Darbe girişimi gecesi Akıncı Hava Üssü’nde rehin tutulan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın mağdur sıfatıyla verdiği ifadenin tamamı paylaşıldı.
Darbe girişimini gerçekleştiren askerlerin Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) yapacağı görevlendirmeye ilişkin ortaya çıkan ‘atama listesi’nde Çolak’ın isminin karşısında da ‘boş’ ifadesi yer almıştı.
Çolak’ın daha önce bir kısmı paylaşılan ifadesinde “Genelkurmaya dışarıdan saldırılıyor sandım” sözleri yer almıştı.
‘Olağanüstü bir durum görmedik’
Sözcü’den Asuman Aranca’nın ulaştığı ifadede, Çolak darbeci askerlerin kendisine “Cumhurbaşkanı, MİT müsteşarı ve içişleri bakanı da tutuklanacak” dediğini anlattı.
Çolak ifadesine şöyle başladı: “15 Temmuz günü saat 16.00 sıralarında genelkurmay başkanımız bana, iki Sikorsky ve bir Cougar helikopterin saat 19.00’dan itibaren izinsiz uçuş yapacağını söyleyip araştırmamı istedi. Saat 18.50 sıralarında Kara Havacılık Komutanlığı’na ulaştım. Tümgeneral Hakan Atınç ile odasında özel görüştük. Akşam için uçuş planı olup olmadığını, varsa bu uçuş planını getirmesini söyledim, pilotların da listesini istedim. Akşam için uçuş olmadığını beyan etti. Kurmay başkanımız orgeneral İhsan Uyar da denetime katıldı. Helikopterler hangardaydı. Olağanüstü bir durum görmedik.”
‘İki ön lastiği ateş ederek söndürdüler’
Saat 21.35 sıralarında Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı aradığını ve Akar’ın emir subayı Yarbay Levent Türkkan’ın kendisine, “Genelkurmay başkanımız sizi ve kurmay başkanımız İhsan Uyar’ı karargaha bekliyor” dediğini aktaran Çolak, “Karargaha gidince darbeciler tarafından derdest edildik. O anda bir şey olduğunu hisseden koruma müdürüm yüzbaşı Burak Akın koşarak olaya müdahale etmek istedi. Biri, Akın’a ateş edip yere düşürdü. Daha sonra, kendisini vuran kişinin bir tabur komutanı yarbay Halit Kazancı olduğunu söyledi. Bu esnada aracımın hareket etmemesi için iki ön lastiğini de ateş ederek söndürdüler ve radyatörüne ateş ettiler. Arkadaki kurmay başkanım İhsan Uyar’ın aracına da aynı şeyleri yaptılar” dedi.
Kafalarına başlık geçirilmesinden sonra helikopterle Akıncı Üssü’ne götürüldüklerini anlatan Çolak şöyle devam etti: “İki kişilik bir koltuğa oturttular. Ayağımızı kelepçeyle bağladılar. Bu esnada İhsan Uyar ellerindeki kelepçe nedeniyle ellerinin uyuştuğunu beyan etti. Darbecilerden rütbeli olan kişi kızarak ‘Bunu daha önce düşünecektin. Askeri lise ve harp okulunda aldığımız değerlere aykırı hareket ediyorsun. Sizin gibi cumhurbaşkanı, içişleri bakanı, MİT müsteşarı da tutuklanacak, birazdan onları da buraya getireceğiz’ dedi, sonra da ‘İhsan Uyar’ın rütbelerini sökün alın, elbisesindeki Atatürk rozetini de sökün’ diyerek aşağılayıcı hareketlerde bulundu. Uyar’a ‘Hiç mi helal süt emmedin’ dedi.”
‘Maske ve kelepçelerimizi ittirerek çıkardık’
Çolak, yaklaşık dört saat boyunca oturduklarını ve üstünün aranarak kalem, tarak gibi eşyalarına el konulduğunu anlattı.
Orgeneral şöyle devam etti: “Üzerimizde silah da yoktu. Bir ara üç personelin daha getirilerek aynı oda içerisine konduğunu hissettik. Bu kişilerin tümgeneral Şevki Şentürk ve albay Tuncay Polat ile emir subayım binbaşı Yunus Can olduğunu anladık. Bunların gelişinden itibaren ayaklarımızdaki kelepçeleri kestiler, ellerimiz yine kelepçeliydi. Su ihtiyacımızı kendileri ağzımıza tutarak verdiler. Tuvalet ihtiyacımız için de yan tarafa bizi ittirerek götürdüler. Saat 08:00-09:00’dan itibaren uçaklarla bombalar atıldığını duyduk. Saat 10:00’da ‘Bu yaptığınız Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı bir ayaklanmadır, derhal üssü terk edin ve teslim olun’ şeklinde anonslar duyduk. Saat 15:15’e kadar bu şekilde bekledik ve kapıdaki iki görevlinin yok olduğunu hissettik. ‘Görevli’ diye bağırdık, cevap veren olmadı. Kafamıza geçirilen maskeyi ve kelepçeleri ileri geri ittirerek çıkardık.”
‘Kışla yanıyordu’
Çolak, etrafta keşif ve arama yaparken gördükleri minibüste üç adet şarjörü dolu M-16 silah, iki adet de Özel Kuvvetler’e ait içi malzeme dolu sırt çantası bulduklarını, kışlanın yanmakta olduğunu gördüklerini anlattı.
Orgeneral ifadesini darbeci askerlerden şikayetçi olduğunu söyleyerek bitirdi: “Nizamiyenin dışında 500 metre kadar ilerleyince Zırhlı Tümen Komutanlığı’ndan gelen tanklar ve askeri zırhlı araçların bölgeyi güvenlik altına aldığını gördük. Burada cep telefonu olan personelden istifade ederek ailelerimizi ve diğer komutan arkadaşlarımızı aradık. 17.00 sıralarında Kara Kuvvetleri karargahına geldik. Akıncı’dan kurtulmamızda ve ellerimizdeki ve ayaklarımızdaki kelepçelerin sökülmesinde dışarıdan herhangi bir kişi gelmedi.”