Ece Deniz
ecedeniz@diken.com.tr
@meneksecedeniz
Son günlerin belki de en çok konuşulan konusu X’ten Bluesky’a göç. Peki gerçekten bu dijital savaşta Bluesky, X’in yerini alabilecek mi?
X’in (eski adıyla Twitter) sahibi Elon Musk’ın, platformu ABD başkanlık seçimlerinde Trump lehine bir propaganda aracına dönüştürmesi ABD’lilerin tepkisini çekmiş, 5 Kasım’daki seçimler sonrası Bluesky’a geçen kullanıcıların sayısı milyonları bulmuştu.
Türkiye’de de durum aslında pek farklı değil. Musk’ın getirdiği her yeni düzenlemeye tepki vermekten yorulan ve platformun sürekli eski günlerini özleyen kitle, sanki aralarında sözleşmişçesine Bluesky’a göç etmeye başladı.
Köklü İngiliz gazetesi Guardian, 13 Kasım’da ‘aşırı sağ komplo teorileri ve ırkçı içerikler’ nedeniyle X’i terk etmiş, peşi sıra İspanyol gazetesi La Vanguardia, CNN’in ünlü gazetecisi Don Lemon, Almanya’nın Hamburg kentinin futbol kulübü St. Pauli ile Avusturya Havayolları platformdan çıktıklarını duyurmuştu
Dünya’da son birkaç aydır devam eden göç, ülkemizde kasım başından itibaren daha güçlü bir şekilde gözlemleniyor.
Fakat Türkiye’de siyasi partiler, resmi kurumlar bu geçişe pek hevesli değil gibi. Oysa teknokratlar, gazeteciler ve entelektüeller platforma hızlıca uyum sağladı.
En başta sorduğumuz soruyu belki şimdi yeniden yinelemek gerekecek, Bluesky gerçekten de yeni bir alternatif olabilir mi? Musk’ın yönetime gelmesiyle tam anlamıyla bir sansür ve propaganda aracına dönüştüğü ileri sürülen platform liderliğini Bluesky’a bırakacak mı?
Bu soruları iletişimcilere, akademisyenlere ve medya profesyonellerine sorduk. Onlar da Diken için yanıtladılar.
İletişimci ve akademisyen Orhan Şener’e göre Bluesky’ın kalıcı bir çözüm olup olmayacağı belirsiz ve geleceğiyse tartışmaya açık:
“Bluesky, şu anda bir yankı odasına dönüşme potansiyeli taşıyor; özellikle aynı fikirlere sahip bireylerin, kendilerini daha rahat hissedebilecekleri bir ‘duygusal’ alan yaratma amacı güttüğü izlenimini veriyor.
ABD’deki bu dijital göç, Demokratların bir kesiminde MAGA (Make America Great Again) destekçilerine karşı duyulan yoğun tiksintinin bir yansıması olabilir. Bu durum, yalnızca fikir ayrılığı değil, aynı zamanda aynı ortamda bulunmama isteği de doğuruyor.
Türkiye’deyse benzer bir ayrışma, kentli ve seküler kesimler ile taşradaki muhafazakar kesimler arasında da mevcut. Örneğin, popüler kültürde ‘Kızılcık Şerbeti’ dizisindeki Kıvılcım karakterinin ‘bunlar da her yerde’ sözleri… Ancak Türkiye’deki ayrışma, ABD’deki gibi Twitter’ın terk edilmesine sebep olmadı zira Twitter zaten daha muhalif ve seküler kesimin kullandığı bir mecra.”
Şener, platformun geleceği hakkında şöyle düşünüyor:
ABD özelinde, Bluesky’ın geleceğiyse bu motivasyonlardan çok, organik büyümeye bağlı ancak şu anda büyüme biraz zorlama ve yapay gözüküyor. Bluesky, tıpkı pandemiden sonra dahi maskelerin liberal kalelerde hâlâ bir sembol olarak takılması gibi, bir ‘erdem göstergesi’ alanına dönüşebilir. ‘Bakın, ben ne kadar düzgün biriyim’ mesajını iletmek isteyen bireyler için yeni bir mecra yaratabilir. Bu bağlamda, Bluesky, bir grup azınlığın sesini yükselttiği, fakat geniş kitlelere hitap edemediği bir platform olarak kalabilir.
Sonuç olarak, platformun uzun vadede Twitter’a ciddi bir alternatif olacağını düşünmüyorum. Ancak ironik bir biçimde, ben de bir hesap açtım.
‘Yankı odası göçü’
Akademisyen ve Newslab Türkiye Direktörü Sarphan Uzunoğlu’ysa X’in yerinin herhangi bir uygulamayla doldurulamayacağını düşünenlerden. Uzunoğlu ‘platform ekonomisi’ kavramını hatırlatıyor, platformu kaç kişinin ve gün içinde ne sıklıkla kullandığı gibi metriklerin oldukça önemli olduğunu söylüyor. Çünkü söz konusu metrikler, platformun değerini belirleme konusunda esas alınıyor.
Uzunoğlu, Bluesky’a göçü bir ‘yankı odası’ göçü olarak nitelendiriyor ve söze şöyle devam ediyor:
“ABD’de de Türkiye’nin ‘Batı’ya bakan’ komüniteleri arasında da progresif değerleri paylaşan marka, kurum, kanaat önderi ve bireylerin göçünü gözlemliyoruz.
