SERTAÇ ÇOMAK
@sertaccomakk
sertaccomak@diken.com.tr
İranlı göçmen kadınlar, geniş çaplı protestoları ve yaşadıklarını anlattı: “Bu onların son bölümü olmayabilir ama kesinlikle son sezonları!”
İran’da başörtüsü takma kurallarına uymadığı gerekçesiyle ‘ahlak polisi’ tarafından gözaltına alındıktan sonra işkenceden ölen 22 yaşındaki Kürt kadın Mehsa Emini’nin ölümü üzerine başlayan protestolar üç haftayı geride bıraktı.
Birçok kentte olaylar devam ederken güvenlik güçleri, yargının talimatıyla, protestolara katılan ve ‘kamu güvenliğini tehlikeye attığı’ ileri sürülen göstericilere gözaltı ve tutuklama dalgası başlattı.
Norveç merkezli sivil toplum kuruluşu İran İnsan Hakları’nın aktardığına göre polisin silah kullanarak müdahale ettiği protestolarda aralarında çocukların da bulunduğu en az 154 kişi öldü. Resmi verilere göre 2 binden fazla kişi gözaltına alındı.
Diken’e konuşan İranlı göçmen kadınlar, ‘dayanışma ruhu’nun uyandırdığı öfkeyi anlattı.
Üniversiteye başlayana kadar İran’da yaşayan 23 yaşındaki Nesrin, protestoları başka bir ülkeden izlemenin nasıl bir şey olduğunu şöyle anlatıyor: “Haberleri takip ederken de kendime hep ‘Sakin ol’ derim. Bu sefer gene aynı hissiyat oluştu ama dayanışma ruhu beni o kadar duygulandırdı ki, protesto videolarını izlerken çok motive oldum. Hiçbir şey düşünmeden kendimi ifade etmeye başladım.”
Batı Azerbaycan eyaletinde doğup büyüyen bir Azerbaycan Türkü olarak İran Azerbaycan Türklerinin protestolarda Kürdistan eyaletine desteğine şaşırdığını söyledi: “‘Azerbaycan gözünü açtı, Kürdistan’ı da destekliyor’ dendi. Benim için çok şaşırtıcıydı çünkü özellikle Tebriz bölgesinde ırkçılık söz konusudur. Birbirlerini çok sevmezler. Ama söz konusu İran olunca birbirlerine destek oldular.”
‘Sadece bedenleri değil, İranlıların ruhlarını da öldürdüler’
Protestolar uluslararası toplumda da büyük yankı uyandırırken İranlıları da kenetledi. Birçok göçmen bulunduğu ülkede hükümetin diplomatik temsilcilikleri önünde eylem düzenledi.
Üniversite’ye kadar İran’da yaşayıp daha sonra Türkiye’ye göç eden Tenaz, şunları söylüyor: “Yurttaşlarımın hükümet tarafından işkence gördüğünü ve katledildiğini izlemek çok kötü hissettiriyor çünkü bu durumu değiştirmek için neden her şeyi (hayatlarını bile) riske attıklarını biliyorum. Bizden her şeyi aldılar. İfade ve seçme özgürlüğümüz, kültürümüz, geleceğe dair umudumuz; en düşük seviyede araba almak bile imkansız. Ekonomik kriz, insanların asgari yaşam giderlerini zar zor karşılayabilecekleri bir seviyeye geldi. İran’da çok zor bir durum yaşadık ve hala da yaşıyoruz, bu yüzden herkes ülkemizden göç etmeye istekli.”
Emini’nin ölümünün bir ilk olmadığını hatırlatan Tenaz, şöyle devam etti: “Ölümünden sonra, kendisine ve ailesine duyduğum acıma ve üzüntünün yanı sıra içimde büyük bir öfke hissettim. Eminim her İranlı da aynı şeyi hissetmiştir. Sadece bedenleri değil, İranlıların ruhlarını da öldürdüler”
‘Hayatım boyunca İran rejiminin politikalarına maruz kaldım’
Konuştuğumuz kadınların neredeyse hepsi göç etme sebeplerinin rejimin baskıcı politikaları olduğunu söylüyor.
