Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilen HDP’nin kapatılmasının talep edildiği iddianamede “Siyasi partilerin kapatılması tedbiri, hemen hemen tüm ileri demokrasilerde uygulanmaktadır” dendi; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına atıf yapıldı.

HDP’nin kapatılması istemiyle yeniden açılan davada ilk incelemesini tamamlayan Anayasa Mahkemesi, iddianamenin oybirliğiyle kabulüne bugün karar vermişti.
ANKA’dan Sinan Tartanoğlu’nun haberine göre Yargıtay başsavcısı Bekir Şahin imzalı 7 Haziran 2021 tarihli iddianamede, önce Anayasa Mahkemesi’nin ilk iddianamenin iade gerekçelerine ilişkin açıklamalara yer verildi.
İddianamenin bu bölümünde iade sebepleri arasında Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 170’inci maddesinin, “İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” hükmünü içeren 4’üncü fıkrasına yer verilmesinin ‘anlaşılmadığı’ belirtildi.
İnsan hakları vurgusu
İddianamede, HDP’nin eylemlerinin; ‘devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına aykırı bulunduğu’ öne sürülerek şu ifadelere yer verildi: “Bu nitelikteki eylemler kimi zaman davalı parti genel başkanları da dahil olmak üzere parti organlarınca kararlılık içinde, kimi zaman ise bu nitelikteki fiiller parti üyelerince yoğun bir şekilde işlenmiş ve bu durum değişik kademelerdeki parti organlarınca zımnen veya açıkça benimsenmiştir. Dolayısıyla HDP bu nitelikteki eylemlerin odağı haline gelmiştir.”
İddianamede, dikkat çeken satırbaşları şöyle:
*Siyasi partilerin kapatılması tedbiri, hemen hemen tüm ileri demokrasilerde uygulanmaktadır. Katılımcılığın esas alındığı her durumda gözetilmesi gereken en önemli husus, Anayasa’nın tanıdığı hak ve özgürlükleri yok edecek bir sisteme geçit verilmemesidir.
*Bir başka deyişle temel hak ve özgürlüklerin meşru Anayasal sistemde geliştirilerek daha ileriye taşınması için sağlanan kanalların, bunları tamamen ortadan kaldıracak bir rejimin önünü açmamasıdır.
*Anayasa’nın 14’üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, Anayasa’da yer alan hak ve hürriyetlerin hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Bu temel ilkeleri bozacak eylem ve faaliyetleri mazur gören, düşünce özgürlüğü kapsamında olduğunu kabul eden ileri bir demokrasiye rastlanmamıştır.
AİHM’e atıf
İddianamede parti kapatma gerekçeleri sıralanırken, AİHM’in ‘terör örgütü ile arasına mesafe koymama, faaliyetlerini kınamamayı dahi parti kapatma için yeterli gördüğü’ iddia edilerek mahkemenin kararlarına atıfta bulunuldu.
Her ne kadar savcı AİHM kararlarına atıf yapsa da mahkemenin, tutuklu eski HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş ve iş insanı Osman Kavala’nın derhal salıverilmesi yönünde kararları Türkiye’de uygulanmamıştı. Hatta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yüksek mahkemenin Demirtaş kararı hakkında şunları söylemişti: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş için verdiği karara da değinmek istiyorum. AİHM bizim mahkemelerimiz yerine geçecek karar veremez. AİHM bu kararı iç hukuk yolları tüketilmeden istisnai bir adım attı. (…) Ey AİHM sen anlamasan da biz anlatmaya devam edeceğiz.” Öte yandan Türkiye, AİHM’de en çok dosyası bulunan ülkelerden.
Ne olmuştu?
Yargıtay başsavcılığı tarafından hazırlanan ilk iddianame 17 Mart’ta AYM’ye gönderilmişti. AYM’nin görevlendirdiği raportör, incelemesinin ardından eksiklik tespit ettiği iddianamenin iadesini istemişti. AYM de 31 Mart’ta iddianameyi iade etmişti.
Yargıtay başsavcılığı bunun üzerine yeni iddianameyi AYM’ye sunmuş, yüksek mahkeme de aynı raportörü yeniden inceleme için görevlendirmişti.