MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Tüberküloz tedavisinin ücretsiz yapıldığı Türkiye’de, yabancı ülke doğumlu hastaların sayısı giderek artıyor. 2005’de yabancı hasta oranı yüzde 6.8 iken 2021’de oran yüzde 15.7’ye çıktı. İstanbul Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yatarak tedavi gören Pakistanlı Muhammed Usman bu hastalardan sadece biri.
Tüberküloz hem dünya hem de Türkiye’de halk sağlığı sorunu olmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2021 yılında tüm dünyada toplam 10,6 milyon kişiye tüberküloz tanısı konuldu. 1,6 milyon insan verem hastalığı nedeniyle öldü. Dört milyondan fazla kayıtsız hasta var. Bunlar tanı konulmadığı için tedavi alamıyor ve hastalıklarını bilmeden başkalarına bulaştırıyorlar. Türkiye’de 2021 verisine göre 9 bin 156 kayıtlı tüberküloz hastası bulunuyor.
Dünyanın çok göç alan diğer metropolleri gibi İstanbul’da da tüberküloz daha büyük bir sorun. İstanbul’da kayıtlı hasta sayısı 2 bin 954. Ülkedeki her üç hastadan biri burada. 2005’de tüberküloz hastalarında yabancı oranı yüzde 8.4’ken, 2021’de yaklaşık yüzde 25’e çıktı. Yani kentteki her dört hastadan biri, yabancı ülke doğumlu. Yaklaşık 30 farklı ülkeden göçmen tüberküloz hastamız oldu.
Tüberküloz sosyo ekonomik koşullarla ilişkili bir hastalık. Göçmenlerin hemen hepsi sorunlu, kötü koşullar, yoksulluktan daha iyi bir yaşam için kaçıyor. Ancak burada da çalıştıkları, yaşadıkları yerler genellikle insanlık onuruna yakışmıyor. Ucuz işgücüler. Küçük alanları, çok insan paylaşıyor. Böyle ortamlar hastalığın ortaya çıkışını, bulaşmasını da kolaylaştırıyor.
Bazı eksikleri olsa da Türkiye’de iyi bir tüberküloz kontrol programı var. Yurttaş ya da yabancı, nereden gelirse gelsin tespit edilen tüm hastaların ayaktan ve hastanelerdeki tüberküloz tedavileri ücretsiz yapılıyor.
‘Sosyal endikasyon’ önemli kriter
Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi Tüberküloz ve Dirençli Tüberküloz Kliniği bunlardan biri. Sorumlusu Prof. Dr. Aylin Babalık, beşi mahkum, toplam 75 yataklı kliniğin bazen üçte birinde göçmen hastaların yattığını anlattı.
Kliniği gezerken o gün hastaneye yatırılan Pakistan Peşaver’den iki yıl önce göç eden Usman’la tanıştım. Henüz 22 yaşındaydı ve etiketçide çalışıyordu. Türkçeyi tek tük konuşabiliyordu. Anlaşabildiğimiz kadarıyla, anne, babası ve üç kardeşiyle Türkiye’de yaşıyor. Ailenin diğer bireyleri Urfa’ya geçmişler. Kilo kaybı, balgam, öksürük, ateş belirtileri yaşayınca iki ay önce işini bırakmış, tüberküloz teşhisi konmuş.
Prof. Dr. Babalık, Usman’ın balgam testi negatifleşinceye (basil çıkarması durunca) kadar hastanede yatırılarak tedavi edileceğini söyledi. ‘Sosyal endikasyon’u varsa, yani dışarıdaki yaşam koşulları nedeniyle tedavisi aksayabilecekse hastanede daha uzun süre yatacak. Babalık aynı zamanda İstanbul Verem Savaşı Derneği’nin yönetim kurulu üyesi. Kalacak uygun yeri olmayan Türk veya yabancı hastaları dernek, ilaçlarını her gün gözetim altında içmeleri kaydıyla otelde yatırıyor. Yine anlaşmalı lokantasında yemek yediriyor. Sosyal hizmet uzmanının değerlendirmesine göre başka destekler de sağlanıyor.
