Akademisyenler, uygulamalı bilimler yüksekokulunun yönetim bilimleri fakültesine dönüştürülmesini ve tepeden inme bir şekilde cumhurbaşkanının kararıyla kurulan iletişim fakültesinin senato temsilcisinin belirlenmesinde sırasında yaşanan hukuksuzlukları iki yeni davayla yargıya taşıdılar.
Davaya taşınan ilk konu Diken’in de gündeme getirdiği, iletişim fakültesi senato temsilcisinin usulsüz bir şekilde belirlenmesi.
Boğaziçi Üniversitesi, yaklaşık altı ay önce, üç fakülte ve iki enstitü için kadro ilanı açmıştı. İlanlar ‘adrese teslim’ denebilecek cinstendi. İletişim fakültesine de adrese teslim ilanla bir akademisyen işe alındı. İşe alınan akademisyenin ismi Dr. Cihat Arınç. Arınç, atanır atanmaz usulsüz bir şekilde fakültenin senato temsilcisi oldu. Arınç’ın ağustosta katıldığı ilk senato toplantısında kendisine şerh de düşüldü.
İletişim fakültesinde Arınç haricinde fakülte dekanı olan endüstri mühendisliği hocası Gürkan Kumbaroğlu var; yani fakültede sadece iki kişi bulunuyor. 2547 numaralı YÖK kanunu madde 14’e göre de, iletişim fakültesi mevcut şartlarda senato temsilcisi seçemez ama buna uyulmadı.
Akademisyenlerin basın açıklamasında konuyla ilgili şu ifadelere yer verildi: “29 Eylül 2022 tarihinde İstanbul 11. İdare Mahkemesi’ne yapılan başvuru kuruluş kararının yasal olmadığı gerekçesiyle Danıştay’a başvuruda bulunduğumuz iletişim fakültesinin senato temsilcisi olarak Dr. Cihat Arınç’ın atanması kararının iptali içindir. Hiçbir alt yapısı ve akademik kadrosu bulunmayan, yasayla kurulması gerekirken, fonksiyon gaspıyla cumhurbaşkanı kararıyla kurulan ve bu kararın iptali için Danıştay 8. Daire’ye başvurulmuş olan iletişim fakültesi, alt yapı ve akademik kadrolarıyla henüz faaliyete geçmediği gibi, dekanlık görevi de vekaleten rektör yardımcısı vasıtasıyla idare edilmektedir. Uzmanlık alanı itibariyle öne çıkmayan, idari görevin gerektirdiği deneyime sahip olmadığı aşikâr olan bir akademisyenin bu kadar önemli bir görev için tercih edilmesi başlı başına hukuken sorgulanması gereken bir işlemdir. Boğaziçi Üniversitesi, birikimi, yetişmiş kadroları ile ülkemizin en önemli yükseköğretim kurumlarından birisidir. Böyle olağan dışı yönetim usullerine gereksinimi yoktur. Amaçlanan fakülte kurmak veya kurulan fakülteyi işletmek değil, hukuku dolanarak dekan yetkilerini ve oy hakkını kullanmak, sonuç olarak Üniversiteyi zapt etmektir.”
Yüksekokulun fakülteye dönüştürülmesi
Yargıya taşınan ikinci konuysa uygulamalı bilimler yüksekokulunun kapatılarak yönetim bilimleri fakültesine dönüştürülmesi. 4 Ağustos tarihli resmi gazeteyle, akademisyenlerin onayı alınmadan bu fakülte kuruldu.
Akademisyenlerin basın açıklamasında konuyla ilgili şunlar dendi: “Anayasa ve Yükseköğretim Kanun’unda açıkça belirtilmesine, yasal zorunluluğa rağmen herhangi bir planlama yapılmamış ve üniversite organlarının görüşü usulüne uygun şekilde alınmamıştır. Cumhurbaşkanı’nın mevcut uygulamalı bilimler yüksekokulunu kapatarak bu birimi yönetim bilimleri fakültesine dönüştürmesine ilişkin bu hukuksuz işlem, hem Anayasal ilkeler ve kurallarla bağdaşmaktan uzak, hem de yükseköğretim mevzuatına aykırıdır. Başvurumuz uygulamalı bilimler yüksekokulunun kapatılarak, bu birimin yönetim bilimleri fakültesine dönüştürülmesini sağlayan cumhurbaşkanlığı kararının iptali içindi ve 28 Eylül 2022 tarihinde Danıştay’a yapıldı.”
Geçtiğimiz günlerde, Danıştay Savcısı, cumhurbaşkanının Boğaziçi Üniversitesi’ne tepeden inme bir şekilde ‘hukukla iletişim fakültelerinin’ ve ‘yapay zeka ve veri bilimi enstitüsünün’ kurulmasını akademik özerkliğe ve anayasaya aykırı bulmuştu.
Boğaziçili akademisyenlerin, okulda yaşanan usulsüzlüklerle ilgili açtığı 30’a yakın dava bulunuyor.