Birçok çocuk, karanlıktan korkar. Hatta -itiraf etmeye çekinseler de- bazı yetişkinler de…
Karanlık korkusu günümüzde hayli mantıksız görünebilir, ancak geçmişte böyle bir tepki, türümüzün hayatta kalmasını sağlamış olabilir.

Atalarımız güneş ışığında 10 bin lux’e kadar (lux, bir birim ışık miktarı) gayet iyi görüyordu. Karanlık çöktüğünde ise gözlerimiz ışığa 300 kat daha duyarlı hale gelir. Gece görüşümüz ise birçok hayvana göre daha zayıftır. Çevremizi görebilmek için en az 1 lux’e ihtiyacımız vardır. Dolayısıyla, atalarımız karanlıkta, yılanlar ve böcekler bir yana, daha büyük yırtıcılara karşı da dikkatli olmak zorundaydı. Karanlığa karşı temkinli olanlar, tehlikeye tepki verme ve hayatta kalma konusunda daha fazla şansa sahip olacaklar, bu korkularını da gelecek nesillere aktarabileceklerdi.
Böbreküstü bezleri devrede
Daha somut tehditler gibi, karanlık da bizi korkutabilir. Korku, beynin küçük amigdala bölgesinden kaynaklanır.
Peki nasıl? Böbreküstü bezleri noradrenalin ve adrenalin salgılayarak daha yüksek nabız, ter üretimi ve kan şekeri düzeyine neden olur.
Peki neden? Görüş en önemli duyumuzdur. Karanlık onu ortadan kaldırdığında, kendimizi daha savunmasız hissederiz.