CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye ve Irak’a asker göndermeye izin veren tezkereyi sert sözlerle eleştirdi.
Türk askerinin Suriye ve Irak’ta iki, Lübnan’da ise bir yıl daha görev yapmasına izin verecek cumhurbaşkanlığı tezkeresi, 20 Ekim’de Meclis Başkanlığı’na gönderilmişti. Tezkerenin bugün Meclis Genel Kurulu’nda oylanması bekleniyor.
CHP’nin tezkereye karşı tavrı merak edilirken, bugün Meclis’teki grup toplantısında konuşan CHP lideri, tezkerenin içeriğini eleştirdi.
CHP lideri, “Senin her dediğine ‘Evet’ deseydik, o zaman niye ayrı parti kuruyoruz? MHP her dediğine ‘Evet’ diyebilir. Ama biz milli kurtuluş savaşı geleneğinden gelen bir partiyiz” dedi.
Kılıçdaroğlu, Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) Türkiye’yi ‘kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadele’de ‘yeterince çaba göstermeyen’ ülkelerin bulunduğu ‘gri liste’ye almasını şöyle değerlendirdi: “Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarını ayaklar altına almaya bu iktidarın ne yetkisi var? İtibar bu kadar kolay kaybedilecek bir şey midir? ‘Terörle mücadele ediyoruz’ deniyor ama El Kaide ve IŞİD’in banka hareketlerine ses çıkarmıyorlar.”
‘Türkiye’yi zengin sanıyor’
CHP lideri “Her evde araba var. Kapıcısında araba var” diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi zengin zannettiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, Ankara’da 36 saatlik nöbet çıkışında geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybeden asistan hekim Rümeysa Berin Şen’i hatırlatarak, nöbet saatlerinin uzunluğunun nedeninin personel eksikliği olduğunu belirtti.
Atama sayılarını eleştiren Kılıçdaroğlu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya, “Neden atama yapmıyorsunuz? Var olan kadroları kimler boş tutuyor?” sorularını yöneltti.
‘Hastanesi olmayan tek ordu…’
CHP lideri, yaralandığı çatışma alanından helikopterle götürüldüğü Erzincan’da ambulansın geç kalması nedeniyle erken müdahale edilemediğini belirttiği jandarma uzman çavuş Burak Tortumlu’yu anımsatarak, hastanesi olmayan tek ordunun Türk ordusu olduğunu söyledi.
Kapatılan askeri hastaneler için ise “Allah’ın izniyle iktidarımızın ilk bir haftasında askeri hastanelerin tamamı açılacak” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamasından satır başları şöyle:
* Her şeyi Erdoğan “Ben bilirim” diyor, aksini söyleyeni düşman ilan ediyor. Tezkere geldi, isterdik ki gruplara bilgi verilsin. Olmadı. Tezkerenin bir başka önemli özelliği daha var. Şimdi torba tezkere dönemi başladı. Her şeyi koymuşlar bir tezkerenin içine, “Gelin buna ‘Evet’ deyin” diyorlar. Biz senin her dediğinin altına mühür mü basacağız? Bir bilgi ver, bize bir anlat.
‘Suriye’de şehit olmalarını istemiyoruz’
* Tezkereler gelirdi, altı ay-bir yıldı. Şimdi iki yıl. Niçin? Herkesi papağan gibi görme alışkanlığı var. Onu başkaları yapabilir ama biz CHP’yiz. Senin her dediğine “Evet” deseydik niye ayrı bir parti kuruyoruz? MHP senin her dediğine “Evet” diyebilir ama biz milli kurtuluş savaşı döneminden gelen bir partiyiz.
* Biz, “İki yıl içinde Suriyeli kardeşlerimizi kendi ülkelerine göndereceğiz barış içinde” diyoruz. Beyefendinin bakış açısı, “Bir de şimdi İdlib’ten bir ordu gelsin…” Suriye’yle savaş değil, Suriye’yle barışacağız.
* Bizim olaya bakış açımızı milletin taktirine sunuyoruz. Daha fazla sığınmacı istemiyoruz. Bunu öngören bütün düzenlemelere karşıyız. Hiçbir askerimizin ve polisimizin Suriye’de şehit olmasını istemiyoruz. Suriye’de askerimiz ve polisimiz gitti, ne mücadelesi? Barış varken neden kavga? 33 askerimizi Ruslar şehit etti. Soruyorum sen ne yaptın? Koşa koşa gittin Putin’in ayağına. Bu benim onuruma dokunuyor.
‘TÜGVA’cılar gitsin’
* Bizim askerlerimiz şehit olsun… Bunu istiyor beyefendi. Neden garibanın evladı çocuğu orada şehit olsun? Komando marşı söyleyen TÜGVA’cılar var. Gönder kardeşim onları Suriye’ye. Başkomutanı da Bilal Erdoğan olsun. Hiçbir askerimizin burnu kanamasın. Niye yapıyorsunuz siz bunu? Bunların terk ettiği vatan toprağına bayrağımızı yeniden dikeceğiz.
Kars’taki manzara…
* Kars’ta sokaklarda gezdiğim her yerde ceplerim “Ne olursunuz bana iş bulun” kâğıtlarıyla doldu. Bu güzel ülkemiz kan kaybediyor. Türkiye genelinde ifade ediyorum. Ekonomik açıdan ülkede kan kaybı olunca bunun her yere sıçradığını görüyorsunuz. Benzer tabloyu Doğu Anadolu’nun bütün illerinde görebilirsiniz. Ekmiyorlar, dışarıdan alıyorlar. İthal ediyorlar.
* Bir baraj yapıyorlar. Baraj yapıldığı için köyü taşıyorlar. Ama köy barajla yol arasına sıkışmış halde. Hayvanlar meraya gidecek, yolu geçmeleri mümkün değil. Köprü istiyorlar, “Biz köprü yapmayız” diyorlar. Su istiyorlar, “Kuyu açın” diyorlar. Açtılar kuyu ama suda yüksek arsenik var. Buraya hala su gelmiyor. Buradan Kars valisine sesleniyorum… Özel idareden yapıyorsan yap kardeşim, istiyorsan devlet su işlerini harekete geçir, yap kardeşim. İki ay süre veriyorum, yapmazsan o köye CHP suyu getirecek kardeşim!
‘Bakanlıkta 16 saat mesai’
* Dış politikasının milli olması gerektiğini defalarca açıkladım. Dış politikanın iktidarı muhalefeti değil ortak ses çıkarması lazım. Bunun için de dış politikayla ilgili alınacak kararlar konusunda en azından grubu olan partilere bilgi verilmesi lazım. AK Parti iktidarında maalesef bunlar hiç olmadı. Dışişleri Bakanlığı tümüyle devre dışı bırakıldı. Büyükelçiler olayında Dışişleri Bakanlığı’nın bütün bürokratları günün 16 saatini çalışarak bu kazayı atlatmayı başardılar. Nasıl oluyor da dış politikada milli politika belirleyemiyoruz?
* Memleketi bu hale kim getirdi? Dünyanın en basit sorusu. ‘Dış güçler’ diyorlarsa, o zaman 20 yıldır Türkiye’yi dış güçler yönetiyor da bizim mi haberimiz olmadı? Bu kararları dış güçler alıyorsa, beyefendi senin saraydaki görevin ne? Neden Türkiye devletini dış güçlere teslim ettin? Sanıyor ki millet bu havucu yiyecek… Yemez artık millet uyandı. Biliyor artık. Sen yürütemiyorsun ve Türkiye’yi felakete hazırladın. Bir kara kışla karşı karşıya herkes.