BİŞAR ARSLAN
bisararslan@diken.com.tr
@bisararslan
Gazeteci Hakan Aksay ve Moskova Üniversitesi’nden Doç. Dr. İkbal Dürre, Diken’e anlattı: Ukrayna ve Suriye’yi neler bekliyor, Donald Trump ne yapar?
Üçüncü yılını doldurmak üzere olan Rusya-Ukrayna savaşında 2024’te önemli bir değişim gözlenmedi.
Şu an Rusya, Ukrayna’nın yüzde 20’lik bir diliminde kontrolü sürdürüyor.
Ukrayna’ysa ağustos başında Rusya’nın Kursk bölgesine başlattığı sürpriz operasyonla ülkede ufak bir bölgeyi ele geçirdi.
2024’te Ukrayna’ya askeri desteği arttıran ABD liderliğindeki Batılı ülkeler Ukrayna’ya ilk kez, uzun menzilli füzeleri Rusya’ya karşı kullanma yetkisini verdi.
Rusya karara sert tepki gösterdi, nükleer silah kullanma doktrinini değiştirdiğini ilan etti.
Bu süreçte Rusya’nın Kuzey Kore’yle askeri işbirliğini geliştirmesi ve yaklaşık 10 bin Kuzey Kore askerinin Ukrayna’da cephede savaşması dikkat çekti.
Suriye’deyse İdlib’de kontrolü elinde bulunduran Heyet Tahrir eş-Şam, 27 Kasım’da saldırı başlattı ve 8 Aralık’ta ülkede yönetimi ele geçirdi. Kısa süre sonra geçici bir hükümet kuran HTŞ, ılımlı söylemlerini sürdürdü ve birçok ülkenin ‘normalleştiği’ bir aktör haline geldi.
Ülkede Fırat Nehri’nin doğusundaki bölgelerse omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolünde. Batıdaysa kontrol Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu’nda (SMO).
YPG’yi PKK’nın bir kolu olarak gören Türkiye, Suriye’nin geleceğinde SDG’ye yer olmadığını savunuyor.
Kısa süre önce SMO, SDG kontrolündeki Tel Rıfat ve Menbic’i ele geçirdiğini duyurmuştu. Çatışmalar şimdi stratejik Tışrin Barajı ve çevresinde sürüyor.
ABD ‘çözüm’ için birçok kez ateşkes girişiminde bulunduğunu açıkladı.
Peki Suriye ve Ukrayna’yı nasıl bir gelecek bekliyor?
Gazeteci Hakan Aksay ve Moskova Üniversitesi’nden Doç. Dr. İkbal Dürre, Diken’e konuştu.
Aksay, 20 Ocak’ta görevi devralacak ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump’ın ‘bir programı olmasa da Ukrayna konusunda gerçekten bir şey yapabileceğini’ söylerken, Dürre, “Ukrayna savaşı 2025’te bitecek” diyor. Dürre’nin Suriye öngörüsüyse bir daha yekpare bir yapı olmayacağı şeklinde.
Hakan Aksay: Trump gerçekten bir şey yapabilir ama net bir programı yok
Aksay, Ukrayna-Rusya savaşı için şunları söylüyor:
* Ukrayna-Rusya savaşı 2’nci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa göbeğinde çıkan en büyük savaş, çok büyük bir felaket. Hem Rusya’nın hem Ukrayna’nın savaşta verdiği kayıplarla ilgili verilere güvenmiyorum. Çünkü savaş aynı zamanda bir propaganda malzemesi. Çok da sevmediğim ABD verilerine göre üç yıla yakın bir sürede 1 milyona yakın kayıp var. Bunlar ya öldüler ya da savaşamayacak kadar yaralandılar; 600 bin Rus, 400 bin Ukraynalı deniyor. Hem Avrupa hem Karadeniz’de hem Ortadoğu’da hatta son zamanlar gördüğümüzde Uzakdoğu diyebileceğimiz Kore Yarımadası’na sıçrayabilecek özellikleri var bu savaşın.