Mehsa Emini’nin ölümünün kendisinde ‘İran’da bıraktığı bir parçayı tetiklediğini’ söyleyen 25 yaşındaki Nigar, Avrupa’dan, “Ölümü, İran’da katlandığım tüm baskıların bir simgesiydi. Çok fazla duygu uyandırdı ama öfke en güçlüsüydü” diyor.
Beş yıl önce İran’dan göç eden kadın bir LGBTİ+ ve gayrimüslim olmasının bunda en önemli etken olduğunu ve ‘hayatı boyunca İran rejiminin politikalarına maruz kaldığını’ anlatıyor: “İlahiyat öğretmenimin bir kadın tecavüze uğrarsa bunun kadının suçu olduğunu açıkladığını hatırlıyorum. 15-16 yaşlarındayken ‘ahlak’ polisi tarafından durdurulduğumu ve beni küçük düşürdüklerini hatırlıyorum. Okul müdürümün ayak bileklerime tiksintiyle baktığını ve ‘Erkek öğretmenleriniz var, bileklerinizi göstermeniz onları azdırabilir ve bunun günahını siz taşırsınız!’ dediğini hatırlıyorum.”
”Eski kafalı’lar her şeyi yapmakta özgür, hükümet her şekilde destekliyor’
Konuştuğumuz üç kadının da anlatımına göre İran’daki kadınlar ‘ahlak polisi’yle sürekli karşı karşıya gelmese bile günlük yaşamda giyimi konusunda uyarılıyor.
Bazı ‘eski kafalı’ kadınların bile kendilerine diğer kadınlara bağırma ve görünüşleri hakkında uyarmayı ‘hak olarak gördüklerini’ söyleyen Tenaz, “Her şeyi yapmakta özgürler çünkü günün sonunda hükümetin onları mümkün olan her şekilde destekleyeceğini biliyorlar” diyor.
Rejimin baskıcı politikalarıyla karşı karşıya kalma deneyimlerini sorduğumuzda, 2019-2020’de en az 1500 kişinin öldüğü protestolarda, eski erkek arkadaşına yapılan işkenceyi anlatıyor: “Polis tarafından yakalandı. Soyarak çıplak işkence ettiler. Göğsünde küçük bir dövmesi vardı, onlar için günah. Dövmesini bıçakla çizmemeleri için havlamasını ve yalvarmasını söylediler. Ama sonunda dövmenin olduğu yer hariç tüm vücudunu kestiler.”
‘Gençler hem devleti hem de toplumu şikayet ediyor’
Nesrin’se henüz örtünmeye karar verip vermemeyi düşündüğü yaşta bile, sivil bir kadın tarafından uyarıldığını söylüyor: “Ergenken bedenim ne çocuk ne kadın vücudu olduğu için henüz kapansam mı kapanmasam çelişkisini yaşıyordum. Tam örtünmeye karar verdiğim zamanlarda 13-14 yaşlarındaydım, Tahran’a gitmiştik. Üzerimde kot ve kısa bir gömlek vardı, saçlarımı da toplayıp şal takmıştım. Annemle çarşıda giderken bir kadın kolumdan çok sertçe tuttu ama kibar bir şekilde şalımı düzeltmemi istedi. Bütün olay saçtı, saçıma saçma bir şekilde takıldı.”
Nesrin’e göre İran’daki gençler hem devleti hem de toplumu şikayet ediyor.
‘İran’da halinden memnun olmayıp mevcut sistemi destekleyen bir kitle olduğunu’ söyleyen kadın, şöyle devam ediyor: “Gençler de bundan yanıyorlar, ‘Siz bizim geleceğimizi değiştirecek bir referandum yaptınız, İslam Cumhuriyeti’ni getirdiniz şimdi de dolar şu kadar rial, ekmek şu kadar oldu, meyve-sebze şu kadar oldu diyorsunuz’ diyorlar. Bu kadar yaptırımın sebebi gençler değil herhalde.”
‘Avrupa beyaz olmayan kimseyi umursamıyor’
Ülkede Whatsapp, Instagram ve Skype başta olmak üzere internet erişimine ciddi kısıtlama getirildi. Facebook, Twitter, TikTok ve Telegram son gösterilerden önce zaten yasaktı. Halkın sokağa çıktığı bölgelerdeyse gözaltına alınan gazeteciler ‘casusluk’la itham ediliyor.
Üç kadın da böylesine bir ortamda İran’daki yakınlarıyla çok kısıtlı iletişim kurabildiklerini anlatarak uluslararası desteğin ‘çok önemli olduğunu’ vurguluyor.
