• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

'Optariko' iddianamesi: Mesele sadece Soros değil arkadaş, hala anlamadın mı?

06/03/2019 10:55

KEMAL GÖKTAŞ

kemalgoktas@diken.com.tr

@kemalgoktas 

George Soros, Türkiye siyasetinde uzunca dönemdir nefret objesiydi. Ulusalcılar başta olmak üzere siyasetin hemen her kesimi Soros’un ‘turuncu devrim’ ihraç eden, emperyalizmin ajanı olduğu konusunda hemfikirdi. Öyle ki, bir dönem komplo teorilerinin de mutlaka eşlik ettiği nefret dalgası ‘Sorospu çocukları’ diye küfür bile icat etmişti.

Soros’un Yahudi olması İslamcılar için zaten baştan düşman kategorisinde olmasına yetiyordu ama pragmatik İslamcı hareket, iktidarını sağlamlaştırana kadar Soros’la ve Soros’un Türkiye’de ilişkide olduğu kurumlarla yakın ilişki kurmaktan da geri durmamıştı.


Bu dönem, Soros’un dünyada da revaçta olduğu bir dönemdi. ‘Liberal demokrasi’ eksenli, azınlıklar ve insan hakları alanına yoğunlaşan faaliyetleri ile küreselleşme söylemi birebir örtüşüyor ve bu yüzden başta Demokrat Partili ABD başkanları olmak üzere küreselleşme taraftarlarınca da yoğun biçimde destekleniyordu. Buna karşın, küreselleşmenin büyük ölçüde iflas etmesinin ardından Trump, Orban, Putin, Erdoğan gibi popülist liderlerin güç kazanmasıyla Soros bu ülkelerde gözden düşmekle kalmadı, sivil toplum alanındaki faaliyetleri de ya bitirildi ya da büyük ölçüde kısıtlandı. Batı’da yükselen Soros karşıtlığının da kuşkusuz Yahudi olması ve ‘Hıristiyan değerleri’ ile örtüşmüyor olmasının da büyük payı vardı.

Soros’un bu gözden düşüşü ile Türkiye’de salt söylemsel hedef olmaktan çıkıp fiili bir hedef haline gelmesi arasında da doğrudan bir ilişki vardı.

Şimdi etkileri büyük ölçüde silinmiş olsa da Gezi eylemlerinin barışçıl ve birleştirici yapısı, siyaseti çoğulculuk içinde tabana doğru genişletme ve böylece kimlik siyasetinden kurtararak gerçek doğasına kavuşturma potansiyeli, iktidar için en büyük tehditti. Bu yüzden daha ilk günlerden itibaren Gezi-Soros bağlantısı kurulması iktidar için işlevli bir karşı propagandaydı.

Oysa Gezi, siyasetin gündeminden düştüğü gibi, hukuksal olarak da kapanmış bir defterdi. Gezi eylemleri ile ilgili açılan davalarda ‘hükümeti devirmeye teşebbüs’ iddiası mahkemelerce rağbet görmemiş ve sanıklar, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu bağlamında yargılanmışlardı. Anayasa Mahkemesi de birçok kararında Gezi eylemlerine, ifade özgürlüğünün kolektif kullanımını ifade eden Anayasal toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı bağlamında bakmıştı. Üstelik bireysel başvurularda polisin aşırı güç kullandığı birçok durumda ihlal kararı vermişti. Yani hukuk hükmünü vermiş, siyaset söyleyeceğini söylemişti. Artık Gezi defterinin büyük ölçüde kapanması gerekiyordu.

Her ne kadar Gezi’den sonra ülkede yaşananlar artık benzer bir buluşmayı imkânsız hale getiren yeni bir kutuplaşmaya doğru evrilse de iktidar açısından Gezi’nin hesabı kapanmamıştı. Bu salt siyasi kindarlıktan kaynaklanmıyordu elbette, aynı zamanda iktidarın geleceğine dair de bir ‘beka’ sorunu da ifade ediyordu.

Osman Kavala, gerek Soros’la bağlantıları gerek sivil toplum alanındaki etkin bir figür olması ve Gezi dönemindeki faaliyetleri nedeniyle iktidar için bulunmaz bir ‘hedefti.’ Kavala üzerinden yürütülecek bir operasyon Soros bağlantısı nedeniyle toplumun büyük kesimlerinden destek görecek ve böylece milyonların eyleminin ‘darbecilikle’ suçlanmasındaki gayri-meşruluk ‘hukuksal’ bir kılıfla örtülecekti.