* Son zamanlarda iki eğilim var. Bir Trump gelecek ve 20 Ocak’tan sonra kısa süre içinde çözmeye niyetli. Artık “24 saatte çözerim” gibi propagandatif söylemler kullanmıyor. Trump gerçekten bir şey yapabilir, ateşkes için şartları olgunlaştırabilir ama çok kısa sürede olacağını sanmıyorum, bu kadar iyimser değilim. İki tarafa da baskı yapacak muhtemelen ekonomik ve askeri yöntemlerler. Onun işaretlerini de verdi. Ya Ukrayna’ya yardım edecek, ya da Rusya’nın ilerlemesine imkan verecek… Net bir programı yok.
‘Batılı verilere göre günde bin kişi ölüyor’
* İkincisi de şu; olası bir ateşkes ihtimaline karşı taraflar en az altı ila sekiz aydır savaşı kızıştırdı. Özellikle Rusya son zamanlar daha üstün konumda, daha fazla toprak ele geçiriyor. Ukrayna’ya yeteri yardım gelmiyor, gücü de belli. Eğer bir masa kurulacaksa iki taraf da daha avantajlı oturmanın peşinde. Ölenler kimsenin umurunda değil. Batılı veriler doğruysa günde bin kişinin öldüğü bir süreç yaşanıyor.
‘Ukrayna, Rusya’nın ciddi bir hesap hatası, başı belada olmasa Suriye’yi bırakmazdı’
Aksay, Rusya’nın Suriye’yi Ukrayna’daki durum yüzünden bıraktığını belirtiyor:
* Rusya, Suriye’den büyük ölçüde çekildi. Askeri gözleme noktalarını boşalttı. Şu an sadece Suriye’de deniz ve hava üssünü koruyor. Yakın zamanda ‘terörist’ dediği, hatta bombaladığı HTŞ güçleriyle şu an bir pazarlık içinde. Aslında hepsi pazarlık içinde, Batı’da. Rusya eğer Ukrayna’da başı belada olmasaydı Suriye’yi bırakmazdı. Gücünü daha da kullanabilirdi ama bu gücü kalmadı. Rusya, Ukrayna savaşı nedeniyle her yerde güç kaybediyor. Yakın zamanda umulmayan İsveç ve Finlandiya, NATO’ya katıldı. Suriye’yi de kaybetti. Ukrayna, Rusya’nın ciddi bir hesap hatası.
‘Ukrayna Rusya’ya, Suriye ABD’ye bırakıldı’ yorumları sığ’
“Ukrayna Rusya’ya, Suriye ABD’ye bırakıldı” yorumları sığ. Her yerde kıran kırana bir savaş var. Suriye’de de ABD’nin ne yapacağı belli değil. ABD’nin Ukrayna’da, Rusya verecek çok bir tavizi yok. Her bölgenin kendi formatı, kendi unsurları var.
‘Türkiye konunun uzağında’
Aksay’a göre Türkiye’yse, Rusya-Ukrayna savaşında konudan uzak:
* Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşında çeşitli aşamalardan geçti. Önce tarafsız ve arabulucu konumunu oynadı, ki bu doğruydu. Antalya’da tarafları bir araya getirdiler ama başarılı olmadı. Sonra İstanbul’da bir daha bir araya getirdiler, savaşın altıncı haftasından sonra. Ama çeşitli nedenlerden dolayı bu da başarılı olmadı, özellikle Batı’nın kışkırtmalarından. Dönemin İngiltere başbakanı Boris Johnson’ın kışkırtmaları önemli rol oynadı. Ukrayna’ya “Siz devam edin, biz arkanızdayız” dediler. Belki yüzbinlerce insan ölmemiş olacaktı ama Batı bunu denedi.
* Esir değişiminde de Türkiye önemli bir rol oynadı ama daha sonra ‘tek adam yönetimi’ olduğu için konuya ilgisini kaybetti. Zaman zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamalarıyla dengeyi tutturamadı. İki tarafa da… Tahıl Koridoru Anlaşması’nda da Türkiye’nin başarısı vardı. Ama bir süre sonra arabuluculuğu Körfez ülkelerine kaptırdı. Şu an Türkiye konunun uzağında. Rusya da Ukrayna da aslında bir biçimde Türkiye’nin arabulucu olamayacağını ilan etti. Yine de hala şansı var.
