ELİF KEY
Her gün en az 1 milyar insanın ne yaptığını, nereye gittiğini, ne içip nelere baktığını gözetleyen Facebook 1 Ocak 2015 tarihiyle artık iyice zıvanadan çıkıp evin baş köşesinde oturacağını duyurdu! Ama bunu öyle tatlı bir dille yaptı ki, kimse açıp da yeni Kullanım Şartları Sözleşmesi’ne bakmaya lüzum dahi görmedi. Hem o kadar sayfalarca sözleşmeyi kim okuyacak!
Sözleşmenin içinde yazıyor, buyurun: ‘Facebook’u her kullandığınızda veya çalıştırdığınızda, örneğin bir başkasının zaman tüneline baktığınızda, bir mesaj gönderdiğinizde veya aldığınızda, bir arkadaşı ya da sayfayı arattığınızda, bir şeylere tıkladığınızda, görüntülediğinizde veya bir şekilde etkileşime girdiğinizde, bir Facebook mobil uygulamasını kullandığınızda veya Facebook üzerinden alışverişler yaptığınızda sizin hakkınızda veriler alırız.’
Geçmiş olsun!
Bunların hiçbiri yeni değil, ama her seferinde kapsamı genişletilen maddeler. Girip bakarsanız göreceksiniz, bu okumadan imzayı bastığımız, ‘Kabul ediyorum’ kutusuna tıkladığımız her sözleşme en az 25 sayfa, en az 100 bin vuruş. ‘Kabul ediyorum’ rızası verdiğiniz her sözleşmeyi okumaya kalkarsanız 180 saatinizi bu işe vermeniz gerekiyor. (Ben hesaplamadım, hesaplanmışı bu!)
Wall Street Journal ise acı gerçeği açıklıyor: Rıza verdiğimiz her metnin arkasında tüketicinin kaybı 250 milyar dolar! Mahir Yavuz, büyük şirketlerle çalışan bir veri görselleştirme uzmanı, hiçbir şey hissetmeden kabul ettiğimiz anlaşmaların bir tasarımsal tuzağı olduğunu, kabul ettiğimiz her sözleşmeyle aslında telefon defterlerimizi dahi paylaştığımızı anlatıyor.
Biz bu sözleşmeleri hiç gıkımız çıkmadan nasıl imzalıyoruz. Bu işin bir tasarımsal tuzağı olmalı değil mi?
Ortada çok pratik bir sorun var, dijital dünya çok hızlı hareketlerle ilerliyor. Sürekli bir şey oluyor, link yolluyoruz, fotoğraf yüklüyoruz. Kişisel veya ticari olarak verimliliği artırabilmek adına yaptığımız türlü hareketlerimiz var. Bütün yapabileceğimiz hareketleri önceden varsayıp önümüze bu kadar uzun sözleşmeler geliyor.
Şimdi bir bunun ekrandan okunması mümkün değil. Tasarım olarak zorlayıcı! Şirketlerin bir takım stratejileri var, Facebook’un kullanıcıya cazip gelen yöntemleri var. Farklı bölümlere ayırıyor, ama bu yine de bunlar işin ciddiyetini maskeliyor.
Bu sözleşmeleri okuyan var mıdır? Niye okumuyoruz?
Yoktur. Okumuyoruz, çünkü pratik değil, çünkü bize maddi zarar verecek sonuçlar görene dek bu sözleşmelerin bizi neye tabi tuttuğunu kavramıyoruz. Eski tasarımında iTunes sözleşmesini okumasan dahi sayfanın en altına gelip ‘onaylıyorum’ butonuna basıyorduk, kimileri muhtemelen okuyordu, şimdi tasarımı değişti, daha sözleşme açılır açılmaz onaylıyorum diye en başta kabul ediyorsun, onlar da en baştan senin okumadığını biliyor. Apple kullanıcıların sözleşmenin sonuna kadar gitme şikayetini dikkate alıp bu işi başa çekti.
Facebook, Amazon, Twitter, LinkedIn, Instagram bizim bilgilerimizle ne yapıyor?
Birincisi herkesin somut olarak hissettiği ortak reklam ağları var. Bunlar bütün insanları profilliyor. İşin çığrından çıktığı nokta şu, biz hangi şirketlerin veri tabanlarındayız, bize hangi reklamlar gösteriliyor farkında değiliz. Perdenin arkasında online reklam şirketlerinin bizim bilgimizin olmadığı bir profilimiz var ve buna onayımız yok! Ve bundan kaçış da yok.
İkincisi güvenlik. Güvenlikte sen potansiyel olarak risk listesinde bir insansan, özellikle Amerikan vatandaşı değilsen, seni koruyan hiçbir şey yok. Sen makul şüphelilerden biriysen şirketin onay verdiği ölçüde hükümetler sana dair her türlü bilgiye ulaşacaktır.
Bunlar bu bilgilerle analiz yapabilir, hükümete verebilir ve bu onun yasal hakkı. Biz bir imzamızla her türlü bilgimizi kullanıma açık hale getiriyoruz. Lakin büyük şirketler ne dostumuz ne düşmanımız, onlar şirket ve kendi çıkarlarına en uygun neyse onu yapıyorlar, yapmaya da devam edecekler.
Son olarak ise Facebook’un geçen aylarda patlayan skandalında gördüğümüz üzere deney de yapıyorlar. Bize ve yaptıklarımıza dair veriler ürettikten sonra bunları kişiler nasıl hareket ediyor, kötü haber okuyunca hareketleri değişiyor mu büyük çaplı sosyal deneylerde kullanabiliyorlar.
Biz kendimizi nasıl koruyalım?
Herkes bu sözleşmeleri şöyle bir okursa, bu ‘Verilebilir’, ‘Yapılabilir’ yazan her şey aslında verildi ve yapıldı diye düşünmek lazım! İnsanları korkutmak istemiyorum ama sitelerdeki sosyal ağlardaki bütün aktiviteleriniz kaydediliyor, buna silme işlemi ve hatta sizin kimlerin profillerinde dolaştığınız da dahil!
‘Sildim’ sandığınız şey başka ‘cloud‘da, bir karanlık dünyada varolmaya devam edebiliyor. Zaten delil karartma olmasın diye bazı şirketler sildiğinizi sandığınız şeyleri belli bir süre tutmak zorunda! Ebediyen silinip silinmediği muamma.
Mesela, Whatsapp kullandınız, ve sonra uygulamayı komple sildiniz, ama oradaki yazışmalarım nereye gittiğini bilmiyorsunuz değil mi, iyi ben de bilmiyorum! Ben bunların kaybolduğunu sanmıyorum. Sildiğimizi sandığımız çoğu şey aslen silinmiyor. Bu bilgiler nerede, hangi şirketlerin data merkezlerine kaydoluyor ve ne zaman, hangi koşullarda ortaya çıkabilir bilmiyoruz.
Son günlerde insanlar Facebook’a uyarı mahiyetinde durumlarına (Status) bir şeyler yazıyorlar. Bunun bir faydası var mı?
Facebook sözleşmeyi revize edemeyeceğinizi baştan söylüyor ve imzalatıyor. Üzgünüm ama bu tarz hareketler Facebook’un umurunda değil ve hukuki olarak geçersiz işlem.