Millet ittifakının cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidara geldiği taktirde Rusya’yla ‘istikrar’ ve ‘güven’e dayalı ilişki sürdüreceklerini söyledi.
Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya’sı, 24 Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal etmeye başladığından beri Batı dünyasından büyük tepki çekti ve izole edildi. Bir NATO ülkesi olan Türkiye de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan iktidarının ‘denge politikası’ adını verdiği politikayla Rusya’yla ilişkileri sürdürmeye devam ediyor.
Medya Günlüğü yazarı Rusya analisti Aydın Sezer, Kılıçdaroğlu’na millet ittifakı iktidarında Rusya’yla olası ilişkileri sordu.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
*Bu ortak coğrafyada barış ve istikrarın hüküm sürmesinde kimi zaman ortak anlayışa dayalı işbirliği de yapılabiliyor. Önemli olan da bu zaten! Örneğin Montrö’nün statüsü uzun yıllardan beri sorunsuz bir şekilde uygulanıyor. Birbirimizin iç işlerine karışmayan, karşılıklı saygı ve güvene dayalı ilişkileri sürdürmek her iki tarafın da yararınadır. Ben Türk-Rus ilişkilerine bu anlayışla bakıyorum ve Rusya ile ilişkilerde dönemsel olmayan, tutarlı politikalara dayanan uzun erimli, istikrarlı bir anlayışı önemsiyorum.
*Devlet başkanları kurumsal düzeyde varılan mutabakatları onaylayan en üst düzey makamlardaki kişilerdir. Mutabakat sağlanamadan kendilerine getirilen konularda da çözüm ve uzlaşıya yardımcı olurlar. Bu süreçlerde herhangi bir değişiklik olması beklenmemelidir. Yeter ki, hükümetlerin geçici, devletlerin baki olduğu esasına göre karşılıklı güven temelinde ilişkilere yaklaşalım.
‘Ukrayna’ya karşı başlattığı askeri harekatı tasvip etmiyoruz’
*Rusya bölgemizde önemli bir komşu, gerektiğinde de iş birliği ortağıdır. Bölgesel barış ve istikrarın sağlanmasında birlikte hareket ettiğimiz gibi, bazen farklı düşündüğümüz durumlar da olabilir. Bu egemen bir devlet olmanın doğal bir sonucudur. Türk dış politikasında Rusya’nın konumu bellidir. Rusya açısından da Türkiye hakkında belli bir konum tanımı var. Karşılıklı saygı esası içinde bu durumun değişmesi için bir sebep olduğunu düşünmüyorum. Aksine, yeni sınamalarla karşılaşmak yerine mevcut konumların daha da pekiştirileceğine inanıyorum.
*Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı askeri harekatı tasvip etmiyoruz. İki bağımsız, egemen ve komşu ülkenin bugün birbirleriyle savaş halinde olmaları Karadeniz bölgesinden başlayacak şekilde özellikle Avrupa’yı etkilemektedir. Biz Karadeniz havzasının barış ve istikrar içinde bir iş birliği bölgesi olmasını arzu ederiz. Bunun için de askeri harekatın başından beri Montrö’nün getirdiği kuralların uygulanması ve Montrö’nün aşındırılmaması konusunda ısrarlı bir çaba içerisinde olduk.
‘Türkiye’nin yaptırımlara ilişkin bakış açısı belli’
*İki ülke arasındaki bu durumun düzelmesi, barışın tesis edilmesi, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığına saygı gösterilmesi gerekir. Kişisel beklentilerle değil; Türkiye Cumhuriyeti’nin diplomasi birikiminin kullanılması yoluyla mevcut sorunun çözümüne ilişkin elimizden gelen katkıyı yapmak isteriz.
*Türkiye’nin yetkin kadrolarıyla sorunların çözümünde kolaylaştırıcı olma potansiyeli evvelden beri vardır, var olmaya da devam edecektir. Türkiye’nin yaptırımlara ilişkin bakış açısı bellidir. BMGK kararları çerçevesinde alınan her karara saygı duymanın uluslararası hukuka uygun olacağını düşünüyorum. Bunun dışında alınan kararlara ilişkin ise elbette ülkelerin kendi dinamikleri devreye giriyor.
‘En önemli unsurunun güven olması gerekir’
*(Putin’in Türkiye seçimlerinde ağırlığını iktidardan yana kullanmakta olduğuna dair değerlendirmeler) Bu değerlendirmeleri duyuyorum ancak gerçeği yansıtmadığına inanmak istiyorum. Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin en önemli unsurunun güven olması gerekir. Karşılıklı olarak iç işlerine karışmamak, hele seçim gibi konularda taraf tutan ya da öyle yorumlanan davranışlarda bulunmamak gerekir.
*Bizim anlayışımız böyledir. Rusya da ülkelerin içişlerine müdahalelerden duydukları rahatsızlıkları sıkça dile getiren ve bu yöndeki adımların vahametinin bilincinde olan bir ülke. Aksine bir davranış karşılıklı güveni yıpratır, ortadan kaldırır. Buna sebep vermemek gerekir.
Ukrayna’ya en büyük desteği Akşener vermişti
Kılıçdaroğlu istikrar mesajı verse de, işgal başladığından bu yana ittifak ortağı İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ukrayna’ya büyük destek göstermişti.
İYİ Parti lideri işgalin başladığı gün erken tepki verenlerden biri olmuş, Rusya’yı ‘yazar Fyodor Dostoyevski romanlarında görülen türden bir ruhsal bunalımda olmak’la suçlamıştı.
Akşener, ertesi gün “1956 senesinde Budapeşte’de, 1968 senesinde Prag’da ne yaşandıysa; 2022 senesinde Kiev’de yaşanan da odur” diyerek uluslararası toplumu Rusya’ya karşı tepki göstermeye çağırmıştı.
İYİ Parti lideri, 2 Mart’ta Rusya’yı destekleyenlere de sitem etmişti: “İYİ Parti Mustafa Kemal’in çizdiği medeniyet yolunu, iyi okumuş, iyi anlamıştır. Atatürk, yozlaşmış Avrasya rejimlerine duyulan hayranlığı gizleyecek, bir maske değildir. Medeni dünyanın kurallarını yok sayan, diplomasiyi küçümseyen, ruh hastalığını da stratejik zeka zanneden kendini bilmezlerin de, referans noktası olamaz.”
Akşener’in 27 Mart 2022’deki altılı masa toplantısına Ukrayna bayrağıyla aynı renk ve şekilde olan bir dosya koyması işgal edilen ülkeye destek olarak yorumlanmıştı.