MEHMET BARAN KILIÇ
@MehmetBaranKl
barankilic@diken.com.tr
Hatay’da üçüz binalardan biri harabeye döndü, biri ağır hasar aldı, biri ise ayakta kaldı. Yıkılmayan bina 14 yıl önce güçlendirilmiş. Diken’e konuşan projenin yürütücülerinden Prof. Dr. Günay Özcebe, depremlerin yol açtığı yıkımın kaderle açıklanamayacağını dile getirdi.

TED Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Özcebe’nin yıllar önce Hatay’da yaptığı güçlendirme, 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra dikkat çekti.
Güçlendirmede çeliğe göre çok daha güçlü 0,1 milimlik karbon lifli polimerler kullanılmış. Bu malzeme önceden de güçlendirme çalışmalarında kullanılıyormuş ama bu projede değişik bir yöntem uygulanmış. Karbon lifli polimerler iç duvarlara çaprazlama monte edilmiş. Böylelikle binanın çökmesi engellenmiş.
Özcebe’yle projeyi konuştuk.
Altı ay yetmiş
Özcebe ve ekibi, Hatay’daki projeyi Ekim 2008’de başlatmış, Şubat/Mart 2009’da tamamlamış. “Fotoğraftaki binalar Antakya Belediye Konukları diye geçiyor. Aslında üçüz bina bunlar. A2’yi biz güçlendirdik ve şu an ayakta. Dünkü depremden sonra da ayakta kaldı. A3 harabeye dönmüş durumda. A1’se ağır hasarlı ve girilemeyecek vaziyette. Biz binayı aldığımızda 45 yaşlarındaydı. Eski bina.”
‘Projeyi duyurmaya çalıştım’
Normalde güçlendirme için binanın boşaltılması, kırılıp dökülmesi gerekiyor. Özcebe ve ekibi, buna gerek duymayan bir yöntem geliştirmek istemiş ve bu proje ortaya çıkmış.
Özcebe şöyle konuştu: “Biz bilim insanıyız. Görevimizi çare üretmek. ODTÜ’deki akademisyenlerle beraber yaptık. Yöntemimizi geliştirdikten sonra bunu bir binada uygulayalım dedik ve söz konusu binada uyguladık. Yapılabildiğini gösterdik. Sonra bunu duyurduk. Hatta NATO’dan bile maddi destek aldık. Elimizden geldiğince duyurduk ama ilgi bir anda bıçak gibi kesildi.”
İlgi neden kesildi sorusuna Özcebe, ülkeye yeni bir söylemin girmesini gerekçe gösterdi: “2011’e kadar duyurmaya çalıştım bu yöntemi. O dönem, Türkiye gündemine yeni bir söylem hakim oldu: ‘Biz binalarımızı güçlendirmeye inanmıyoruz, hepsini yenileyeceğiz.’ Kulağa çok hoş geliyor, keşke böyle olsa ama bu ülkeleri aşar. Hem bu söylem hem basının ilgisinin azalmasından dolayı projenin devamı gelmedi, ilgililere ulaşmadı. Biz, üç beş ayda binayı bu duruma getirdiysek 15-20 yılda neler yapılabilirdi.”
‘Yöntem geliştirmek istedik’
Özcebe, bu söylemin yanlışlığını şöyle açıkladı: “İşin ekonomik boyutu ülkeleri aşar. Binaları 30-40 yıl önceden yenileyemezsiniz. Türkiye’de bu sırada Marmara, Van, Elazığ, İzmir ve Bingöl depremleri oldu.”
Profesör, bu noktada güçlendirmenin önemine dikkat çekiyor: “Yapılması gereken insan hayatına kasteden binaları bir an önce kaldırmak. Kentsel dönüşüm yapılmalı. Ekonomik değeri olan, ömrünü tamamlamamış binalaraysa güçlendirilmeli. Biz de insanları evlerinden çıkarmadan, çevreyi olabildiğince az rahatsız eden, bir yöntem geliştirmek istedik, bu ortaya çıktı. Badana etkisi yaratıyor, insanlar evlerini tahliye etmek zorunda kalmıyor. Bu binaları güçlendirmekten başka çözüm yok. Maliyet konusunda da zaten maliyet yüzde 10-20 olmalı. Maliyet yüzde 40’a çıkarsa yapmayın deriz. Binayı nasıl elden çıkartmak lazım onu düşünmek gerekir.”
Evini güçlendirmek isteyenler ne yapmalı?
Özcebe, evini güçlendirmek isteyenlerin belediyeler, üniversiteler ve inşaat mühendisleri odalarıyla temasa geçmesini önerdi: “Yönetim politikasından dolayı güçlendirilmeye yanaşılmıyor. Binasını güçlendirmek isteyen vatandaşlar var ama ne yapacağını bilmiyor. Tüm Türkiye için bir şey öneremem, her yerin durumu farklı ama belediyelerle temasa geçebilir bu kişiler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ciddiye alıyor bu durumu mesela. Yetkin üniversitelerimiz, hocalarımız var, onlara danışabilirler. Her şehirde inşaat mühendisleri odalarının temsilcilikleri var. Buradan da bilgi alabilirler. Bunlar ilk aklıma gelenler, bürokratik kısmını bilmiyorum tabii.”
‘Bu kader değil’
Özcebe, yıkımların ve kayıpların önlenebileceğini belirterek ‘kader’ söylemine karşı çıkıyor: “Bugün inşaat mühendisliği teknolojisi Japonya’da 9 büyüklükteki bir depreme karşı yapı üretebilecek bir düzeyde. Bu sır değil. Tüm ülkelerin inşaat mühendisliği okullarında erişilebilecek teknolojiler. Ülkemizin ciddi üniversiteleri var bunu yapan, ciddi müteahhitleri var. Japonya’da olan neden burada olmuyor diye sormak lazım. Kaderle açıklanamaz. Bu kader değil. Doğal bir olay, insan elinin değdiği yere ulaşırsa afet olma özelliği taşıyabilir. Afete karşı duyarlı toplumlar bunlardan en az hasarla çıkan toplumlar oluyor. Maalesef bizde böyle gelişmedi. Kader diye işinden çıkıyoruz ama kader değil.”
‘Hayatımda aldığım en duygusal mesaj’
Profesör, depremden sonra, güçlendirdiği binada yaşayan birinden aldığı mesajı meslek hayatı boyunca aldığı en duygusal mesaj olarak nitelendiriyor: “Bana gelen mesajda bu işin yürüdüğünü söyledi. Aldığım en duygusal mesajdı. Biz orada 55 kişinin canını kurtardık. Bu, bizim için çok büyük bir gurur.”