Optariko iddianame

Bunun için yeni yöntem aramaya da gerek yoktu. Kavala’nın 1.5 yıllık tutukluluğunun ardından hazırlanan ‘Gezi eylemleri kalkışması’ iddianamesi, son 17 yıldır rutinleşen bir ‘hukuk’ uygulamasının tekrarından ibaretti. Bu tarza göre kişilerin eylemleri değil, hukuksal operasyonun amacına hizmet edecek pozisyonları yargılanır. Bu aşamadan sonra yargılamanın nesnesi olacak kişinin her tür eylemi, sözü, Ceza Kanunu’nda bir karşılığı olup olmadığına bakılmaksızın ‘suç’ haline gelir. Çünkü bu tarz bir hukuk pratiğinde ‘kanunsuz suç ve ceza olmaz’ ilkesinin uygulanma zorunluluğu yoktur. Bu yüzden Kavala’nın siyasetten, Gezi’den bahsettiği her telefon konuşması, Gezi’de şiddete başvuran gruplara ilişkin kaygılarını dile getirdikleri dahil, suç unsuru olarak iddianamede yar alır. Gezi eylemlerinin öncesinde kalkışmayı örgütlediği ileri sürülen Kavala ve sivil toplum alanında çalışan arkadaşlarına yöneltilecek tek bir delil yoktur ama ‘Gezi eylemleri kalkışması’nın arkasında olduğu ileri sürülen Otpor mensuplarının Türkiye’ye gelerek Antalya’da bir otelde konaklamaları, sanıklarla hiçbir bağlantılarının bulunmamış olmasına aldırış edilmeden delil olarak iddianameye girer. Hukuksal rasyonalite yerini sürreal yorumlara, zoraki bağlantılara bırakır. Delil yokluğunun verdiği sancı, ilgili-ilgisiz her şeyin bir torba misali iddianameye atılmasıyla gelen rahatlamaya bırakır yerini. Bu yüzden Kavala’nın telefonunda çıkan arıcılık haritası, Türkiye’nin bölünme planının ispatı olarak yazılır. İki ‘sanığın’ telefon görüşmesinde söyledikleri ‘off-the record’ (kayıt dışı) sözü anlaşılmadığı için yerine ‘optariko’ yazılır, bu sözcüğün bir anlamı olup olmadığına bakma zahmetine katlanılmadan hem de…

Her yer suç mahalli, herkes suçlu

26 yıl önce yazılmış bir kitaptaki ‘şiddetsiz eylem’ yolları Gezi’deki eylem biçimleri ile kıyaslanmaya çalışılır ama bir direniş yöntemi olarak ‘partnerle sevişmemek’ maddesinin karşısı boş bırakılır. Kişilerin gündelik siyasi faaliyetleri, toplantıları izlenerek gizlice fotoğraflanmıştır ve bunlar, içerikleri bilinmese de iddianamedeki deliller kısmında yerini alır. Gizli, açık tanıkların tutarsız beyanları, yandaş basının haberleri, trollerin Twitter’daki linç argümanları iddianamenin esaslı unsurları arasındadır. Nedense hükümeti devirmeye teşebbüs eden sanıklar, bütün faaliyetlerini açıkta, herkesin gözü önündeki mekanlarda ve yasalara uygun kurulmuş, devletin denetimindeki derneklerde, vakıflarda yürütmüştür. Gezi Parkı’ndaki eylemcilere birkaç gaz maskesi almak, poğaça dağıtmak ‘eylemlerin finansörlüğünün’ en mühim delilidir. Taksim Dayanışması’nın yerel seçimlerde Beyoğlu’nda ortak aday çıkarma arayışı da bu yüzden ‘kalkışmanın’ delili haline gelir. Aynı nedenle, memleketin önde gelen gazetecilerinin yeni bir televizyon kanalı kurmak için yaptıkları görüşmeler ve finansman arayışları ‘ağır bir suç’ babından iddianamede hatırı sayılır bir yer kaplar.

Kullandığı argümanlar, muhakeme tarzı ve suç yaratma üslubuyla Ergenekon iddianamesinin bir kopyası ile karşı karşıyayız. Zaten iddianamenin sonunda ‘delillerin yeniden kıymetlendirilmesi’ metoduyla soruşturmayı başlatan Fethullahçı savcıların izinden gitmekte sakınca görülmediği de ilan edilmiş olduğuna göre ‘telif’ sorunu da yoktur.

