
NEVŞİN MENGÜ
@nevsinmengu
25 Kasım 2019 yakın dönem İran siyasetinde dönüm noktalarından bir tanesi. İran’ın küçük kentlerinde, taşralarında milyonlarca insan sokaklara döküldü. Eylemler eskisi gibi değildi, artık halk açık açık rejim karşıtı sloganlar atıyor, kimileri “Şah geri gelsin” diyordu. İran rejimini öfkelendiren bu eylemlerin faturası 1990 doğumlu üç gence çıktı.
İran Devrimi’nin İranlılara verdiği sözlerden bir tanesi, ülkenin enerji kaynaklarının İran halkının malı olduğu, dolayısıyla halka parayla satılmayacağıydı.
Devrimden 41 yıl sonra, işler beklendiği gibi gitmemiş görünüyor. İran, halka artık bedava akaryakıt sağlayabilecek güçte değil. Akaryakıt fiyatlarının birden artması kentli orta sınıftan daha çok dar gelirli taşranın canını yaktı. Rejimin sadık destekçisi olduğu düşünülen bu insanlar sokaklarda Hamaney’in posterlerini yakıyor; “İslami Cumhuriyet yeter artık” diyorlardı. Ekonomiyle ilgili talepler özgürlük talepleriyle birleşmişti.
Bugüne kadar bir parça daha fazla hak için sokağa çıkan ve rejimle uzlaşabilme ihtimali olan, reformistlere daha yakın kitleler gibi değildi 2019 protestocuları. Kaybedecekleri bir şeyleri yoktu, bıçak kemiğe dayanmıştı.
Baskıcı rejimler, sokak protestolarını susturmak, püskürtmek konusunda artık mahir. Protesto gösterileri kanlı da olsa bastırıldı. Reuters haber ajansı, Kasım 2019’daki gösterilerde 1500 kişinin öldürüldüğünü tespit etti. İran rejimi, protesto gösterileriyle canının sıkılmaması için demir yumruğu ise asıl şimdi indirme kararı aldı.
Üç İranlı eylemci, Muhammed Recebi, Said Temcidi ve Emir Hüseyin Muradi için idam kararı verildi. Emir Hüseyin Muradi mahkemede, polis tarafından ifadesinin işkence altında alındığını, bu nedenle doğru olmadığını söyledi ama söyledikleri bir şey değiştirmedi.
Bu üç gence, ‘İran İslam Cumhuriyeti’ne saldırı amacıyla özel mülkü ateşe verme’ ve ‘yıkıcı faaliyetlerde bulunma’ suçlamasıyla verilen idam cezaları İran Anayasa Mahkemesi tarafından onandı.
Uluslararası Af Örgütü’nün, bu gençlerin yargılanma süreciyle ilgili raporları mevcut. Örgüt, her ülkenin suçluları yargılama hakkı olduğunu belirtirken bu üç ismin yargı sürecinin büyük bir adaletsizlik içerdiğine dikkat çekiyor. Emir Hüseyin Muradi’ye polis sorgusunda elektrik verildiğini, bir sorgu memurunun göğsünün üzerinde durduğunu öğreniyoruz. Polis, Muradi’ye suçunu itiraf ederse tedavi edileceği sözü vermiş o da bunun üzerine polisin istediği ifadeyi imzalamış.
Diğer iki gence ise soruşturma esnasında avukat edinme hakkı verilmemiş, baş aşağı ters asılıp dövülmüşler.
İran, “Sallandıracaksın bakalım bunların üç tanesini meydanda bir daha yapıyorlar mı” stratejisi uyguluyor. Ve, evet bu strateji açıkçası çoğu zaman işe yarıyor.
Üç genç asılmasın diye dünyanın dört bir yanında imza kampanyaları var. Umarım kampanyalar işe yarar, 1990 doğumlu bu üç genç kurtulur.