Britanya’nın saygın gazetelerinden Guardian için bir yazı kaleme alan yazar Elif Şafak, “Açık olan bir şey var ki kolektif olarak depresyondayız. Mutsuz bir topluma dönüştük” dedi.
Şafak, yazısında antidemokratikleşmeden Avrupa Birliği (AB) hedefinden uzaklaşmaya, toplumdaki kutuplaşmadan hak ihlallerine, Kürt sorunundan Suriye’deki savaşa gündeme dair hemen her konuda Türkiye’nin içine girdiği açmazı anlattı.
Çok değil birkaç yıl önce yeni ve çoğulcu bir anayasa yaparak AB’ye katılması beklenen Türkiye’nin, ulusal birliğini yitirdiğini belirten Şafak, “Gezi eylemlerinden sonra yükselen kutuplaşma, insanların kendini aynı topluma ait hissetmedikleri kritik bir seviyeye erişti. En büyük ayrılık ‘Erdoğan yanlıları ve Erdoğan karşıtları’ arasında. Biri herhangi bir eleştiri getirdiği anda vatan haini ilan ediliyor” dedi.
‘Tek müttefiki Suudi Arabistan’
Ülkenin demokrasi tarihinin hiçbir zaman mükemmel olmadığını, ancak bugün gelinen çıkmazın birçok açıdan yeni olduğunu savunan Şafak, artık Türkiye’nin dış politikasını diplomasiden çok ideolojinin şekillendirdiğini söyledi ve “Türkiye seküler, modern ve uluslararası toplumla entegrasyonunu sağlamış bir ulus devlet olmayı sürdürmeliydi. Ancak ‘komşularla sıfır sorun politikasından’, ‘hemen her komşusuyla çatışan’ bir hale geldi” dedi.
Ülkenin etrafının düşmanlar tarafından çevrili olduğu söyleminin yeniden yayılmaya başladığını anımsatan Şafak, CHP Sözcüsü Selin Sayek Böke hakkındaki ‘vaftiz’ haberlerinin içerdiği nefret söylemini örnek verdi ve ülkenin giderek izole olduğunu, AB üyeliğine giden bir durumdan tek müttefikinin Suudi Arabistan olduğu bir hale geldiğini anlattı.
‘İslami köktencilik ölümcül bir tehdit’
Ülkenin en büyük sorunu konumundaki Kürt sorununda militarizm ve şiddetin yükselişinden ötürü hem AKP hükümeti hem de PKK’nin eleştirilmesi gerektiğini vurgulayan Şafak, “Politikacılar gül bahçesi resmi çizedursunlar, İslami köktencilik ölümcül bir tehdit olmayı sürdürüyor. İŞID bağlantılı terör saldırılarının büyük kısmı Suriye’de radikalleşen Türkiye vatandaşları tarafından yapılıyor” dedi.
İfade özgürlüğü ve akademik özgürlük konularına da dikkat çeken Şafak, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildiği 2014 yılı ağustos ayından bu yana 1300’den fazla vatandaşa ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçundan dava açıldığını anımsattı, 1200’den fazla akademisyenin imza verdiği ‘Barış İçin Akademisyenler’ bildirisi ve yankılarına işaret etti.
Şafak şöyle devam etti: “Türkiye’nin demokratları yalnız ve mutsuz hissediyor, umutsuzluk iklimi ve paranoya baskın oluyor. Muktedir politikacılar demokrasiyi çoğunlukçulukla karıştırıyor. Demokrasi oy sandığı olduğu kadar, hukunun üstünlüğü, güçler ayrılığı, kadın hakları, azınlık hakları, kültürel ve siyasi çeşitlilik, medya özgürlüğü, ifade özgürlüğü, konuşma ve yazma hakkıdır. Bu evrensel temel kural doğrultusunda, Türkiye Suriye veya Ortadoğu’ya karışmak yerine, derhal kendine bakmalıdır.”