İkbal Dürre: Rusya-Ukrayna savaşı 2025’te bitecek, Suriye’de adem-i merkeziyetçi bir yapı olacak
Dürre’yse Rusya-Ukrayna savaşının 2025’te biteceğini savunuyor:
* Trump, Rusya-Ukrayna savaşı için “Beyaz Saray’a gelmeden çözeceğim” demişti ama olmadı. O açıklamayı ,bu savaş benim dönemimde en kısa sürede bitecek diye yorumlamak lazım. Daha geçen yaz bile cephe hatlarında kilitlenme sözkonusuydu ve bence o dönem Rusya savaşı olduğu şekliyle dondurmaya razıydı. Yalnız son aylarda tüm cephelerde durum değişti, Rusya’nın ilerlemesi söz konusu. Rusya savaşı bitirmek için altı ay önceki gibi aceleci davranmıyor.
* Biliyorsunuz referandumla kendi toprağı olarak ilan ettiği tüm bölgeleri defecto kontrol edemiyor ama “Görüşmelere hazırız” mesajı veriyor ve şöyle diyor: “Şu an tamamen kontrol edemediğimiz ama referandumla kendi topraklarımız olarak tanımladığımız bölgeleri de Ukrayna verirse bu savaşı bitirmeye razı oluruz. Ama ek şart olarak Ukrayna’nın NATO’ya alınmayacağı garanti edilsin.”
‘Suriye’de verdiklerinin bir karşılığı olmalı’
* Ortadoğu ve Uzak Asya’daki gelişmelere de bağlı tabii ki ama Ukrayna savaşı bence 2025’te bitecek. Eskiden dondurmaya razı olan Rusya şu an kalıcı bir barıştan yana. Nedeni de cephedeki kazanımları ve Suriye’deki gelişmelerin, dondurulmuş süreçlerin nasıl tehlikeler yarattığını göstermesi. Tabi Suriye’de ‘verdiklerinin bir karşılığı olmalı’ yaklaşımı.
* Ukrayna kaybettikleri toprakları savaşla alamayacağını kabullenmiş durumda. Birleşmiş Milletler (BM) bu toprakları Rus toprağı olarak tanınmayacak. Ama diğer taraftan Batılı müttefikleri zaten artık “Ukrayna’nın savaşı kazanacağı üzerine kurguladığımız siyasetten vazgeçtik” diyor.
‘Birçok şey Trump göreve geldikten sonra belirlenecek’
Dürre, Suriye konusundaysa umutsuz:
* Suriye’de Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) geçici hükümetinini uzun vadede yekpare bir yapıyı sağlayıp sağlıklı bir şekilde sürdürebileceğikonusunda şüphelerim var.Suriye muhtemelen çatışmalara ve çelişkilere gebe bir sürece doğru gidiyor. Tabii bunda birçok etken var; Dürziler, Nusayriler, Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) HTŞ’yle olan ilişkisi, … Bütün bu faktörler çok ciddi çelişkiler içeriyor . Bu sadece Fırat’ın batısındaki durum, bir de Fırat’ın doğusu var. YPG ve PYD’nin Şam’ın önerdiği modelde kolay anlaşacaklarını sanmıyorum.
* ABD, Suriye’ye yaptırımları ciddi bir koz olarak kullanmaya devam ediyor. Bir yandan 2029’a kadar Sezar yaptırımlarının uzatıldığı haberi, diğer taraftan yaptırımlarım altı ay süreyle hafifletilmesi bunu net bir şekilde gösteriyor. Suriye, İsrailin bombalamalarıyla altyapı ve askeri güç olarak neredeyse Ortaçağ’a dönmüş durumda. Yaptırımlar sürerken toparlanması oldukça zor. Birçok şey Trump göreve geldikten sonra belirlenecek. Bundan sonra Suriye’nin merkeziyetçi bir yapıyla yönetilebileceğini düşünmüyorum, adem-i merkeziyetçi bir yapı oluşturulabilir. Ama bu da ABD’nin tutumuna bağlı.
‘Öcalan’ın muhakkak etkisi olur ama…’
Türkiye’de 28 Aralık’ta PKK lideri Abdullah Öcalan ve DEM Parti’nin görüşmesiyle yeni bir süreç başladı.
