AYŞEGÜL KASAP
@aysegul_kasap
Elmalı davası medyanın sorumluluğunu bir kez daha gündeme getirdi. Bazıları gazeteci birçok kişi dosyadaki delilleri sosyal medya hesapları üzerinden paylaştı. Bilinçsizce paylaşım yapanların yanısıra zararını bilmesine rağmen rating ve etkileşim kaygısıyla paylaşımda ısrar edenler de vardı. Uzmanlara göre delillerin açık biçimde paylaşılmasının yarardan çok zararı var.
Antalya’da iki çocuğun istismar edildiğine ilişkin davada anne ve üvey babanın tutuksuz yargılanması sosyal medyada gündem olmuştu. Birçok yurttaş ve gazeteci dava delili olan, ses kaydı ve fotoğrafları sosyal medya hesabından paylaşmıştı.
Diken’e konuşan Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği Başkanı Prof. Dr. Hakan Türkçapar, çocukların çizdiği resimlerin paylaşılmasının travmayı tekrar tetikleyebileceğine dikkat çekti. Psikiyatr Dr. Arzu Erkan Yüce de söz konusu paylaşımlarda yararlılık ilkesinin gözetilmediğini belirtti.
Erkan Yüce: Kamuoyu oluşturmak için şiddet varsa detaya gerek yok
Delilleri açık bir şekilde paylaşanların savunmaları genellikle ‘kamuoyu oluşturmak.’ Burada önemli bir soru akıllara geliyor: İstismar gören, şiddete uğrayan kişinin yanında olmamız ya da toplumsal duyarlılık göstermemiz için detaya ihtiyaç var mı?
Erkan Yüce’nin bu soruya yanıtı ‘hayır’: “Bir istismara ses çıkarmam, toplumu tepkiye, hakimleri, savcıları göreve davet etmem için bunların hiçbirine gerek duymuyorum. Şiddet varsa detaya gerek yok.”
‘Yararlılık ilkesi gözetilmiyor’
Psikiyatr, istismara dair deliller paylaşılırken etik, yasal ve vicdani kuralların göz ardı edildiğine dikkat çekti: “Tüm kitle iletişim araçlarında travma, intihar, cinayet, çocuk istismarı ve tüm şiddet haberlerinin ne yazık ki farkındalık oluşturma ya da yararlılık ilkesi gözetmeksizin, herhangi bir çözüm önermeyen ve toplum yararına hizmet etmeyen bir biçimde servis edildiğini görüyoruz.”
‘Mahrem kalması gereken görseller ortaya saçılıyor’
Erkan Yüce, kendisinin ses kayıtlarını dinlemediğini ve fotoğrafları da paylaşmadığını belirterek, harekete geçmek ve duyarlılık göstermek için şiddet varsa detayına gerek olmadığını belirtti: “Şiddet olaylarında maruz kalanın beyanı esastır. Oysa çoğu olayda ispat için görsellerin kamuyla paylaşılması beklentisi ‘O kişiye ancak somut delil varsa inanılır, yoksa inanılmaz’ şeklinde bir algı oluşturuyor. Bu kez mahrem kalması gereken görseller, adli tıp raporları, dava dilekçeleri ortaya saçılıyor. Tüm bunlar bir süre sonra kişilerin beyanın inanılırlığını ve güvenilirliğini sorgulatan bir alışkanlığa dönüşüyor.”
‘Paylaşımlar şiddet pornografisi yaratıyor’
Dr. Erkan Yüce aynı zamanda medya ve ruh sağlığı ilişkisi üzerine çalışan bir isim. Travma, intihar, cinayet, çocuk istismarı gibi şiddet olaylarının ayrıntılı bir şekilde paylaşıldığında adeta bir ‘şiddet pornografisi’ yaratıldığına dikkat çekti ve uyardı: “Medya ve yeni medya işlevsel açıdan yalnızca bir iletişim aracı olarak kalmaz, insan davranışı üzerinde hayli etkilidir. Yayımlanan her şey toplumdaki tutum ve davranışları etkileyebilme ve bunları olumlu ya da olumsuz yönde değiştirebilme gücüne sahiptir.”
‘Haberlerde kişilik hakları hesaba katılmalı’
Travma/şiddet haberlerinin medyada yer alırken kişilik haklarını da gözetmek gerekiyor: “Habere konu olan kişi ve yakınlarının özel yaşamlarının gizliliği ve kişilik haklarının göreceği zarar hesaba katılmalıdır. Olaylar aktarılırken kişilerin ayrıntılı kimlik bilgileri açıklanmamalı, olayın nasıl olduğuyla ilgili ayrıntılar, fotoğraf ve görüntüler haberde yer almamalıdır.”
Dr. Arzu Erkan Yüce’nin altını çizdiği bir diğer nokta travmaların tekrar tetiklenebilme riski: “Dijital ortamlarda görüntülerin hiçbir zaman ortadan kaldırılamayacak olması, şiddete uğrayan kişi ve yakınlarının, ya da katledilen kişilerin yakınlarının ve bu görüntüleri izleyen kişilerin her seferinde yeniden travmatize olmasına neden olmaktadır.”
Prof. Dr. Türkçapar: İpuçlarını tekrar gördüklerinde travmatize olurlar
Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği Başkanı Prof.Dr. Hakan Türkçapar, çocukların çizdiği resimlerin paylaşılmasının skandal olduğunu belirterek, “Bunu nasıl yaparlar? Kim yapar? Anlaşılır şey değil” dedi.
Türkçapar şöyle devam etti: “Bırakın o detayları ortaya koymayı onu konuşmanın bile bir özel itina ile yapılması gerekir. Çocuk psikologları çocuk psikiyatrları tacize uğramış biriyle nasıl görüşeceği konusunda bile özel eğitim alır. Öyle görüşürüz. Soruları sorarken bile tekrar travmatize etmeyecek şekilde olması gerek. Çizidkleri resimlerin paylaşılması çok kötü bir şey. Çocuğun rızası yok ki buna. Bu çocuklar , travma ile ilişkili ipuçlarını tekrar gördüğünde yeniden travmatize olur. Paylaşılan bu çizimler de travmayla ilgili yaşantılar, ipuçları olan veriler.”