Yıllardır Kürtlere yaşatılmayan hiçbir acı, baskı, zulüm kalmadı.
Bizse direndik. Canımızla, ruhumuzla, dişimizle, tırnağımızla; genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle direndik. Burada mağdur edebiyatı pazarlayacak değilim, çünkü tek bir an bile of çekmedik, ah demedik. Mağdur gibi değil, mağrur olarak durduk.
Bedel ödedik ama bize bunları yapanlara bedel de ödettik. Bizi siyaseten tasfiye etmeyi hedefleyenleri, tasfiye edilme aşamasına getirdik.
‘Aşkım’ dediği İstanbul dahil, tüm önemli koltukları altından çektik. Şimdi tek bir koltuğu kaldı, onun da altından çekmemize az kaldı.
7 Haziran – 1 Kasım 2015 ve 24 Haziran 2018 seçimlerinde barajları işte bu ruhla aştık. Etrafımıza örülmek istenen duvarları bu ruhla yıktık.
Neler yaşadığımızı uzun uzun anlatacak değilim. Türkiye halkları, ezilenleri için mevcut anlayışların dışında, üçüncü yolu ortaya koyduk. Kürt halkının büyük fedakarlıklar, büyük bedeller sonucu elde ettiği olanakları, alanları gerek Kürt partileri gerekse Türkiye sosyalist hareketleriyle birlikte kullanmayı da üçüncü yol siyasetinin stratejik anlayışı olarak gördük. Bu çerçevede, çok sayıda siyasi hareketle HDP’de birleştik ve Türkiye halklarının gerçek umudu haline geldik.
HDP’ye yönelen orantısız saldırıların amacı, işte bu umudu kırmak, dağıtmaktı. Çok kültürlü, çoğulcu, demokratik bir toplumu tabandan inşa etme çabalarımız baltalanmaya çalışıldı. Emekten, kadından, doğadan yana yeni bir yaşam hayali, elimizden alınmak istendi.
Şimdi gelinen aşamada bunu tam olarak başaramadıklarını görüyor, öfkeleniyor ve panikliyorlar. Erdoğan rejiminin gerçek kabusu budur. Yani bizim hayallerimiz, Erdoğan için kabustur.
Bu hayallerimizi, 14 Mayıs seçimlerinde çok daha güçlü bir şekilde görünür kılma imkanlarımız var. Hiçbir aday, liste, ittifak tartışması hayallerimize gölge düşürmemeli, buna izin vermemeliyiz.
Sol, sosyalist güçler de büyük emekle, fedakârlık ve direnişle var oldu, değer yarattı, enerji ortaya çıkardı.
Bütün bu güçleri, enerjiyi birleştirip hedefe yöneltmek de siyasi öncülere düşer, düşüyor.
Bu çerçevede TİP ve diğer sol güçlerle yaşanan, herkesin de canını sıkan gereksiz, yıpratıcı tartışmalara artık bir son verilmesi gerekir. Hep birlikte yeniden özgür yaşam hayallerine odaklanmalı, hedef olarak sadece bu faşizan iktidarı devirmeyi değil adil, eşit, sömürüsüz bir geleceği de halklarımıza sunmalıyız.
Evet, ben doğal olarak Yeşil Sol Parti’yi destekliyorum ve onun için çalışacağım. Ancak TİP ve diğer sosyalist güçler hem bizim ittifakımız hem dostlarımız hem de yoldaşlarımızdır. Hiçbirini kendimizin dışında, karşıtımız olarak görmeyiz, göremeyiz. Mücadele ortaklığını şimdi de gelecekte de sürdüreceğiz. Hayallerimizi, dar çıkar hesaplarına kurban edecek değiliz. Esas olan yoldaşlıktır.
Son olarak bir çağrı yapıp bitireyim. Halen zaman varken bazı kritik seçim bölgelerinde partilerimiz birbirlerinin lehine adaylarını geri çekecek taktik bir beceri gösterebilmeli ve bu kırgınlıkları da giderecek yoldaşça tutum alabilmeliler. Mesela Ankara, Antalya, Hatay, İzmir gibi yerlerde, bu şehirlerin bazı bölgelerinde yeni taktikler için geç değil.
Tüm arkadaşlarıma, yoldaşlarıma başarı dileklerimle…
Hasretle…
Selahattin Demirtaş
Edirne Cezaevi