Mevcut hâliyle, Türkiye’nin siyasal eliti, teknoloji eliti ve medya elitinin bir kısmının göç ettiği bir platformdan bahsediyoruz. Toplu bir göç söz konusu değil. Bana daha çok Twitter öncesi bu komünitelerin kullandığı ‘Friendfeed’i andıran bir ortam söz konusu. Bu görece steril, kentli kitlelerin kendilerini otosansür olmadan ifade edebileceği pozitif ortama ihtiyaç elbette vardı; ama bu bir ikame değil.
Bence Twitter, Instagram, TikTok gibi evrensel anlamda her kitle tarafından kabul gören platformlar birer enformasyon savaş alanı. Bu bahsettiğim değerlere sahip kitleler o alandan çekildiğinde aslında bir savaş da kaybedilmiş oluyor. ABD seçimlerinde de yerel seçimlerde de gördüğümüz üzere kendilerini siyasal kutupların parçası olarak tanımlamayan çok insan var. Bu insanlarla aynı platformda olmak siyasetçinin de, gazetecinin de, değişim önderlerinin de sorumluluğu.
Tıpkı ‘Clubhouse’da olduğu gibi, insanlar gülüp eğlensin, güvenli alanlarında elbette tartışmalar yürütsünler; ama bu göç her göç gibi arkasında terk edilmiş ve işgale hazır çok sayıda ‘siyasal anlamda’ değerli mülk bırakıyor. O mülklere (tartışma alanlarımız) kimlerce sahip çıkılacağı kırılgan demokrasilerimizin kaderi için çok mühim.
Nasıl ki seçim sonucuna kızıp ülke terk etmek ‘ülkeyi’ değiştirmiyorsa, platformu terk etmek de çoğu zaman platformun kaderini değiştirmez. Yıllardır şikayet ettiğimiz polarizasyonun dibine kadar dalıyor insanlar ve ‘diğer tarafı dinlememe’ hakkını steril ve gayritoksik bir sosyal ağ ortamı olarak tanımlayıp kendilerini yüceltiyorlar o kadar.”
Threads’i geçti
Gazeteci, iletişim danışmanı Mehmet Şafak Sarı Bluesky’ın yaklaşık 22 milyon kullanıcıya ulaştığını ve platformun her gün 1 milyon yeni kullanıcı kazandığını belirtiyor. Sarı, zaten uygulamanın halihazırda Threads’i geçtiğine işaret ediyor.
Mehmet Şafak Sarı, platform hakkındaki görüşlerini şu şekilde özetliyor:
“Birçok siyasetçi, medya kurumu, akademi, enstitü ve futbol kulübünün X’in dezenformasyon ve zehirli iletişimi teşvik eden yapısını gerekçe göstererek X hesaplarından paylaşım yapmayı durdurması ve Bluesky hesaplarına çağrı yapması kitlesel bir göçün tetikleyicisi oldu.
Şahsen kendi Bluesky hesabımda X’e göre 20 kat daha az takipçim olmasına rağmen daha fazla etkileşime giriyorum ve mesajlarım daha çok yanıtlanıyor, paylaşılıyor örneğin. Çalıştığım kurumlarında da Bluesky hesabını açtım ve ciddi anlamda reaksiyon var X’e göre.
Bluesky 2010’ların başında olduğu gibi herhangi bir algoritma müdahalesi olmadan takip ettiklerinizi zaman akışınızda sıralı görebildiğiniz, reklam veya sponsorlu içeriklerin olmadığı, farklı zaman tünellerinde kullanıcıların kendi hazırladığı algoritmik akışlara abone olma özgürlüğünüz olan yani kısaca X’te olumsuz bulunan birçok özelliğin olmadığı yeni bir platform. Ciddi bir göç olunca da insanlar aşina oldukları kişileri ve kurumları görebiliyorlar.“
‘X artık bir tekel olarak kalmayacak’
Merkeziyetsiz uygulamada AT protokol altyapısı olduğuna işaret eden Sarı, herkesin bu protokolü kendi sunucusuna yükleyip binlerce farklı Bluesky sunucusu kurabilmesinin ve bunların hepsinin birbirine bağlanmasının mümkün olduğunu hatırlatıyor. Bu gibi teknik ve potansiyel olanaklarla kimsenin ilgilenmemesinin nedeniyse Sarı’ya göre gayet açık: “Bluesky, X’ten ve Musk’tan yılmış kitlelerin müdahalesiz ve basit bir ‘Twitter’ açlığını doyurdu.”
Platformun merkeziyetsiz yapısının hızla büyümeyi kaldırıp kaldırmayacağı hakkındaysa Sarı, ‘moderasyon krizi’ne dikkat çekiyor:
“Dezenformatif içerikler üreten trol ve botların henüz burada etkili olacak bir sayıya ulaşamaması ve X gibi bu hesapların zehirli iletişim modellerini teşvik etmeyen yapısı da Bluesky’ı kullanıcılar tarafından cazip kılıyor. Ama çok küçük bir şirket yapısı olan ve neredeyse çalışan başına 1 milyondan fazla kullanıcı düşen Bluesky’ın önümüzdeki günlerde ciddi anlamda moderasyon krizi yaşayacağını öngörmemek naiflik olur. Türkiye, Bluesky’ı yeni keşfediyor ve bu hızla göç devam ederse Türkiye’de ciddi bir alternatif olma olasılığı var. Fakat medya, siyaset ve eğitim kurumlarının ilgisinin hala zayıf olduğunu görüyorum. Halbuki burada on binlerce Türkiye’den hesap açmış insan var ve onlara buradan seslenme görevlerinin de olduğunu düşünüyorum. Görünen o ki X artık bir tekel olarak kalamayacak.”