MEHVEŞ EVİN
Hükümete bağlı bir kurum veya yasanın adında ‘koruma’ sözü geçiyorsa bilin ki tam tersi geçerli… Artık rantı kolaylaştırmanın, kanunların etrafından dolaşmanın bir başka adı ‘koruma’ oldu.
Son ‘koruma’ kabusumuz ‘Zeytinlik Sahaları Koruma Kurulu’ olacak.
Zira Enerji Bakanlığı, Başbakan’ın onayıyla ilgili yasa tasarısını TBMM’ye tam da tatil öncesinde sundu.
‘Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Kanunu’nda değişiklik yapmayı öneren tasarı onaylanırsa, başta zeytinlikler, pek çok tarım arazisine ‘kamu yararı’, ‘elektrik ihtiyacı’ ya da ‘stratejik’ bahanelerle el konacak.
Kanuni oyunlar
Tasarının özeti şu: Zeytinlik sahalar (zeytinlikler, antep fıstığı, harnupluk ve sakız ağacının bulunduğu araziler) madenciliğe, petrol ve doğalgaz aramalarına, hatta nükleer santrallere açılacak.
Zeytincilikle ilgili ilk kanun, 1939’da çıkarılmış. Zeytin ağacını kesmeye büyük ceza getirilmiş. Ve zeytinliğin 3 km yakınında zeytinyağı fabrikasından başka bir endüstriyel faaliyete izin verilmemiş.
AKP hükümetiyse bu kanunu değiştirmek için dört deneme yaptı. En son hamle Yargıtay’dan döndü. Şimdi devreye Enerji Bakanlığı’nın dahiyane tasarısı girdi!
Koruma Kurulu=Hükümet!
Şöyle düşünmüş olmalılar: “Önce bir ‘koruma kurulu’ oluşturalım… Hem ağaç keseni cezalandırıyormuş gibi yapalım. Hem istediğimiz zeytinlik alanlara el koyalım. Etrafına ne kadar kirletici işletme varsa konduralım!”
Tasarının en cin kısmı, illerde oluşturulacak Zeytinlik Sahaları Koruma kurulları. Başında, valiler. Üyelerin yedisi, Orman ve Su İşleri, Çevre ve Şehircilik, Bilim, Sanayi ve Teknoloji, Maliye ve elbette; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bürokratları! İkisi de kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından…
Buyrun buradan yakın. Enerji Bakanı bir yerde maden, kömür aranmasını isteyecek de bu kurul mu “Hayır” diyecek?
Yapılaşmaya da açılacak
Zeytinyağı üretcisi Zeytin İskelesi Genel Müdürü Fatih Cenikli, tasarının başka tehlikelerine de dikkat çekiyor: “Doğal afet sonrası geçici sığınma yeri ve kamu yararına yatırım ibaresi çok tehlikeli. O kurulun verdiği her karar zeytinlikleri kapsar. Eklenen çok kritik bir madde de zeytinlik alan tanımı için 25 dekar tanımlamasının konması. Oysa Türkiye’de pek çok zeytinlik zaten 10 dönümün altında.” (1 dekar yaklaşık 1 dönüme denk geliyor)
Peki bu tasarı, zeytin ve zeytinyağı üretimini nasıl etkiler? “Türkiye zeytinyağı üretiminde dünya ikinciliğine yaklaşıyor. Şimdi nasıl olacak? Devlet bir yandan zeytinlikleri destekliyor. Hatay, Antalya, Mersin hatta Artvin ve Trabzon’da bile yatırım yapılıyor. 15 dönüme zeytin ağacı diktiniz diyelim. Bu kanun çıkarsa yerine pekala otel yapabilir” diyor Cenikli.
Dekar hesabı küçük, etkisi devasa: Yeni Gündem’de Abdullah Aysu, bu değişikliğin zeytinliklerin yüzde 70’ini yok edebileceğini yazdı…
Altın sıvı: Zeytinyağı
40 bin yıldır insanlığı besleyen bir meyveden bahsediyoruz. Türkiye’de 1650 yıllık tescilli zeytin ağaçları var. Öyle ki tüm madenlerden daha değerli, ‘altın sıvı’ deniyor.
Ne kadar sağlıklı ve kıymetli bir meyve olduğu, son yıllarda iyice anlaşıldı. Ömür uzatan Akdeniz mutfağı, zeytin ve zeytinyağsız düşünülebilir mi? (ABD, en büyük zeytinyağı ihracatçısı)
Ancak hükümet için tüm bunlar faso fiso. Zira kıymet verdikleri yegane şey, yeşil banknotlar.
Diyeceksiniz ki zeytincilik kazandırmıyor mu? Kazandırmaz mı! İhracatta istesek dünya lideri bile olabiliriz. Ama altın, kömür, petrol ve doğalgaz kazancının yanında kim takar zeytini, sağlığı, kültürü?
İklim değişikliği politikası sıfır
Fosil yakıtların uzun vadede çok kötü yatırım olduğu artık herkesçe biliniyor: Kömür, petrol gibi fosil yakıtlar, hem kısıtlı kaynaklar hem de doğrudan küresel iklim değişikliğine sebep oluyor.
Dünya fosil yakıtı nasıl azaltırız, alternatif enerjilerden nasıl yararlanabiliriz, insan hayatını nasıl daha sürdürülebilir hale getiririz diye uğraşırken… Türkiye geleceğini hiç düşünmeden fosil yakıta, inşaata, nükleere abanan bir yönetime teslim.
Soma bize öğretmedi mi?
Zeytin ve zeytinyağı üretimi doğrudan 500 bin, dolaylı olarak da 10 milyon kişinin geçim kaynağı (Kaynak: Aydın Ticaret Odası).
Soma faciasının bize öğrettiklerini unutmayın: Yakın döneme kadar tarım ve hayvancılıkla geçinen bölge halkı, ‘daha iyi kazandıran, sosyal güvencesi olan’ bir iş için madenciliğe başlamıştı. Devlet bizzat pazarlıyor, şirketler maden ocakları açıyor, vatandaş da ‘geçim derdi’ diyerek binlerce yıllık kültürünü, sağlığını bir yana bırakıp o dehlizlere giriyor.
Kaz Dağları’nın geldiği hale bakmak yeterli. Birilerinin artık şu soruyu daha sık sorması lazım: Değer mi?

Kazdağları’nın hali… Fotoğraf: DHA
ZEYTİN İHRACATI NASIL ETKİLENECEK?
– En değerli ve sağlıklı besin kaynaklarından zeytinin yüzde 94’ü Akdeniz havzasında yetişiyor. Dikim alanlarının en yoğun olduğu ülkeler İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus ve Türkiye (Kaynak: BM Gıda ve Tarım Örgütü-FAO).
– Aydın Ticaret Odası’nın 2013 raporuna göre Türkiye, dünya sofralık zeytin üretiminde ikinci, zeytinyağı üretiminde ise dördüncü ülke.
– Zeytinyağı üretiminde İspanya ve Yunanistan’ın çok gerisindeyiz: Türkiye dünya zeytinyağı üretimindeki payı yüzde 5.8 (Kaynak: Olive Oil Council).
– Türkiye’de 180 milyon adet zeytin ağacı bulunuyor. Bu nedenle 2013’te zeytin ihracatı, bir önceki yıla göre yüzde 27.7 arttı ve 107,5 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildi.
– Zeytin üreticileri, değil böyle bir yasayı… mevcut zeytinliklerin ıslah edilip geliştirilmesini, yeni zeytinliklerin plantasyonunu öneriyor.