Açlık grevindeki tutuklu eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya hastanede refakat eden aileleri, ikilinin zorla tutulduğu Sincan Cezaevi Hastanesi’ndeki odalarının çok küçük olduğunu ve güneş almadığını, bu yüzden cezaevine dönmek istediklerini söyledi.
Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, OHAL KHK’sıyla ihraç edildikleri işlerine dönmek için yaptıkları açlık grevinin 189’uncu gününde.
29 Temmuz’dan bu yana zorla götürüldükleri Sincan Cezaevi Hastanesi’nde tek başlarına tutulan ikilinin duruşması 14 Eylül’de Ankara Adliyesi’nde görülecek.
‘Çok sıkıntılı dönemler yaşıyoruz’
İkiliye hastanede refakat eden Özakça’nın annesi Sultan Özakça ve Gülmen’in kardeşi Beyza Gülmen Hürriyet”ten Ayşe Arman’a konuştu.
Sultan Özakça, oğlunun sağlık durumu hakkında bilgi verdi: “Çok sıkıntılı dönemler yaşıyoruz. Yoğun mide ağrıları oluyor Semih’in. Kas ağrısı, kol-bacak, sırt, boyun ve böbrek ağrısı çekiyor. Kulaklarında ve burnunda tıkanıklıklar var. Nabzı düşük. Artık zor yürüyor. 86 kiloydu açlık grevine başladığında 55 kiloya düştü şu anda.”
Dört haftadır oğlunun yanında olduğunu aktaran Özakça şöyle devam etti: “İkimiz kalıyoruz odada. Sabah sekizde sayım oluyor, bir de akşam sekizde. Sabahları Semih uyuyor oluyor. ‘Günaydın’ diye bağırarak içeri giriyorlar. ‘Uyuyor’ diyorum. ‘E bir ses verseydi iyi olurdu. Durumunu anlamaya çalışıyoruz’ diyorlar. Bazıları sadece bakıp gidiyor, ama bazıları böyle sıkıntı yaratıyor. Semih hapishanede olmayı, hastanede olmaya tercih ediyor. ‘Çünkü biz hasta değil, açlık grevi yapan direnişçileriz!’ diyor. Zaten zorla getirdiler buraya. İsteklerinin dışında getirdiler.”
‘Kemikleri güneş görmüyor’
Kaldıkları odanın 20 metrekarelik güneş almayan çok küçük bir oda olduğunu kaydeden Özakça sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu açıdan da cezaevini tercih ediyorlar. Güneşe ihtiyaçları var, kemikleri hiç güneş görmüyor. Gün aşırı Numune’nin doktorları geliyor. ‘Tedaviyi kabul ediyor musunuz?’ diyorlar. ‘Hayır’ diyor Semih, onlar da gidiyorlar. Çünkü bize demişlerdi, ‘Eğer başı döner, ayağı falan kırılırsa müdahale etmek zorundayız!’ diye. Semih ise, ‘Bizim hiçbir suçumuz yok, sadece işimiz için direniyoruz. Bize işimizi versinler, açlık grevini bırakalım!’ diyor.”
İki eğitimcinin de kendi savunmalarını kendilerinin yapmak istediğini belirten Özakça, “Ama durumun ne olacağı belli değil. Duruşmaya çıkarıp çıkarmayacakları da belli değil. Hakim istemiş ama sonuçta doktorlar neye karar verecek, belli değil. Tek istedikleri gidip ifadelerini verebilmek” dedi.
”Ne yağ ne kas hiçbir şey yok’
Beyza Gülmen de kardeşinin durumu hakkında bilgi verdi: “İyi değil. Kas ağrılarından uyuyamıyor, böbrek ağrısı yaşıyor. Bacakları, boyun ve omuzları ağrıyor. Kalbinde ritim sorunları var. Artık yürüyemiyor. Işığa hassasiyet, kulak çınlaması şikayetleri arasında. En son hastaneye geldiğinde tartıldı, 44 kiloydu. O zamandan beri bilmiyoruz, ölçüm yapılmadı. 60 kiloydu başladığında, şu anda 40’a filan düşmüş olması lazım. Çok, çok zayıf. Uzun zamandır görmediğim için refakatçi olarak geldiğimde çok şaşırmıştım. Sadece kemik. Ne yağ ne kas hiçbir şey yok. Organlarından yiyor yani. Ama yarın mahkemeye gidip kendini savunmak istiyor, ifade vermek istiyor. Neden açlık grevinde olduklarını, nasıl bu işe başladıklarını anlatmak istiyor. Bunun dışında başka bir şey kabul etmeyecekler.”
Kardeşinin odasının da çok küçük olduğunu, havalandırma bulunmadığını ve güneş almadığını yineleyen Gülmen, “Hapishanede en azından tekerlekli sandalyeyle hava alıyorlardı, güneş görüyorlardı. Artık öyle bir imkanları da yok. O yüzden geri dönmek istiyorlar. Bir insanın, hastaneden hapishaneye dönmek istemesi gibi bir durum yarattılar. Oda küçük olduğu için hareket kabiliyeti çok kısıtlı” dedi.