Tuzdan suya, plasentadan Everest’in zirvesine mikroplastikler her yerde. Peki doğumdan itibaren bizimle olan, tabağımızdaki yemeğin ‘baharatı‘ haline gelmiş mikroplastiklerin insan sağlığına zararı var mı?
Çevre örgütü Plastic Oceans’ın verilerine göre her yıl 300 milyon ton plastik atık üretiliyor. Bu atıklar biyoçözünür olmamakla birlikte mikroplastik (5 milimetreden küçük) adı verilen daha küçük parçalara ayrılıyor.
Araştırmalar çevrenin bu görünmez kirleticilerinin çay, tuz, deniz ürünleri, bal, şeker, bira, sebze, meşrubat, şişe su gibi sofraların olmazsa olmazlarından organlarımıza hatta anne karnındaki bebeklerin plasentalarına (rahimde gelişen doku) kadar her yerde bulunduğuna işaret ediyor.
Vücudumuzun bir bileşeni haline gelen mikroplastiklerin insan sağlığı açısından oluşturduğu risk nedir sorusuna ise bilim hala yanıt arıyor.
Guardain’ın soruyu yönelttiği Avustralya’daki Macquarie Üniversitesi’nden Prof. Mark Taylor, “Kimse yanıtını bilmiyor” diyor fakat ekliyor: “Delilin olmaması zararı olmadığının kanıtı değildir.”
Avustralya’nın Queensland eyaletinde bu hafta sonuçları açıklanan bir araştırmaya göre pirinç de ‘mikroplastik bakımından zengin’ gıdalardan. Marketlerden alınan ve Tayland, Hindistan, Pakistan ve Avustralya gibi farklı menşeli pirinçlerin hepsinde, plastik veya kağıt ambalajlı olması fark etmeksizin, mikroplastik bulundu.
Pirinci yıkamanın tüketilen mikropastik miktarının azalttığına dikkat çekildi ancak çalışmada yıkama özel filtrelenmiş suyla yapıldı. Pek çok evde musluk suyu kullanıyor ki o da mikroplastik içeriyor.
Çalışamada 100 gram pirinçte, yıkanmaması durumunda ortalama 3,7 miligram miktoplastik bulunduğu, yıkanması halinde miktarın 2,8 miligram olduğu belirtildi. Yemeye hazır paketli pilavlarda ise miktar 13.3 miligrama kadar çıkıyor. Bir pirinç tanesi ortalama 30 miligram.
Bu minik plastik parçalarına maruz kalmamız yiyip içtiklerimizle de sınırlı deği. Macquarie Üniversitesi’nin araştırmasına göre evdeki havadaki tozlardan alınan örrneklerin yüzde 40’ı plastikten oluşuyor.
Mikroplastiklerin vücdumuza girdiği de kesin; çünkü insan dışkısında bile bulundu.
Prof. Taylor, mikroplastik tüketiminin vücudumuz üzerinde gösterilebilir etkisi olduğu söylememin aşırıya kaçmak olcağını belirtiyor. Ancak gelecekteki çalışmaların mikroplastiklerle ilgili sorunları bulmayacağı anlamına gelmediğini vurguluyor.
Miktar önemli mi?
Avustralya’daki Adelaide Üniversitesinden toksikoloji profesörü Ian Musgrave çok fazla başka madddeye maruz kaldığımızdan mikroplatistiklerin insan sağlığına zararlı olup olmadığı bilmecesini çözmenin zor olduğu görüşünde.
“Bir şeyi zehir yapanın dozdur” sözünü hatırlatan Prof. Musgrave şöyle devam ediyor: “Az miktarda mikroplastik olan şeyleri tükettiğimizde onları absorbe etmiyoruz. Ancak bu, bu konuda rahat olmamız için bir neden değil.”
Mikroplastikler deniz canlıları tarafından da tüketiliyor ancak insanlarda olduğu gibi diğer bütün kirleticilerden ayrıştırıp yalnızca mikroplastiklerin zararını tespit etmek güç.
Laboratuvar fareleri üzerinde yapılan araştırmalarda ise bazı bilim insanları dozun yeterince fazla olması durumunda doğurganlığı etkileyebileceği görüşünde.
Şimdilik acil bir sağlık riski olarak gündemde olmasa da bilim dünyasının gözü mikroplastiklerin üzerinde.