategorisinde Need for Speed ve birkaç oyun daha denedim. Açıkçası 20 yıl önce PC’de oynadığım NFS Most Wanted gibi keyif almadım.
Sevgili karımla karşılıklı tenis oynadık. Bir çift aktivitesi olarak eğlenceli aslında. Ama karım bir yerden sonra -yeterince iyi olmadığını düşünmüş olacak ki “Nadal’a bunu daha fazla yapamayacağım, yazık adama” diyerek joystick’i bıraktı.
İşin maliyet kısmı günümüz şartlarında zorlayıcı. Abonelikleri alıp, “Bir yıl ekstra harcama yapmam” deseniz de bir şekilde harcanıyor. Her ay, bir bebeğin aylık bez maliyeti kadar para kesin olarak gidiyor. Önümüzdeki 35 yıl içinde dünyaya bir bebek getirme planımız olmadığından basıyorum bez parasını oyunlara.