Ziyaret ettiğim başka odalarda Türkmenistanlı, Azerbaycanlı hastalar da gördüm. Afrikalı hastalar da sık yatırılanlardan. Ancak ben gittiğimde hiç yoktu.
‘Savaştan sonra Ukrayna’dan gelen hastalar da var‘
Babalık, hastaların kendi ülkelerinden çok daha iyi tedavi edildiklerinin farkında olduğunu söylüyor: “Göçmen hastalar daha düşkün geliyor. Sağlık kuruluşuna geç erişip, geç tanı konulmasında kaynaklanıyor bu. O yüzden de yatırmayı tercih ediyoruz. Hastalar, bizim insancıl ve eşit davrandığımızın farkında. Türkmenistanlılar, Azerbaycanlılar vs. ülkelerinde ilaçları almak için bile rüşvet vermeleri gerektiğini anlatıyor. Türkiye’nin tüberküloz kontrol programının iyi, özveriyle çalışan hekimleri, tedavinin ücretsiz olduğunu biliyorlar. Özellikle tercih edip gelenler var. Hastaya sonuna kadar sahip çıkıyoruz. Her şey ücretsiz. Gerekirse başka bölümlerden konsültasyon alıyoruz, ameliyatlarını yaptırıyoruz, psikiyatrik yardım sağlıyoruz. Bir yıldan uzun süre yatırdığımız hastalarımız oldu. Başarıyla tedavi edip, taburcu ediyoruz. Bu hastaların tedavi edilmesi toplumun tüberkülozdan korunması açısından da önemli.”
Ukrayna’dan da hastaların geldiğini anlatan Babalık, şunları dedi: “Savaştan sonra Ukrayna’dan dirençli tüberküloz hastaları geldi. Afganistan, Pakistanlılarda yüksek direnç görmüyoruz. Ama Türki cumhuriyetler, Rusya, Ukrayna’dan gelenlerde direnç oranı yüksek. Tüberküloz kontrol programları iyi olmadığı için hastalar tedavi edilemiyor, hastalık etkeni basil ilaçlara karşı direnç geliştiriyor. Hem dirençli hem de çok ilaca dirençli hastalarda ayrı ilaç rejimleri uyguluyoruz. Bunların tedavi süresi daha uzun, zor ve maliyetli.”
Türkiye vatandaşları hastalara Sağlık Bakanlığı’nın, göçmenlere ise derneklerinin sosyal ve maddi destekler verdiğini vurgulayan Babalık şöyle devam etti: “Taburcu olduktan sonra verem savaşı dispanserleri, oradaki hekim, hemşire, sosyal hizmet uzmanları hepimiz ekip olarak çalışmaya devam ediyoruz. Hastanın tedaviyi bırakması en başta topluma zarar verir. Tedavi bittikten sonra da dört- beş yıl polikliniğimize kontrollere geliyorlar. Gerekirse tekrar yatırıyoruz. Hoşgörü ve her türlü destekle takip ediyor ve destekliyoruz. Madde, alkol kullanımı, psikiyatrik bozukluk vs. sorunları varsa bunlarla da mücadele ediyoruz. En sonunda hasta bize teşekkür ederek ayrılıyor.”
Komor adaları, Haiti’den bile hasta var
ASEM Göçmen Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Koordinatörü Lerzan Caner Conde, göçmenlerin hastanelerde büyük zorluklar yaşadıklarını ve pahalı fiyatlar nedeniyle sağlığa erişim haklarının kısıtlı olduğunu anlattı. Hastanelerin polise haber vermelerinden korktuklarını söyleyen Conde, “Hastalıkları çok ilerleyince gidiyorlar. İyileşmeleri zor oluyor. Göç idaresi tıbbi raporlar vs. götürülürse insani ikameti zor ve süreli veriyor. İkameti göndermesi zaman alıyor” dedi.
