MESUDE DEMİR
@mesudedemirr
Tedavi edilmeyen görme kaybı ve LDL kolesterol (kötü kolesterol) yüksekliği de Alzheimer riskini artıran faktörlere eklendi.
Lancet Demans Komisyonu’nun 2024 güncellemesine giren bu iki yeni faktörün yanı sıra, düşük eğitim düzeyi işitme kaybı, hipertansiyon, sigara içme, obezite, depresyon, fiziksel hareketsizlik, diyabet, aşırı alkol tüketimi, travmatik beyin hasarı, hava kirliliği ve sosyal izolasyon da demans geliştirme riskleri arasında sıralanıyor.
Her üç saniyede bir demans olgusu ortaya çıkıyor
Türkiye Alzheimer Derneği’nin hazırladığı ve ilgili resmi kurumlara sunduğu Ulusal Demans Stratejik Planı’na göre, demans, en sık görülen formuyla Alzheimer hastalığı (üçte ikisinden fazlası) yaşla birlikte görülme riski artan, hastada oluşturduğu engellilik durumu, ölüm oranları, bakıcı yükü ve bakım maliyetiyle toplumu etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunu.
Demans dünya genelinde 50 milyon kişiyi etkiliyor. Her üç saniyede yeni bir demans olgusu ortaya çıkıyor. Bu artış hızıyla 2050’de demans hastası sayısının 152 milyona ulaşacağı öngörülüyor.
Türkiye’de 600 bin kişinin bu hastalıkla mücadele ettiği düşünülüyor. Hastalıkla ilgili en önemli risk faktörü yaş. Yaşlı nüfus oranı yüzde 10.2’ye ulaşan ülkede demans sıklığının da giderek ve hızla artacağı ortada. Alzheimer hastalığı 65 yaşından sonra her beş yılda bir katlanarak artıyor. Hastaların yüzde 43’ü 75-85 yaş aralığında.
Görme kaybı yaşayanlarda demans riski yüzde 30 artıyor
Söz konusu rapora göre, görme kaybı yaşayanlarda demans riski yüzde 30 daha yüksek. Çünkü görme bozukluğu sosyal izolasyon ve depresyona yol açarak beyin sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Bilişsel gerilemeye katkıda bulunabiliyor. Görme bozukluklarının demans riskini artırma mekanizması, beyin hücrelerinin yeterli uyarı alamaması ve nöroplastisitenin (beynin yapısal veya fizyolojik değişikliklere uğrama yeteneğinin) azalmasıyla ilişkilendiriliyor.
Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Başar Bilgiç, beynin dış dünyayla bağlantısını sağlayan göz ve kulak sağlığının korunmasının, bunamanın önüne geçmede en etkili yöntemler arasında yer aldığını söyledi.
Yine rapora göre, orta yaşlarda yüksek LDL kolesterol seviyesi, diğer damarlarda olduğu gibi beyindeki kan damarlarında da plak birikimine neden olabiliyor. Beyin yeterince beslenemeyince Alzheimer’in gelişimine zemin hazırlıyor.
Orta yaşlıları sağlıklı yaşlandırmak demans riskini azaltabilir
Diken’e konuşan Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Başar Bilgiç, risk faktörlerinin iyi yönetilmesi ve sağlıklı tercihlerle demans vakalarının neredeyse yarısının önlenebileceğini söyledi. Kötü kolesterol, demans vakalarının yüzde 7’sinden sorumlu.
Sağlıklı yaşlanmanın pekala mümkün olduğunu belirten Bilgiç, şöyle devam etti: “Şu andaki orta yaşlıları hedefleyerek, sağlıklı yaşlandırmakla en açından gelecekte bir kısım insanı kurtarabiliriz. Tedavi maliyetlerini düşündüğünüzde bu çok rasyonel bir yaklaşım. Bunun için işitme taramaları yapılabilir. Çünkü orta yaşta işitme kaybı çok ciddi bir risk faktörü. ‘Kolesterol yüksekliğinden korkmayın’ diyenlere aldırmayın. Aksine LDL kolesterol yüksekliğinin Alzheimer için çok ciddi bir risk faktörü olduğu gösterildi. Öyle kokoreç, kelle paça yiyerek orta yaşlar geçirilmez. Biliyoruz ki kalbe iyi gelen önlemler, beyni de koruyor.”
Sosyal bağlar önemli
Alzheimer riskini azaltan önemli faktörlerden biriyse sosyal bağlar. Güçlü sosyal bağlar ve zengin sosyal çevre hastalıktan koruyor. Sosyal bağların beyinde sinapsları (sinirler arası boşluk) da koruduğunu vurgulayan Bilgiç şunları söyledi:
“Entelektüel bir hayat yaşamanın koruyucu etkisi var. Hep aynı şeyi yapmak ciddi bir risk faktörü. Bir şeyi otomatiğe bağlayarak, artık zorlanmadan, gayret göstermeden yapmak da öyle. Biraz beyni yormak gerekiyor. Briç oynamak, sudoku çözmek, dil veya enstrüman çalmayı öğrenmek gibi faaliyetlerle Alzheimer karşı sağlıklı yaşlanmak mümkün.”
Yıllardır Alzheimer’e yönelik ilaçlar bekleniyor. Alzheimer’ı yavaşlattığı gösterilen ikinci ilaç olan Lacenemab geçtiğimiz yıllarda Amerikan İlaç Dairesi (FDA) tarafından onaylanmıştı. Halen ABD, Çin, Japonya, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde kullanılıyor. ABD Gıda ve İlaç Kurumu (FDA) bu yıl içinde ise Donanemab adlı bir diğer ilaca daha kullanım onayı verdi.
Türkiye ilaçta Avrupa’yı takip ediyor
Bilgiç ilaçların hangi hastalarda yan etkilere yol açabileceğinin netleşmeye başladığını belirtti: “Bu yıl içinde Avrupa İlaç Ajansı (EMA), özellikle yan etkilerinden dolayı Lacenemab’ın kullanımına onay vermedi. Kararı oldukça tepki çekti. Bu durum Türkiye’yi dolaylı olarak etkiliyor. Çünkü Türkiye’deki sağlık otoriteleri genellikle EMA’nın kararlarını izliyor. Türkiye’deki Alzheimer hastalarının umutla beklediği tedaviye ulaşmaları zorlaştı.”
Son ilaçlarerken dönemde hastalığı kısmen yavaşlatıyor. Ancak nadir de olsa ölüme yol açabiliyor. Yan etkilerinin, doğru hasta seçimi ve düzenli kontrollerle yönetilebileceğini söyleyen Bilgiç, şöyle konuştu:
“Yeni çıkan veriler, genetik incelemeler ve beyin görüntülemeleri ile yan etki riski düşük hastaların seçilebileceğini ve ilaç kullanımı sırasında da yan etkilerin kontrol altında tutulabileceğini gösteriyor. Bahsi geçen tedavilerin Türkiye’de onaylanması ülkemizdeki hastaların yararına olacak bir gelişme. Kaldı ki diğer ülkelere kıyasla daha fazla sayıda MR cihazı, deneyimli radyolog ve nörologlarımız var. Bu sayede uygun hasta seçimi ve yan etkileri kontrol altında tutmak diğer ülkelerdeki kadar zor olmaz.”