Nigar, ‘uluslararası toplumun, özellikle Batı’nın protestolara yeterli desteği verip vermediğine’ dair soruyu “Kesinlikle hayır” diye cevaplıyor: “Acı gerçek şu ki, Avrupa beyaz olmayan kimseyi umursamıyor! Hıristiyan ağırlıklı beyaz bir ülke olsaydı, feministleri -örneğin Ukrayna için yaptıkları gibi- özgürlükleri için sokaklarda savaşırdı.”
Nesrin’se dile getirilen tepkinin ‘yapmış olmak için yapmak’ olduğunu söylüyor: “Gerçekten empati kurduklarını düşünmüyorum. Zaten şu an İslam Cumhuriyeti’nin var olma sebebi de Batı.”
‘Bu son bölüm olmayabilir ama kesinlikle son sezonları!’
Birçok İranlı, protestoların ‘sonun başlangıcı’ olduğunu düşünüyor. Görüşlerini sorduğumuz kadınların hepsi daha önce birçok kez protestoların çıktığı ve kanlı bir şekilde bastırıldığı ülkede ‘bu sefer farklı bir şey olduğunu’ söylüyor.
Nigar’ın görüşü şöyle: “Protestoların uzun süre devam edeceğine inanıyorum. Rejimin geri adım atmayacağına, aynı zamanda her şeyi daha da kötüleştireceğine yüzde 100 eminim. Sonlarının yakın olduğundan eminim. Bu onların son bölümü olmayabilir ama kesinlikle son sezonları!”
‘Çocukluğumuz gitti’
Tenaz’sa dünya çapında yayılan videoların önemine dikkat çekiyor: “Bu rejim benim neslimde devam eder mi etmez mi bilmem ama bir gün biteceğinden eminim. Dünyayla paylaşılan görüntüleri ve videoları bastıramıyorlar. Yani asıl amaç bunu dünyayla paylaşmak ve bu sayede onları daha da zayıflatmak.
Göğsümde söylenecek milyonlarca şey var ama ne yazık ki kelimeler yaşadıklarımızı anlatamaz. Bu yanlış düşünce tarzının insanların bilinçaltına da girdiğini biliyorsun. Örnek olarak, ailem dışarı çıkma konusunda çok katıydı ve her zaman en temel haklarla bile uğraştık. İran’da kadınlar hiç umurlarında değil. Erkekler kadınları dövüyor ve polis umursamıyor bile. Dayak yediğimde bana da aynısı oldu, polis beni korkuttu ve yalnız bıraktı. Çocukluğumuz gitti ama umarım en azından bundan sonra insanlar bizim çektiğimiz acıları çekmez.”
‘Saçlarını kesen ve İranlıları destekleyen Türkiye’deki kadınlara teşekkür etmek isterim’
Protestolara destek ilk günden Türkiye’de de görüldü. Birçok kadın İran Başkonsolosluğu dahil birçok yerde eylem düzenledi ve sembolik olarak saçını kesti.
Nigar, Türkiye’deki kadınlara şöyle teşekkür etti: “Saçlarını kesen ve İranlıları destekleyen tüm Türk ünlülere teşekkür etmek istedim. Umarım bunun bizim için ne kadar büyük bir olay olduğunu ve onlar için ne kadar müteşekkir olduğumuzu anlarlar. Türkiye ve İran halkı arasında her zaman konuşulmayan bir bağ olmuştur ve bunu çok takdir ediyoruz!”
Nesrin, Türkiye’deki protestoların değerli olduğunu söyleyerek bir eleştirisini dile getiriyor.
Genç kadın, protestolar başladığında Türkiye’den İran’ın durumuna bakıp ‘şükredilmesinin’ kendini kötü hissettirdiğini söyledi: “İlk başta sosyal medyadaki yorumlar en çok Atatürk’e teşekkür etme yönündeydi. Özgürlükler için ‘şükür malzemesi’ olarak kullanıldı İranlı kadınlar. İran’da da zamanında Atatürk gibi düşünen insanlar vardı ama Pehlevi (son İran şahı) döneminde hepsi öldürüldü.”
*Haberdeki bazı isim ve konumlar güvenlik gerekçeleriyle değiştirilmiştir.