Komor adalarından, Haitiden bile hastalarla ilgilendiklerini anlatan Conde, bir tüberküloz hastasını kaybettiklerini söyledi. Ailece tüberküloz tanısı alanlar bulunduğunu belirten Conde şunları anlattı: “Tüberküloz ve HIV hastamız çok. Göçmenlerin yaşam koşulları kötü, yoksulluk içindeler. Bağırsak tüberkülozu olan küçük bir göçmen çocuk için Çam Sakura Şehir Hastanesi bir milyon lira istemişti. İstanbul Verem Savaşı Derneği’nin sosyal hizmet uzmanı Naciye Bıyıklı ile devreye giderek, güç bela ödeme yapmadan çocuğu çıkarabildik. Sadece çocuklarıyla oturan kadınlar arasında çok yoksulluk var. Üçüncü bodrum katta, güneş görmeden oturuyorlar, çocuklar beslenemiyor.”
Verem savaşı dispanserleri mücadelenin temel aktörü, güçlendirilmeli
Türk Toraks Derneği Tüberküloz Çalışma Grubu hastalığın kontrolü için aşağıdakileri öneriyor:
*Tüberküloz savaşı dispanserlerinin düzenli çalışması önemlidir. Bunun için, çalışanların desteklenmesi, aynı konumdaki birinci basamak personeli ile eşit ekonomik koşullar sağlanması gereklidir.
* Tüberküloz ile ilgili hizmetler, özel bir faaliyet alanıdır. Çalışanların bu alanda eğitim almalarına ihtiyaç vardır. Son yıllarda Covid 19 salgınının etkisi yanında başka nedenlerle hekim ve personel eğitimleri aksamıştır. Bu durumun hızla düzeltilmesi, eğitim çalışmalarının düzenli sürdürülmesi zorunludur.
*Tüberküloz hastalarının tanıları çoğunlukla hastanelerde uzmanlarca konulmaktadır. Tıp fakültesi eğitimlerinde tüberküloz bilgisi verilmeli ve farkındalığı artırılmalıdır.
* Tüberküloz tedavisi için yeni geliştirilen ilaçların, özellikle ilaca dirençli tüberküloz tedavisi ilaçlarının temini ve ülkemizde kullanılması konusunda Sağlık Bakanlığının desteği gereklidir.
* Tüberkülozhasta sayısının düşmesi, bu hastalığı hekimlerin daha az görmesi nedeniyle tanıda gecikmeler olmaktadır. Topluma yönelik veremi anlatan, erken tanının önemini, veremden şüphelenmek gereken durumları vurgulayan farkındalık çabalarına gerek vardır.
*Sonuç olarak, yeni yüzyılda ülkemizde verem savaşını kesintisiz sürdürmemiz gereklidir. Bunun için tüberküloz kontrolünün temel birimi olan verem savaşı dispanserleri desteklenmeli ve güçlendirilmelidir.
Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) de cumhuriyetin kuruluşuyla beraber görev yapmaya başlayan Verem Savaş Dispanserleri sayesinde, eksikleri olmasına rağmen yürütülen Tüberküloz Kontrol Programı’nın başarıyla devam etmesi için verem savaş dispanserlerinin yapısı ve çalışanlarının desteklenmesi, güçlendirilmesi gerektiğini açıkladı: “Böylece halkımızın bu kurumlardan daha fazla faydalanabilmesi, tüberküloz tedavilerinin eksiksiz yapılabilmesi, tüberküloz hasta temaslılarının takibinin yapılması ve gerekli kişilere koruyucu tedavilerinin sağlanabilir. Bu da “Veremsiz Türkiye” ve “Veremsiz dünya”‘ hedefine ulaşılması için önemli bir adım olacaktır.”