Üstelik rivayete göre yaklaşık 200 kişiyi kapsayan yeni bir soruşturma dosyası da hazırda bekletilmektedir. İddianame de bu tefrik dosyasından açıkça söz ederek Gezi’de öne çıkan isimlere yönelik yeni bir dalganın ipuçlarını vermektedir ki, bu da her ay onlarca kişinin tutuklandığı ve bir korku filmi gibi ‘dalga dalga’ yürütülen Ergenekon soruşturmasındaki tarzla uyuşmaktadır.

Bütün meselenin Soros heyulası üzerinden temel anayasal hakların kullanılmasını, sivil toplumu, siyaseti yeni Türkiye’nin normları üzerinden baskı altına almak olduğunu söylemek bile abes kaçacak kadar aleni…

Yani, mesele sadece Soros değil arkadaş, sen hala anlamadın mı?

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Kemal Göktaş

SON HABERLER

New York'un ilk Müslüman belediye başkanı olmaya aday: Zohran Mamdani

Uganda doğumlu ve Hint asıllı Müslüman Zohran Mamdani, Demokrat Parti’nin New York belediye başkanlığı ön seçimlerini kazandı.

Meclisten geçti: İran, Atom Enerjisi Ajansı'yla işbirliğini askıya alıyor

İran Meclisi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’yla (IAEA) işbirliğini askıya alan yasa tasarısını kabul etti. Yasanın yürürlüğe girmesi için İran Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin onayı gerekiyor.

İbrahim Maalouf ile Hüsnü Şenlendirici Harbiye'de buluştu

Ünlü trompet sanatçısı İbrahim Maalouf eşi şarkıcı ve oyuncu Hiba Tawaji’yle klarnet sanatçısı Hüsnü Şenlendirici Harbiye’deki konserde buluştu.

Sinop'ta bazı bölgelerde suya girmek yasaklandı

Sinop’ta, boğulma vakalarının önlenmesi amacıyla bazı bölgelerde suya girmek yasaklandı.

Merkez Bankası'na göre enflasyon beklentileri geriledi

Merkez Bankası’nın (MB) yayınladığı verilere göre yıllık enflasyon beklentileri haziranda piyasa katılımcıları, reel sektör ve hane halkı için geriledi.

Muhtelif hassasiyetlerin toprağı
'Muhafazakar-dindarlar nasıl bu kadar vicdansız oldu?'

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 794 gündür hapiste

YAZARLAR

Kemal Kılıçdaroğlu: Var olmadan var olamamak

Arda Ekşigil

Bihter Ziyagil'in 15'inci ölüm yıldönümü ve Aşk-ı Memnu efsanesi

Meşerret Şerbetçi

Sessiz çöküş: Anoreksiya nervoza

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

İlke mi, kural mı?

Mustafa Dağıstanlı

Bir Kürt feminist Halide Dündar'ın hikâyesi

Murat Sevinç

Ofansif mizah örneği olarak birkaç anayasa maddesi

Murat Sevinç

Babalar günü bu yıl da coşkuyla kutlanmadı!

Arzu Uzunali

GÜNÜN 11’İ

Barış Pehlivan: Altaylı'nın adının o suçlamayla yan yana gelmesi imkânsız

Pınar Erişen: Zeytinyağı, dünya çapında 'altın sıvı' olarak bilinir

Esfender Korkmaz: Türklerin azınlıkta kalacağı kimsenin aklına gelmezdi

Fatih Yaşlı: Düşmanına karşı nükleer silah kullanan tek bir ülke var; Amerika Birleşik Devletleri

Kaan Sezyum: Koskoca sarayın danışmanları su sıcaklığı tespiti yapıyor

Emre Alkin: Spor kulübü başkanı olduklarında nasıl davranıyorlarsa fabrikalarını da o şekilde yönetiyorlar

Akif Beki: Hayvanları koruma derneği başkanının horoz dövüştürdüğü dünyada Trump'ın barış adamı rolüne soyunması yine de şaşırtıcı

Abbas Güçlü: Sınavlarda soru sorulmayan dersler zerre kadar ciddiye alınmıyor

Çiğdem Toker: Zeytin köylüleri için, maden yasa teklifi, sadece zeytinliklerinin kaybı anlamına gelmiyor

Erdal Sağlam: Akaryakıt fiyatlarının haziran enflasyonuna doğrudan etkisi 0,3 puan civarı

Yunus Paksoy: 'Ana karakter' olmak zorunda hisseden Trump, sazı eline aldı

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×