MEHMET BARAN KILIÇ
@MehmetBaranKl
barankilic@diken.com.tr
Dün yapılan Hollanda seçimleri herkes için sürpriz oldu. Aşırı sağcı lider Geert Wilders beklentilerin hayli üzerine çıkarak 35 koltuk kazandı. “Yeni başbakan olabilir” denen Dilan Yeşilgöz’ün partisiyse üçüncü sırada. Ancak “Wilders kesin başbakan oldu” veya “Yeşilgöz şansını kaybetti” demek için daha çok erken.

Hollanda dün yeni milletvekillerini ve başbakanını seçmek için sandık başına gitti. Oy verme işlemi Türkiye saatiyle 23:00’te bitti. Kısa bir süre sonra da sandık çıkış anketleri yayınlandı.
Seçim, iki yerde çok gündem oldu: Türkiye ve Hollanda.
Türkiye’de bir Dilan Yeşilgöz vakası yaşadık. Yeşilgöz buralı, Tuncelili. 2010’dan beri başbakanlık yapan Mark Rutte’den merkez sağdaki Özgürlük ve Demokrasi Partisi genel başkanlığını üç ay önce devralmıştı.
Yeşilgöz, başbakanlık için en güçlü adaydı. Başbakan olduğu taktirde ülkenin ilk kadın ve göçmen başbakanı olacaktı. Buralı olduğu için de Türkiye’deki medya epey ilgiliydi bu konuya. Hatta o kadar ilgiliydi ki daha sandıklar kapanmadan kendisinin seçimi kazanıp başbakan olduğunu bile ilan ettiler.
Hollanda’daysa Yeşilgöz’den ziyade aşırı sağcı lider Geert Wilders gündemdeydi. Anketler, Türkiye’deki mayıs seçimlerinde olduğu gibi yanılmıştı. Wilders’ın partisi sandık çıkış anketine göre birinci oldu. Yeşilgöz’ün partisiyse beklenenin çok altındaydı. Sonuçlar sürprizdi.
Peki Hollanda seçimlerinde ne bekleniyordu, ne sonuç çıktı ve bundan sonra ne olacak?
Anketler ne diyordu?
Anketlere geçmeden önce çok kısa seçim sisteminden bahsedeyim. Bir meclis var. Mecliste 150 sandalye var. Oransal temsil (proportional representation) uygulanıyor yani partiler aldıkları oy oranı kadar mecliste sandalyeye sahip oluyor. Seçim barajıysa yok denecek kadar az. Çoğunluğu sağlayan parti iktidar oluyor ancak seçim sisteminden dolayı Hollanda’da koalisyonlar yaygın. Yani diğer partilerle işbirliği yapmadan iktidar olmak neredeyse imkansız.
Dört tane büyük parti var. Bunlar Geert Wilders liderliğindeki aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV), Frans Timmermans liderliğinde İşçi Partisi (PvdA) – Yeşil Sol Parti (GL) ittifakı, Pieter Omtzigt liderliğindeki Yeni Sosyal Sözleşme Partisi (NSC) ve Dilan Yeşilgöz liderliğindeki Özgürlük ve Demokrasi Partisi (VVD). Bu dört parti birincilik için yarışıyordu. Bunların haricinde onlarca küçük parti de var.
Peki seçimden önce anketler ne diyordu?
Çok fazla anket var ama kasım ayındaki anketlerin sandalye sayısına yönelik beklentisi şöyleydi:
- VVD: 26-29
- PVV: 17-29
- PvdA-GL: 23-28
- NSC: 19-30
Geriye kalan koltuklar da 10’un üzerinde parti arasında paylaştırılıyordu.
Anketler arasında büyük farklar vardı ama genel olarak VVD’nin birinci çıkması ve VVD, PvdA, NSC ve daha küçük bir partinin dörtlü koalisyon yapması bekleniyordu.
PVV’ye pek şans verilmiyordu.
Dün ne oldu?
Dünkü sonuçlar sürprizdi. PVV beklentilerin de üzerine çıkarak ve sandalye sayısını ikiye katlayarak birinci oldu. Bu o kadar sürprizdi ki Wilders bile şaşkınlığı gizleyemedi.
Yeşilgöz’ün partisiyse kötü bir performans sergiledi.
NSC beklenen en düşük başarıyı gösterse de sadece üç ay önce kurulan bir parti için iyi bir sonuç. PvdA da beklentilere paralel bir oy kazandı.
Resmi olmayan sonuçlara göre partilerin sandalye dağılımı şöyle:
- PVV: 35
- PvdA-GL: 25
- VVD: 24
- NSC: 20
Bu dört partinin haricinde 12 irili ufaklı parti de meclise girdi. Bu partilerden en büyük başarıyı gösteren parti, 10 sandalye kazanan ve sosyal liberal çizgide bulunan D66. Merkez sağdaki Çiftçi Hareketi 7 sandalye elde etti. Hristiyan Demokratların (CDA) ve Sosyalist Parti de (SP) beşer milletvekili kazandı.
