MÜJDE YAZICI ERGİN
mujdeyazici@diken.com.tr
sanat@diken.com.tr
Retro pop tarzının önemli ismi Gökçe Kılınçer, ‘Aşkınla Ben’ ve ‘Bu Son Akşamda’ isimli iki single’ını tüm dijital platformlarda ve 45’lik formatta yayınladı. “Yaptığım kayıtlar her zaman organik ve fazlasıyla kişisel. Şarkılar, yaşamın yalnızlığına karşı olumlu bir tutum içermekle birlikte daha iyi bir dünyanın varlığına özlem içeriyor” diyen Kılınçer ile müzik macerasını konuştuk.
Şarkılarınızda nostaljik, retro pop tarzını yakalamak için nasıl bir yöntemle çalışıyorsunuz?
Sadece ihtiyacım olanı kullanarak şarkı yazmaya çalışıyorum. Bir akor yeterliyse iki koymayı denemiyorum. Gitarımın sesini bir mikrofonla beğenirsem, yapabildiğim için iki tane koymuyorum. Bu kuralları izlerseniz, muhtemelen kaçınılmaz olarak biraz eski okul gibi ses çıkaran bir şeyle karşılaşırsınız, sonuçta müzik yapmanın en basit yolu budur. Hayat yeterince karmaşık. Müziği içten ve basit tutmaktan hoşlanıyorum.
Müziğe başlama süreciniz nasıl oldu?
İlkokul sıralarından beri söyleyecek birçok şeyim oldu ama profesyonel anlamda müzik üretimine geçmem, Londra’ya geldikten sonra başladı.
Üretmeye başladığınızda ilk olarak retro pop şarkılara mı yöneldiniz, yoksa tarzınızı yola çıktıktan sonra mı buldunuz?
Müziğe geç başladım. Elbette ki keşiflerim oldu ama gitarım ve fender amfiden çıkan sound’u duyduğumda kendimi tamamlanmış hissettim. “Bundan sonra nasıl sound’lar oluşur” sorusunun cevabını şu an için vermek zor olsa da ‘kendimi bulduğum şeyin’ evrimi olacağından pek şüphe etmiyorum.
İstanbul-Londra arasında geçen bir müzik kariyeriniz var. Her iki şehrin müzik hayatınıza olan etkisi hakkında neler söylersiniz?
Londra çok kültürlü bir şehir. Müzik için nimet sayılabilecek bu çok kültürü şehri gözlemleyebildiğim, yaşayabildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Neşet Ertaş, Çekiç Ali ve James Brown, Bob Marley’den aynı ölçüde zevk almayı burada yaşadığım yıllardan öğrendim.
Londra’da yaşamak Türkiye’deki müziğin nostaljik tarafına yoğunlaşmış olmanıza etki etmiş midir sizce?
Türkiye benim güzel ve özlediğim ülkem. Nostaljiden kastımız geçmişe özlem ise, bugünde yaşamaktan memnunum. Sadece memleketimi ve orada yaşayan sevdiklerimi özlüyorum. Yakın zamanda gelmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
Dört yıl önce hakkınızda sosyal medyada, “Büyük köpekbalıkları tarafından keşfedilmese keşke” diye bir yorum yazmışlar. Kendinizi ‘köpekbalıklarınca’ keşfedilmiş hissediyor musunuz?
Eğer bilgi üzerine yoğunlaşırsan kurban olmaz. Kurban olmazsa, köpekbalığı da olmaz. Her sanatçı, sanatı üzerine harcadığı vakit kadar, çalışmalarını nasıl koruyacağı üzerine de bilgi sahibi olmalı. Bu gerçekleşirse, kurban ve köpekbalığı olmaz, sadece anlaşma veya anlaşamama olur.
Dijital dağıtımın ve özellikle Youtube’un temel müzik paylaşım araçları olduğu bu dönemde 45’lik plak basmak konusunda nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Plaklar ve bantlar uzun süre dayanacak formatlar. Dijital bir dosyadan kesinlikle daha uzun. Çok yakında bir CD hiçbir yerde çalınamayabilir. Şarkınızdan kalan tek kopya bir mp3 ise, sanatınızın çok düşük kalitede bir kopyası olur. Mona Lisa’yı kaybetmek ve Polaroid fotoğrafında hatırlamak gibi. Evinize bir plak geldiğinde, bu başka bir deneyim. Bir ağırlığı var, kabı var. Bir şarkı indirir gibi değil. Plakları sevdiğimi söylemeliyim. Küçükken, plak çıkarmayı hayal ederdim ve şimdi yapıyorum.
Aşkınla Ben ve Bu Son Akşamda şarkılarının olduğu iki şarkılık maxi single’ınızı yayınladınız.
Tüm şarkılarımı Londra’daki Hicaz isimli kayıt stüdyosunda kayıt ediyoruz. ‘Sev Derim’ ve ‘Neyleyim’ 45’liğinin ardından ‘Aşkınla Ben’ ve ‘Bu Son Akşamda’yı çıkardığım için mutluyum. Bundan sonra yolculuğumuz LP.
Şarkılarınız için, “Yaşamın yalnızlığına karşı olumlu bir tutum içermekle birlikte daha iyi bir dünyanın varlığına özlem içeriyor” demişsiniz. Bütünüyle baktığımızda nostaljik şarkılarla birlikte geçmişe bir özlem mi yoksa bugünü anlama çabası mı ağır basıyor şarkılarınızda?
Sadece duymaktan hoşnut olduğum sesler üzerine sözler yazıyorum ve hepimiz için daha iyi bir dünya diliyorum.