Hükümet ve ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bunu ‘terörsüz Türkiye projesi’ olarak tanımlıyor.
AKP’li isimler Öcalan’ın silah bırakma çağrısı yapacağını iddia ediyor.
Dürre bunu şöyle yorumluyor:
* Ben hala Suriye’de bölgeyi çok sıkıntılı bir sürecin beklediğini düşünüyorum. Bunu her ne kadar Türkiye’de daha çok muhalefet dile getirse de aslında en iyi bilen iktidar. O yüzden de Türkiye sürece içeride belli bir açılım başlatarak klasik mantığın dışında bir şekilde müdahil olmaya çalışıyor. Öcalan’ın muhakkak etkisi olur ama Demirtaş’ın da kitleler üzerindeki etkisini küçümsemek lazım.
* Şu da var, mesela Öcalan, “Suriye Demokratik Güçleri (SDG) silah bıraksın” derse, bu ABD’nin dışında gelişecek bir süreç değil, altyapısı hazırlanmalı. PYD, YPG gibi örgütlerin dayandıkları kadrolar var, belli kitleleri var. O nedenle Öcalan’ın söylediği, geliştireceği siyasete sadece DEM Parti ve Türkiye’nin onay vermesi yeterli değil. 2013’te de böyle bir süreç yaşanmış, Öcalan’ın tüm dedikleri kabul edilmemişti, kopmalar olmuştu vb. Böyle durumlar yine yaşanabilir.
‘Türkiye, Trump’ın nasıl bir siyaset izleyeceğini görmek istiyor’
* Hükümet Suriye’deki gelişmelerin kontrolden çıkmasından rahatsız olduğu için Kürlerle ilgili yeni bir yaklaşım sergilemeye çalışıyor Eğer sadece silah bıraktırmak amacıyla değil, ki tabii bu olmadan başka hiçbir şey olmaz, genelde Kürt sorununun çözümüyle ilgili adımlar atılırsa olay olumlu anlamda farklı boyutlar alabilir. Ama bu konuda bir netlik yok gibi. Türkiye, Trump’ın nasıl bir siyaset izleyeceğini görmek istiyor.
‘Düz mantık’
* “Öcalan vasıtasıyla Kürtleri istediğimiz noktaya getirelim”; bu çok düz bir mantık. Hem bölgede Kürt faktörünün geldiği nokta, hem uluslararası dengeler, sadece bu tür tek boyutlu yaklaşımla siyaset geliştirilecek olursa bölgedeki muhtemel gelişmeler bağlamında Türkiye’yi çok daha karmaşık bir sürece sürükleyebilir.
* Gelinen şartlarda ve içinde bulunduğu sosyo-ekonomik koşullardan dolayı Suriye’de nasıl formüle edilirse edilsin sonuçta adem-i merkeziyetçi bir yapı olacak. Aksi taktirde HTŞ bütün unsurların bir arada yaşayabilmesi için siyasi altyapıyı, Türkiye’nin desteğine rağmen sağlayamaz.
‘Sadece ABD, İsrail değil, Körfez ve Avrupa ülkeleri de Suriye’deki yeni dengelerde etkili olacak’
* Sadece ABD, İsrail değil yavaş yavaş sahada kendilerini geliştirmeye başlayan Körfez ve Avrupa ülkeleri de Suriye’deki yeni dengelerde etkili olacaktır. Özellikle işin ekonomik boyutu düşünüldüğünde bu durum daha da önemli bir hal alıyor.
* HTŞ’nin şeriatçı bir devlet yapısı kurmak istemesi hem iç dengeler hem de dış dünyayla ilişkileri açısından çatışmalara gebe sorunlu bir durum . Açıkçası HTŞ’nin başka bir yapıya dönüşmesi de çok da mümkün değil. Çünkü sonuçta her şey aslına döner.
‘Suriye, Afganistan gibi kendi başına bırakılmaz’
Dürre son olarak Suriye’nin Afganistan gibi kendi başına bırakılmayacağını belirtiyor:
* Suriye coğrafi konumu, olası İran-İsrail çatışması durumu, Türkiye’ye yakınlığı ve Avrupa Birliği’yle etkileşimi nedeniyle Afganistan gibi kendi başına bırakılacak bir ülke olmayacaktır.