Ayrıca, sandalye sayısı 1 ila 3 arasında değişen sekiz parti de meclise girdi.
Her Hollanda seçiminde olduğu gibi bu seçimde de ‘renkli’ bir meclis söz konusu.

Şimdi ne olacak?
Hükümetin kurulması için sandalye sayısı toplamı en az 76 olan partilerin bir araya gelerek koalisyon kurması gerekiyor.
Koalisyon görüşmeleriyse ortalama üç ay sürüyor. Ancak önceki hükümetin kurulması 300 günü almıştı. Yani kimin başbakan olacağını görmek için en iyi ihtimalle birkaç hafta beklememiz gerekiyor.
Wilders kesin başbakan mı?
Peki Wilders en yüksek oyu aldığı için doğrudan başbakan mı olacak veya daha seçim bitmeden Türkiye’de başbakan ilan edilen Yeşilgöz’ün başbakanlık şansı hala bulunuyor mu?
Elbette en çok sandalyeye sahip Wilders başbakanlık için en güçlü aday ancak bunun için Wilders’ın partisinin de bulunduğu bir koalisyon kurulması gerekiyor. Diğer liderlerin seçim öncesi açıklamalarına bakarsak bu pek mümkün değil.
Yeşilgöz, seçimden bir gün önce Wilders’ın başbakan olduğu bir hükümeti desteklemeyeceğini açıklamıştı. Partisi 20 sandalye kazanan Omtzigt ‘İslam karşıtı görüşleri ifade ve din özgürlüklerini ihlal ettiğinden dolayı’ Wilders’la aynı safta yer almayacağını daha öncesinde kesin bir dille belirtmişti. 25 koltuk kazanan Timmermans da Wilders’ı desteklemeyeceğini kaydetmişti.
Üç büyük partinin Wilders’ı desteklemeyeceğini söylemesi Wilders’ın başbakanlığı suya düşürüyor.
Bu partilerin duruşlarının arkasında duracağını kabul ettiğimiz senaryoda Wilders’ın hala başbakanlık şansı bulunuyor. Bu üç büyük parti haricinde mecliste (PVV dahil) 81 sandalyeye sahip 13 parti bulunuyor yani çoğunluk sağlanabilir. Ancak 13 partili koalisyonun kurulması çok zor. Bu partilerin içinde de Wilders’ın görüşüne yakın partiler olduğu gibi uzak partiler de mevcut. Mesela 10 sandalyeli D66, Hollandalı kamu yayıncısı NOS’a göre Wilders’ın galibiyetini ‘dehşet ve öfkeyle’ karşıladı.
Son ve ondan önceki koalisyon hükümetini oluşturan partilerin de aynı şekilde koalisyon kurma şansı yok. Bu partiler şunlardı: VVD, D66, CDA ve CU. Bu partilerin şu an 42 sandalyesi bulunuyor.
Meclisteki tabloya göre en çok oyu olan dört partiden en az üçünün birlikte yer almadığı koalisyon seçenekleriyse teorik olarak mümkün olsa da pratikte -Wilders örneğinde olduğu gibi- çok zor.
En muhtemel koalisyon seçeneği
Liderlerin açıklamalarına ve meclis aritmetiğine göre en mümkün koalisyon seçeneği PvdA, VVD, NSC ve daha küçük bir ya da iki partinin bulunduğu bir koalisyon. Önceki hükümetlerde de bulunan 10 sandalyeli D66, 5 sandalyeli CDA ve 3 sandalyeli CDU koalisyon için önemli adaylardan. 7 sandalyeli Çiftçi Hareketi dikkate değer partilerden.
VVD ve NSC ortak paydada daha rahat buluşabilecek iki parti. Yeşilgöz özellikle katı göç ve sığınma politikalarıyla adından söz ettiriyor. NSC de bunu savunuyor. Ancak sol görüşlü partiler aynı fikirde değil.
Yine de koalisyonlara Türkiye bakış açısıyla bakmamak lazım. “İşte dört benzemez bir araya gelmez” gibi çıkarımlar ezberden ibaret olur. Koalisyonlara alışkın bir ülke olan Hollanda’da birçok kez olduğu gibi elbette bir araya gelebilirler.
Yeşilgöz’ün başbakan olup olmayacağıysa hangi partilerin hangi şartlar altında koalisyona gireceğine, kimin ne kazanacağına neyden feragat edeceğine bağlı.
Ancak Yeşilgöz’ün PvdA’nın da gerisinde kalmasından dolayı başbakanlık şansı daha da azaldı.
Seçimin ardından şimdi de uzun koalisyon görüşmelerinin bitmesini bekleyeceğiz. Her şey burada belli olacak.