SERCAN SARIKAYA
sercansarikaya@diken.com.tr
@SercanSarikaya
Evcil hayvanla yolculuk yapmak çoğu insan için büyük bir soru işareti. Toplumsal sorunlara duyarlı bir yazar olarak sevgili kedimiz ‘Prenses’le tüm süreci deneyimledim. Bir kediyle uçağa binmek ne kadar zor? Nelere dikkat etmek lazım? Aklınıza gelen ya da gelmeyen tüm soruların yanıtları burada.
Başlamadan hemen belirteyim ki okuyacaklarınız genel olarak köpekler için de geçerli.

Öncelikle şunu söylemem lazım Prenses bebek (biz kendisinden hep ‘Prenses bebek’ şeklinde bahsediyoruz magazinin magazin olduğu dönemleri bilenler anlayacaktır. bkz. Zehra bebek) şu duruşuyla evrim teorisini çürütüyor. Böyle bir güzelliği, milyonlarca yıla yayılmış rasgele bir evrimsel süreçle açıklamak mümkün değil. Bir yaratıcı güç ciddi ciddi mesai harcayarak yapmış olmalı. Evrenin yedi günde yaratıldığını düşünürsek, rahatlıkla bir gün ayrılmış diyebiliriz.
“Kediyle uçağa nasıl binilir?” sorusu benim de yolculuk öncesi yaptığım bir arama. O yüzden adım adım anlatacağım tüm serüveni.
Öncelikle dört ayaklı dostunuzla uçak yolculuğu serüveni en az bir ay önce başlıyor. Çünkü en önemli şeylerden biri kuduz aşısı. Kuduz aşısının en az bir ay önceden yapılmış olmalı. Ayrıca aşının üzerinden bir yıl geçmiş olmamalı. En çok dikkat edilen husus bu.
Biz aşıyı uçuştan 40 gün önce yaptırmıştık. Uçuştan önceki hafta da veterinere gidip muayene ettirdik. Uçuşa engel bir durumu olmadığını belirtti veteriner.
Hamile kediler uçağa kabul edilmiyor. Burada havayolu firmalarına göre şartlar değişebiliyor. Biz THY ile seyahat ettik, onun kuralları şöyle.

Diğer bir önemli husus taşıma kutusu. İnternette birçok kişi sert taşıma kaplarının sorun olduğundan bahsetmiş. Ben uçuş öncesinde müşteri hizmetlerini arayıp bilgi aldım, ayrıca THY koşullarını da okudum. Yumuşak ve sert kutuların kabul edildiğini öğrendim. Ancak sert kutu kabinde zorluk çıkarabileceğinden yumuşak, tasmasıyla uyumlu (böyle şeylere önem verir) pembe bir taşıma çantası aldık Prenses bebek için.
Kutu işinde dikkat edilmesi gereken ölçüler. 23 cm yükseklik, 30 cm genişlik ve 40 cm uzunluk ebatlarını geçmeyecek taşıma kaplarına izin veriliyor. Ayrıca kutusuyla birlikte evcil hayvanın toplam ağırlığının 8 kiloyu geçmemesi gerekiyor. Bu ölçülerin üstünde olunca uçağın kargo bölümüne veriliyor.
Ön hazırlıklar tamamsa bilet aşamasına geçiyoruz. Burada küçük dostunuz için de bir nevi bilet almanız gerekiyor. Uçuşunuz için evcil hayvan taşıma hakkı satın alıyorsunuz. Bunun için de pencere kenarı koltuk almanız gerekiyor. Ama koltuk için ayrıca ücret almıyor THY. Bizim uçuşumuz için 250 TL evcil hayvan taşıma ücreti çıktı. “Biz ekonomide gideriz Prenses bebeği Business’a alalım, para sorun değil” dedik ama bizimle birlikte olması gerekiyormuş. Aldığınız bilete uçuşa 24 saat kalana dek evcil hayvan taşıma hakkı ekleyebiliyorsunuz. Ancak uçağın belli bir evcil hayvan kapasitesi var. O yüzden gidiş kesinse erkenden hakkı tanımlamakta fayda var.
Uçuş günü ne olur ne olmaz diye erken gittik. Havalimanında ilk güvenlikten geçerken X-Ray cihazına sokmak istemedik küçük dostumuzu. Böyle durumlarda çantasını X-Ray’e verip küçük dostunuzu kucağınıza alarak kontrolden geçmenizi istiyorlar. Bizim küçük dostumuz öyle strese, gerginliğe gelemez, ismiyle müsemma prenses ruhlu bir kedidir. Kucaktan bir kaçar, tüm havalimanı seferber olsa yakalayamayız. O yüzden rica ettik çantayla kontrolden geçtik elle arama yaptı güzide güvenlik görevlisi arkadaşlar. Ayaklarına taş değmesin.
Check-in vakti gelince kontuara gittik. Prenses bebeği pembe çantasıyla tartılması için bıraktık. Çantasıyla birlikte 4.5 kilo çıktı. “Bu tartı 500 gram fazla gösteriyor” der gibi sinirli baktı. Sonra aşı karnesine baktı görevli. Bir sorun olmadığını söyleyip sticker yapıştırdı çantaya.

Sonrasında ikinci güvenlikten geçip salonda uçak saatini beklemeye başladık. Veterinerden aldığımız bilgiye göre uçuştan 4-5 saat önce mamasını ve suyunu kaldırmak gerekiyor. Aksi takdirde tuvaleti gelecek ve yapamadığı için sorun olacak. Uzun yolculuklar için veterinerler bir sakinleştirici iğne yapabiliyor kedilere. Strese girdikleri için yolculuğu biraz daha rahat geçirmelerini sağlıyor. Tabii burada veterinerin küçük dostunuzu muayene edip uygun olup olmadığına karar vermesi gerekiyor.
Kapılar açılınca uçaktaki yerimizi aldık. Kalkış ve iniş esnasında Prenses’in koltuk altında olmasını istedi kabin görevlileri. Normal seyirde yanımızda oturttuk kendisini ama çantasından çıkarmak yasak. Zaten çıkarsak kokpite kadar giderdi muhtemelen.

Yaklaşık iki saatlik bir yolculuğun ardından uçak indi. Prenses bebek uçakta biraz sıkıldı tabii. Kişisel alanına düşkün biri olduğu için normalde çok orasıyla burasıyla oynatmaz. Ama uçakta onu teselli etmek için okşamam onu bir nebze rahatlattı diyebilirim. Eve vardığımızda bol bol su içmesini sağladık. Bu çok önemli çünkü susuz kaldığı süre uzadıkça sağlık problemi yaşama ihtimali artıyor.
Artık “Bir kediyle uçağa nasıl binilir?” sorusuyla ilgili tüm yanıtlara sahipsiniz. Ama çok mecbur değilseniz binmeyin tabii, pek sevmiyorlar doğalarına uygun olmayan bu tür yolculukları.