Die Welt gazetesinin tutuklu muhabiri Deniz Yücel, “Almanya’da bu anlamda ‘çok Deniz’ yoktur; uzaktan yakından benzer konumda olan kimsecik yoktur” dedi.

Deniz Yücel
‘Örgüt propagandası yapmak’ ve ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçlamalarıyla 27 Şubat’ta tutuklanan Yücel, Cumhuriyet yazarı Aydın Engin’in bugün köşesinde bir mektup yayınladı.
Erdoğan, NATO zirvesi için gittiği Brüksel’de görüştüğü Almanya Başbakanı Angela Merkel’e, “Sizde çok Deniz var, ben size bunların dosyalarını da verdim” dediğini söylemişti.
Yücel’den sorular
Merkel’in kendisinin serbest bırakılması talebine Erdoğan’ın ‘ilginç’ bir yanıt verdiğini aktaran Yücel, şunları sordu: “Acaba Almanya’da her iki ülkenin vatandaşı olup Türkiye medyasında çalışan ve hapsedilen kaç tane gazeteci var? Üstelik sadece haberleri ve köşe yazıları yüzünden tutuklanan? Zaman aşımına uğramış yazılar ‘suç’ sayılarak, yanlış çeviriler esas alınarak cezaevine gönderilen, orada tecrit altında tutulan? Ortada bir iddianame bile yokken ‘ajan’ ve ‘terörist’ ilan edilen kaç Türk gazeteci var?”
‘Bu hesap tutmaz’
“Yok tabii ki” diyen Yücel, Erdoğan’ın sözlerinin “Karşı taraf, benim salıverilmemi istiyor. Bu taraf ise, Türkiye’de aranıp Almanya’ya sığınan bazı kişilerin iadelerini istiyor. Bu iş ancak takasla olur” mantığına dayandığını kaydetti.
Die Welt muhabiri, “Böylesi bir hesap, benim 100 günü aşkın bir süredir rehin tutulduğumu gösterir. Fakat bu hesap tutmaz” dedi: “Darbecileri, görevlerini kötüye kullanan savcı ve hâkimleri savunacak değilim. Ama benim o kişilerle hiçbir benzerliğim yok. Ben, die Welt gazetesinin Türkiye temsilciliğini sürdürdüğüm bu iki sene boyunca sadece ve sadece gazetecilik yaptım. Mesela 15 Temmuz gecesi dışarıya çıkan çok az sayıda yabancı basın mensuplarından biriydim. Cumhurbaşkanı sabaha karşı Atatürk Havalimanı’nda halka seslendiğinde aramızda iki, üç metre mesafe vardı.”
‘Adil yargılanma’ talebi
Hakkında yakalama kararı çıktığını teyit ettikten sonra kaçmadığını, ‘aksine kendi iradesiyle ifade vermeye gittiğini ve tutuklandığını’ aktaran Yücel, “Ondan sonra ne kendim ‘iade’ talebinde bulundum ne de benim adıma bir başkası… Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak başka bir ülkeye ‘iade’ edilmem ne hukuken mümkündür ne de ben bunu isterim. Talep ettiğim yegâne şey, adil bir şekilde yargılanmaktır” diye konuştu.
‘Almanya’da çok Deniz yok’
İstediği yargılamanın Basın Kanunu olmak üzere mevcut kanunlara ve anayasaya uygun, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ve evrensel hukuk ilkelerinin dikkate alındığı bir yargılanma olduğundan bahseden gazeteci, şöyle devam etti: “Ve bu talebin bir parçası olarak -ve yine Türk hukuk mevzuatına uygun şekilde- tutuksuz yargılanmaktır. Bu koşullarda gerçekleşecek bir yargılanmada beraat edeceğimden adım gibi eminim. Kısacası: Cumhurbaşkanı, daha önceki bir açıklamasında ‘iade edilmeyeceğimi’ söylerken haklıydı, ama bu sefer yanılmaktadır. Almanya’da bu anlamda ‘çok Deniz’ yoktur; uzaktan yakından benzer konumda olan kimsecik yoktur. Ama Türkiye’de Ahmet Şık’tan Tunca Öğreten’e, Kadri Gürsel’den Mahir Kanaat’a, Şahin Alpay’dan İnan Kızılkaya’ya, Barbaros Muratoğlu’ndan Bünyamin Köseli’ye, Meşale Tolu’dan son olarak aramıza katılan Mediha Olgun’a kadar hepsinin ismini sayamayacağım kadar çoktur.”
Erdoğan’ın yakıştırması
Erdoğan, daha önce de Yücel için ‘terörist’, ‘Alman ajanı’ ve ‘ajan terörist’ iddialarında bulumuş, Almanya’ya iadesine dair “Hiçbir surette olmayacak, ben bu makamda olduğum sürece asla” demişti.
Beş ay geçti, iddianame ortada yok!

Öğreten de Yücel’le aynı soruşturma kapsamında aylardır tutuklu…
Yücel’in de tutuklu bulunduğu soruşturma kapsamında, ilk olarak altı gazetecinin evleri 25 Aralık 2016’da gece yarısı basılmıştı.
Darp edilerek gözaltına alınan gazeteciler, 24 günlük gözaltı sürecinin ardından adliyeye sevk edilmişti.
Mahmeye çıkarılan Diken’in eski editörü Tunca Öğreten, KHK’yla kapatılan DİHA’nın Haber Müdürü Ömer Çelik ve BirGün gazetesi çalışan Mahir Kanaat ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla tutuklanmıştı.
DİHA muhabiri Metin Yoksu, Yolculuk Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Eray Sargın ve ETHA Sorumlu Müdürü Derya Okatan ise serbest bırakılmıştı.
Yücel ise Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın hacker grubu RedHack tarafından ‘sızdırılan’ mailleriyle ilgili yaptığı haberle ilgili ifade vermek üzere şubat ayının ilk günlerinde emniyete gitmişti.
Alman vatandaşı gazeteci, ‘örgüt propagandası yapmak’ ve ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçlamalarıyla 27 Şubat’ta tutuklanmıştı.
Gazeteciler, tam 142 gündür tutuklu bulundukları Silivri Cezaevi’nde halen iddianamenin hazırlanmasını bekliyor.