MEHVEŞ EVİN
1 Kasım seçimi sonrası yapılan yorumlarda en çok öne çıkan ve üstünde ortaklaşılan konu, ‘istikrar’ arayışının AKP’nin sürpriz oy artışında etkili olduğu.
Kimileri, koalisyonun kurulamayacağını ve ‘daha’ büyük sorunlara yol açacağını 7 Haziran’da anlayan seçmenin ‘mantık’ seçimi yapıp –tekrar- AKP’ye yöneldiğini…
Kimileri, sonucun Suruç katliamı sonrasındaki süreçte alevlenen çatışmaların, hatta 10 Ekim Ankara katliamının yarattığı ‘korku iklimi’nden çıkma arayışına işaret ettiğini…
Kimileri de ‘istikrar’ın mikro ekonomik beklentilerle alakalı olduğunu, ortalama seçmenin AKP’nin 1 Kasım’daki zam, iş vaatlerini ciddiye aldığını ve 13 yıllık iktidarın kurduğu düzenin (yoksullara yardım, sağlıkta yüzeysel de olsa düzenlemeler, ulaşım gibi) önemli, hayati bir karşılığı olduğunu söyledi.
AKP’ye akan oylarda tüm bu gerekçelerin etkisi var. Ancak hiçbiri, AKP’nin 8,3 puan artışını tam açıklayamıyor.
AKP’nin oy artışının asıl sebebi
Seçim sonuçlarına dair daha detaylı, bilimsel analizlerle birlikte AKP’nin 1 Kasım sıçrayışına dair önemli tespitler yapıldı:
1- Kasım 2015 seçimlerinde hem katılım yükseldi, hem de seçimde oyları iptal edilen (geçersiz oy kullanan) seçmen sayısı azaldı. Bekir – Ağırdır, dokuz puanın dört puanının, kabaca yeni oy veren ve 7 Haziran’da oy kullanmayan seçmenden geldiğini açıkladı. AKP; 7 Haziran’da sandığa gitmeyen seçmenini motive edebildi, geçersiz oy atılmasın diye seçmenini sıkı eğitti.
2- Geçen seçimde olduğu gibi bu sefer de HDP’nin kazandığı/kaybettiği oylar üzerinden yorumlar yapılırken, AKP’nin asıl sağdan yani MHP, Saadet ve BBP’den oy kotardı. HDP’nin oy kaybında başlıca neden, sandığa gitmeyen, gidemeyen seçmendi. Sezgin Tüzün, sol söylemli partilerin 7 Kasım’daki oy dağılımının, 2011 seçimlerine göre aşağı yukarı aynı olduğunu rakamlarla ortaya koydu.
3- ‘Yeni seçmen’lere dair yeterince inceleme/tartışma yapılabilmiş değil. Bazı illerde 300, bazen 3-4 binlik seçmen artışının toplamı, 7 Haziran’a göre toplam 879.468 ediyor (yurtdışı oylar dahil). Prof.Dr. Ali Ercan, TÜİK ve YSK’nın seçmen sayısındaki tutarsızlığına dikkat çekip yeni seçmen sayısının nüfus artış hızıyla uyumsuz olduğunu söylüyor.
Silvan ablukası görmezden geliniyor
AKP’nin tek parti iktidarı kuracak olması, şimdilik ne piyasalarda (dolar seçim öncesi yükseliş trendine döndü) ne de çatışmalarda büyük bir değişiklik yarattı.
Bu tartışmalara ek olarak daha ilk günden itibaren yeni anayasa safsatası altında ‘başkanlık’ tartışması tedavüle sokuldu. Sanki Türkiye’nin başka hiçbir sorunu yokmuş gibi başkanlık tartışılsın isteniyor.
Oysa Silvan’da acayip şeyler yaşanıyor: Yedi gündür sokağa çıkma yasağı uygulanırken elektrik, su, telefon kesik… Yaralılar, yine hastaneye kaldırılamıyor. İki mahallenin özel güvenlik birimlerince ‘rastgele’ bombalandığı haberleri geliyor.
Son bir haftada Silvan’da dört sivil, bir polis, toplam beş insan hayatını kaybetti. Tüm bunlara rağmen ‘orada’ neler olup bittiğine dair haberler, 1 Kasım psikolojisinin de etkisiyle, her zaman olduğundan fazla görmezden geliniyor. Babası (Engin Gezici) kapının önünde vurulan küçük Poyraz’ın gözyaşları, öfkesi yok sayılıyor.
2015 Türkiyesinin normu bu mu?
Çocukların acısı, çocukların ölümü üzerinden dahi sistematik olarak ayrışmaya, kamplaşmaya tabi tutulduğumuzdan, sessizlik hakim.
Peki devletin ve PKK’nın sürdürmeye niyetli olduğu bu kanlı savaşa seyirci mi kalacağız?
İlçelerde tankların dolaşmasını, en temel vatandaşlık haklarının çiğnenmesini, ‘olsun onlar hendek kazıyorlar’ diye mahallelerin topyekun abluka altına alınmasını, 2015 Türkiyesi’nde norm olarak mı kabul edeceğiz?
1 Kasım sonuçlarından hareketle, ‘savaş politikası başarılı oldu’ denmesine pabuç bırakılırsa ne yazık ki daha çok –hukuksuz uygulanan- sokağa çıkma yasağı, daha çok ölüm, daha çok göç ve acıya şahit olacağız…
Pardon, istikrar mı demiştiniz?